Amelde Allah rızasını gözetmek hakkında bilgi verir misiniz?
- Sadece kaza ve beladan korunmak için sadaka verilir mi?
Değerli kardeşimiz,
İbadetler Allah için yapılır. Allah'ın rızası için yapılmayan hiç bir ibadetin kabul olacağını söylemek mümkün değildir. Ne namaz gibi bedeni ibadetler ve ne de sadaka gibi mali ibadetler, Allah rızası için yapılmadığı müddetçe kabul olmaz. Ancak Allah rızası için yapılan bir ibadet kaza ve belanın define de niyet edilirse gerçi sevabı vardır. Ancak ihlası kırar. Zaten kişi Allah için verdiği sadakanın neticesinde, Allah onu kaza ve belalardan muhafaza edecektir. İlla da kaza ve belanın define niyet ederek vermesi gerekmez.
İslâm'da namaz, oruç, zekât, hac, sadaka, iyiliği emretme, kötülükten sakındırma gibi malî veya bedenî bütün ibadetler, yalnız Allah’ın rızsını kazanmak, Onun hoşnutluğuna ermek niyetiyle yapılır. Başka maksat ve gayelerin asıl sebep ve illet olduğu amel ve ibâdetler, ya o ameli tamâmen iptal eder, âhirette bir faydası görülmez veya bir kısım karşılığının bu dünyada görülmesini netice verir.
Ehemmiyetinden dolayı İslâm âlimlerince, “İslâm'ın dörtte biri” olarak tavsif edilen meşhur hadiste, amellerin ancak ve ancak niyetlere göre, yani onu yapanın ne maksatla yapmış olduğuna göre değerlendirileceği ifâde edilir. Resul-i Ekrem (a.s.m.) şöyle buyurur:
“Amellerin değeri, ancak niyete göredir. Bir kimse neye niyet etmişse, eline geçecek olan da odur.”1
Faraza bir kimse, formunu korumak ve bir kültür-fizik hareketi yapmış olmak için namaz kılıyorsa, arzusu tahakkuk edebilir. Ancak bu niyetle kılınan bir namazdan âhirette bir şey beklenilmemelidir.
“Ne kadar cömert insanmış!” denilsin diye, muhtaçlara yardımda bulunan kimsenin durumu da bundan farklı değildir.
“Ne kadar büyük bir mücâhid ve kahraman bir insan!” denilmek için cihâda katılan bir insan, dünyevî ölçülerle her ne kadar şehid kabul edilse de, bunun âhiret açısından bir değerinden bahsedilemez. Çünkü bütün bu insanlar, dünyada elde etmiş oldukları şan ve şöhretle âhiret malını dünyada yemişler, böylece bu güzel amellerinin mükâfatını da görmüşlerdir.
Resul-i Ekrem (a.s.m.) bir hadis-i şeriflerinde böylelerin durumlarının şu şekilde dile getirirler:
1. Şehid olan adam:
"O, huzura getirilir ve Cenâb-ı Hak ona verdiği bütün nimetleri anlatır, o da mazhar olduğu bu nimetleri tanır. Kendisine; ‘Bu nimetlere karşı sen ne amel yaptın?’ diye sorar. O, ‘Senin yolunda cihad ettim, nihayet şehid edildim.’ der."
“Allah (c.c.) bu kimseye, ‘Sen yalan söyledin. Bilâkis sen, ‘Ne kahramandır!’ denilmek için savaştın ve hakkında öyle denilmiştir.’ buyurur. Sonra emir verilir ve bu adam yüzü üzerinde sürüklenir ve nihayet Cehenneme atılır."
2. İlim öğrenen, başkasına öğreten ve Kur’ân okuyan adam:
“O da getirilir. Allah ona da kendisine verilen nimetlerini anlatır. Bu da nimetleri tanıyıp itiraf eder. Allah ona da ‘Bunca nimetlere karşı sen ne amel yaptın?’ diye sorar. O kul, ‘İlim öğrendim, onu başkalarına da öğrettim ve senin rızan için Kur’ân okudum.’ der."
“Allah ona da ‘Yalan söylüyorsun. Bilâkis sen, âlim denilmek için ilim öğrendin. ‘Ne güzel okuyor.’ denilmek için Kur’ân okudun ve gerçekten senin hakkında bunlar söylendi.’ buyurur. Sonra emir verilir ve o kul da yüzü üzerinde sürüklenerek Cehenneme atılır."
3. Cenab-ı Hakk'ın kendisine bol nimet ve mal verdiği kimse:
"Bu da getirilir ve Alah ona da nimetlerini hatırlatır; o da bu nimetleri hatırlayıp itiraf eder. Allah ona da ‘Bu nimetler için ne amel işledin?’ diye sorar. O kul; ‘Sarfedilmesini istediğin bütün yol ve vasıtalarla Senin için harcadım.’ der."
“Allah: ‘Yalan söylüyorsun. Bilâkis sen, bu yardım ve harcamaları, ‘O ne cömert bir kimsedir!’ denilmek için yaptın ve hakkında böyle denilmiştir.’ buyurur. Sonra emredilir, o da yüzü üzerinde sürüklenerek Cehenneme atılır.”2
Müslümanların umûmiyetle gaflet ettikleri, mânen kaybetmelerine sebep olan bir husus da, amellere, ibâdet ve tâatlere, temelde Allah (c.c.) rızâsını esas almakla birlikte, dünyevî menfaat ve maksatların karıştırılmasıdır. Kişi, hizmet ve ibadetlerinin karşılığını Cenab-ı Hakk'tan beklemekle birlikte; bu dünyada şan, şöhret, insanlardan teveccüh gibi bazı faydalarını görmeyi istemektedir. Bu çeşit ameller de, içlerindeki niyet ve gayenin nisbetine göre muamele görür. Yani, Allah rızasını ne kadar esas alıyorsa, o kadarının karşılığını âhirette görecek; ne kadardünyevî fayda elde etmeyi niyet etmişse, o nisbette de bu dünyada karşılığını görecektir.
Bu hususu teyit ve izah eden bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur:
"Gazaya giden bir kıt’a yahut bir müfreze ferdleri ganimet alır ve [zarar görmeden, meşakkate girmeden] selâmette kalırlarsa, mükâfatlarının üçte birisini muhakkak dünyada almış olurlar. Ganimet alamayan ve isâbet alıp zarar gören bir ordu birliği yahut bir muharebe müfrezesi, muhakkak ki, mükâfatını tam alacaktır.”3
Sırf Allah rızası için cihada katılan bir mücahid, hiçbir dünyevî maksat ve garaz gütmediği halde, ganimetlere nail olması halinde mükâfatının üçte birisini dünyada almış olursa, ibadet ve taatlerinde, hayır ve hizmetlerinde dünya maksatları gözetmiş olan kimselerin ne kadar kayıp içerisinde oldukları kıyas edilebilir.
Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, amel ve ibadetlerde yer alan dünyevî maksat ve niyetin nisbeti farklı olabileceği gibi, fonksiyonu da değişik olabilir. Üstad Bediüzzaman bu hususu şöyle ifade eder:
“İnsanların takdiri, istihsanı [güzel görmesi], böyle amel-i uhrevîde [âhirete ait amellerde] illet [asıl sebeb] ise, o ameli ibtal eder. Eğer müreccih [tercih edici bir sebep] ise, o ameldeki ihlâsı kırar. Eğer müşevvik [teşvik edici bir sebep] ise saffetini izale eder. Eğer sırf âlamet-i makbuliyet olarak, istemeyerek Cenâb-ı Hak ihsan etse, o amelin ve ilmin insanlarda hüsn-ü tesiri namına kabul etmek güzeldir.”4
Dipnotlar:
1. Müslim, İmâre: 155.
2. a.g.e., İmâre: 152.
3. a.g.e., İmâre: 154.
4. Bediüzzaman Said Nursî. Barla Lâhikası, (İstanbul: Sözler Yayınevi, 1987), s.63.
(Mehmed Paksu, İbadet Hayatımız)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Hangi bilim dallarını tahsil etmek farzdır; sadece dini ilimleri mi?
- İLİM
- Dinimize göre bir kız veya kadın tesettüre riayet edebildiği ve erkek-kadın karışık olmayan bir okulda, dini olmayan alanlarda eğitim almak istiyorsa, babası veya evliyse kocası buna engel olabilir mi?
- Kur'an ve sünnet bizlere yeterli ve başka bir şeyler gerekmiyor, düşüncesi doğru mudur?
- Her alanda meslek erbabı yetiştirmek farz mı?
- "Âlimin mürekkebi, şehidin kanından ağır gelecek." Burada hangi âlim söz konusu?
- Fıkıh öğrenmek farz-ı ayn mıdır?
- "İlmi dünyevî menfaat elde etmek için öğrenenler cennetin kokusunu dahi duyamayacaklar.” ve “Riya için ilim öğrenen yüzüstü cehenneme sürüklenecek.” hadislerine göre, bilim ve teknoloji ile ilgilenenler cennet kokusu görmeyecek midir?
- Fen Derslerine Çalışmak Gerekli midir?
- ÂLİM