Allah, iyi kullarından ezelden beri mi hoşnuttur, yoksa yarattıktan sonra mı hoşnut oldu?
Değerli kardeşimiz,
Allah’ın sıfatları, zat-ı akdesi gibi ezeli ve ebedidirler. Ezeli ve ebedi olanlarda asla bir değişiklik söz konusu olmaz. Allah, ezeli ve sonsuz ilmiyle var olmuş, olmakta olan ve var olacak her şeyi biliyor. Ve Allah’ın bu bilgisinin aksine hiçbir şey var olmayacaktır.
- Allah bütün yarattıklarını birer şaheser sanat eseri olduğu için sever. Ancak insanlar ve cinler hakkında -bu sanat değerlerine göre değil- imtihan gereği olarak koyduğu ölçülere göre değerlendirmede bulunacaktır. Ve Allah ezeli ilmiyle, kimin nasıl bir hayat çizgisini takip edeceğini, bunun sonucu olarak da kimin onun sevgisini veya nefretini kazanacağını da bilmektedir.
Aslında bir kader meselesi olan bu konuda şunu kesin olarak vurgulayalım ki, Allah’ın her şeyi önceden bilmesi, insanların elini-kolunu bağlayan bir faktör değildir. Allah’ın her şeyi önceden bilmesi yaratıcı bir ilah olmanın olmazsa olmaz şartıdır. Evren de buna şahadet etmektedir.
Ancak, Allah’ın bu ezeli ilmi, hiçbir zaman insanları mecburi bir istikamete yönlendirmiyor. Çünkü ilim sıfatının yaptırım gücü yoktur. Bir şey nasıl olacaksa ilim ona göre onu bilir.
Bu sebeple, Allah kimin cennete kimin cehenneme gideceğini ezeli ilmiyle bilmektedir. Bilmezse -haşa- cahil olur. Fakat Allah bildiği için insanlar cennete veya cehenneme gidiyor değil, bilakis onlar kendi özgür iradeleriyle istedikleri tarafı tercih etme özgürlüğüne sahiptirler. Allah ise, ezeli ilmiyle onların bu tercihlerini nerede ve nasıl kullanacaklarını da bildiği için gidecek yerlerini de bilir. Bunu alimlerimiz eskimez ifadeleriyle “İlim maluma tabidir.” cümlesiyle formüle etmişlerdir.
- Ayrıca, Allah’ın sevgisi, insanların sevgisiyle kıyaslanmamalıdır. Alimlerin büyük çoğunluğuna göre, Allah’ın kullarını sevmesi, onlara ikram ve ihsanlarda bulunması manasına gelir. Tabii ki, nefret etmesi de verdiği azaplarla bağlantılıdır. Onun için ezeli sevgi, ezeli ilimde mevcuttur. Fakat imtihanın sonucu, sevgiyi veya nefreti, mükafatı veya mücazatın gerçekleşmesinde belirli rol oynayacaktır.
Allah kullarından kimin imtihanı kazanacağı, kimin kaybedeceğini de bildiğine göre, onun sevgisi veya kızması da ilmine paralel olarak değişmez.
Yalnız şunu unutmamak gerekir ki, Allah’ın değerlendirmeleri toptancı değil, şahsilik esasına dayalı ferdiyetçidir. Buna göre, Allah bir kulunu ya sever veya sevmez diye bir şey söylemek çoğu zaman doğru olmaz. Çünkü vasıflara değer verir. Bir kimsenin iyi tarafı varsa onları sevilir, kötü tarafı varsa onlar da sevilmez. Nitekim kıyamet günü adalet terazisinde iyilik ile kötülüğün ağırlığına göre, kişinin iyi veya kötü olduğuna karar verilir...
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- İnsanların fiillerinin Allah’ın sıfatlarına taalluk etmesi ne demektir?
- Allah sıfatlarına hakim değilse, her bir sıfatına ayrı bir ilahtır demek gerekmez mi?
- Allah bildiği her şeyi yaratabilir mi?
- Allah, ahiret hayatı başladığında bazı sıfatlarının tecellisini ebediyyen yitirir mi?
- Allah'ın sıfatlarının tecellisinin tabloya olan taalluku ile resme olan taalluku arasında nasıl bir muvazene vardır?
- Allah niçin tanınmak ve sıfatlarının tecelli etmesini istemektedir; bunu yapmak O’na ilahi bir haz mı veriyor?
- İslam diniyle muhatap olan ilkler, Kur'an-ı Kerim'i ve hadis-i şerifleri nasıl bir yöntem ile anlarlardı?
- “(Kurtuluş) ne sizin kuruntularınıza ne de Ehl-i kitab’ın kuruntularına göre olacaktır.” (Nisa, 4/123) ayetinde geçen “siz” den maksat Müslümanlar mıdır?
- İnsanın manevi terakkisi sonucu bir makama gelmesi ve makamını yanlış telakki etmesi ve terakki sonucu ortaya çıkan aldanmışlığı açıklar mısınız?
- Sonra onu açıklamak da bize aittir. (Kıyame, 75/19), ayetindeki “bize ait"ten maksat nedir?