Allah her şeyi önceden bildiğine göre, “Biz bilene kadar sizi imtihan edeceğiz.” ayetini nasıl anlamalıyız?

Tarih: 11.09.2013 - 13:30 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Muhammed Suresi 31. Ayetinde geçen "hatta na’lem" ifadesini, Allah’ın sonsuz ve ezeli ilmiyle nasıl bağdaşabiliriz?
- Yani buradaki “Biz bilene kadar sizi imtihanda geçireceğiz.” ifadesini nasıl anlamak lazım?
- Allah her şeyi önceden bilir, neden "bilene kadar" cümlesi kullanılıyor?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- “Andolsun, içinizden cihad edenleri, sabır ve sebat gösterenleri belirleyinceye / ortaya çıkarıncaya kadar sizi deneyeceğiz / imtihan edeceğiz.” (Muhammed, 47/31)

mealindeki ayet ve benzerlerinde kullanılan “...belirleyinceye kadar..” ifadesi, Allah’ın önceden ne olacağını bilmediği anlamına gelmez. Bütün tefsir kaynaklarında bu tür ifadelerin “bizzat fiili olarak ortaya çıkması” anlamına gelir. 

Örneğin; Muhammed suresindeki ayetin açıklaması şu merkezde olabilir:

“Andolsun ki, -biz sizin neler yapıp neler yapmayacağınızı çok iyi biliriz. Bununla beraber- imtihandaki adaletin tahakkuk etmesi için, her şeyi kuşatan sonsuz ve ezeli ilmimizi değil, fiilen ve bir eylem olarak sizin ortaya koyacağınız performansınızı esas alacağız. Bu sebeple, içinizden cihad edenlerin, sabır ve sebat gösterenlerin eylem olarak ortaya koyacağı çabaların sonucunu görünceye kadar sizi denemeye devam edeceğiz.” 

- Bazı alimler, bu konuyu “ilm-i gayb” ve “ilm-i şahadet” kavramlarıyla açıklamışlardır. (bk. Razi, ilgili ayetin tefsiri)

Bunun anlamı şudur: Allah her şeyi önceden bir “Allamu’l-guyub” (bütün gaybleri bilen biri) olarak, olmuş, olmakta olan ve olacak olan her şeyi biliyor. Ancak, Allah, -adaletin bir gereği olarak- insanların cennet ve cehennemi netice verecek olan imtihanlarında bu her şeyi kuşatan ilmiyle değil, “ilm-i şahadet” denilen ve bizzat (ortaya çıkacak bir durumu değil) ortaya çıkmış bir durumun bilinmesiyle ilgili olan ilmiyle değerlendirme yapar ve objektif bir çizgiyi takip eder. Bu, sonsuz adaletinin bir gereğidir.

- Kur’an’da defalarca: “Allah her şeyi hakkıyla bilir.”, “Allah’ın ilmi her şeyi kuşatmıştır.” manasına gelen ifadeler Allah’ın ilminin dışında kalan hiçbir şeyin olmadığını göstermektedir. Uçsuz-bucaksız bu kâinatın yaratıcısı olarak düşündüğümüz zaman da böyle her şeyi kuşatan bir ilmin varlığını kabul etmek zorunda olduğumuzu idrak edebiliyoruz. 

Am bunun yanında, Kur’an’da yine defalarca ifade edilen “hiç kimseye haksızlık yapılmayacağına” dair Allah’ın beyanı ortada iken, onun sadece önceden bildiğine göre hareket edeceğini, kimsenin gerçek performansını göz önünde bulundurmayacağını söylemek sağlam bir imanla bağdaşmaz. 

- Şunu da ifade etmek gerekir: Kader ilim nevindendir. İlim ise daima malûma tâbidir. Yani bir şey nasılsa ve nasıl olacaksa öyle bilinir. Yoksa, ma’lûm ilme tâbi değildir. Durum böyle olunca, bizim ne yapacağımızı, iradelerimizi nasıl kullanacağımızı Cenâb-ı Hakk biliyor ve takdirini de bildiği istikamette yapıyor. O’nun ilmi muhittir, her şeyi kuşatmıştır.

Cenâb-ı Hakk’ın ilmi, olmuş ve olacak bütün eşyaya bir anda ve bir noktaya baktığı gibi bakar. O’nun ilminde, sebep-netice, illet-ma’lûl, başlangıç ve sonuç iç içedir ve hepsi tek noktanın içine sıkıştırılmıştır. O’nun için orada evvel-âhir, önce ve sonra diye bir şey yoktur. Yani Cenâb-ı Hakk’ın ilmi her şeyi, bütün yönleriyle kuşatmıştır. Takdirini de bu ilmiyle yapmaktadır. Öyleyse bu takdir, iradî fiillerde, irade devre dışı tutularak yapılmamıştır.

Özetle, Allah ezeli ilmiyle her şeyi önceden bilir. İnsanların imtihanını ise, onların başarılı olup olmamalarına göre değerlendirir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun