Ahlak polisi uygulamasının dinde yeri var mıdır?

Tarih: 06.11.2013 - 07:49 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Dinimize göre nasıl bir yol izlenmelidir
- Son günlerde kız-erkek öğrencilerinin aynı evde kalması tartışmaları da var. Ahlak polisi ile bu konuyu aynı kategoride değerlendirmek uygun olur mu?
- Özel hayata müdahale etmemek ile Devletin ahlak zabıtalığı yapma görevi nasıl açıklanabilir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Laik devletin yaptıklarını İslami kurallar çerçevesine sokmak doğru değildir.

Biz "Dinimize göre nedir?" sorusuna cevap verelim:

Meşru şartlara uygun bulunan bir evin içinde olup bitenler mahremiyete girer.

Terör, kanun kaçağı vb. bir durum hakkında kesin bilgiler varsa, haneye zorla girilebilir.

Evli olmayan bir çiftin baş-başa kaldıkları ev meşru bir ev değildir, bu eve girilir ve çiftler ayırılır.

Konunun detayına gelince:

İyiliği emredip kötülükten sakındırmak toplumsal bir farzdır. Bir kısmı bu görevi yapmakla bütün toplum bu sorumluluktan kurtulur. Ancak bu görevi toplumun tamamı terk ederse o zaman bütün Müslümanlar sorumlu olur. O halde her Müslüman durumuna, şartlara ve ortama göre yapması gerekenler olabilir. Örneğin, güvenlik güçleri ve sorumlular elleriyle, ilim sahipleri nasihatle, diğerleri de bunlardan memnun olmayarak kalben de rahatsızlık duyarak görevlerini yerine getirmelidir.

Nitekim Kuran’da şöyle buyurulur:

"Hem sizden öyle bir cemaat bulunmalıdır ki onlar hayra çağırsınlar, iyiliği emretsinler, kötülükten vazgeçirmeye çalışsınlar." (Al-i İmran 104)

"Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet olarak meydana geldiniz. İyiliği emreder kötülükten sakındırırsınız ve Allaha iman edersiniz." (Al-i İmran 110)

"Erkek, kadın bütün müminler ise birbirinin velileridirler. İyiliği emrederler, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler. Allah ve Resulüne itaat ederler. İşte bunları Allah yarın rahmetiyle bağışlayacak. Çünkü Allah en yücedir hüküm ve hikmet sahibidir." (Tevbe, 71)

Toplumu fikri ve ahlaki çöküntüden koruma, dini ve dünyevi maslahatları gözetmesi için bu görevi gerçekleştirmek üzere belli şahıs ve kuruluşları tayin etme sorumluluğu İslami yönetimin uhdesindedir. Kapsamı sadece dini ve ahlaki işler olmayıp tüm devlet işleridir.

Nitekim Allah Teala buyurur:

"Onlar ki şayet kendilerini yerde iktidar makamına getirirsek namazı kılarlar, zekatı verirler, iyilikle emreder ve kötülükten sakındırırlar. Bütün işlerin sonucu da yalnızca Allah'a aittir." (Hacc, 41)

Hadisi şerifte de şöyle buyurulur: "Kim dinimize aykırı şeyi görürse eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmiyorsa diliyle, buna da gücü yetmiyorsa kalbi ile buğzetsin. Bu da imanın en zayıfıdır." (Müslim, İman 78)

Şu halde, Kuran, Hadis ve alimlerin icmaına göre, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak Müslümanlara farzdır. Ayrıca bu durum, din demek olan nasihat kısmına girer, elinden gelenler nasihat yapmalıdır. (bk. Nevevi, erhu Müslim, 2/22; bk. Cessas, Ahkamu'l-kuran, 4/154 )

Bu görev ve sorumluluklar Hisbe Teşkilatı olarak isimlendirilir. Hz. Peygamber (asm) zamanında yapılan hizmetlerden biridir.

Bu görevi üstlenmesi için ahlak polisi veya başka bir isimde yapı kurulursa şu konulara riayet edilmesi gerekir:

1. Hüküm mertebeleri farklıdır

Farz, vacip, sünnet, müstehab ve bunların karşıtları olan haram, tenzihi ve tahrimi mekruh olan teklifi hükümlerin kendi içinde birbirinden farklı dereceleri vardır. Buna riayet etmek ve ona göre hareket etmek gerekir. Örneğin haram olan bir şeye gösterilecek tepki ile sünnete aykırı olan bir şeye gösterilecek ytepi ve bu tepkinin derecesi aynı olmaz ve olmamalıdır.

Günahlar her ne kadar günah ismi altında toplansa da dereceleri arasında açık bir fark bulunmaktadır. Örneğin, büyük günahlar inkar etmek ile mukayese edilirse önemli bir değeri olmaz Aynı şekilde büyük günahlara ile küçük günahlar için de aynı durum söz konusudur. Hz. Peygamber (asm) bunlar arasındaki farkı hastalık ve sağlık benzediğini çok açık biçimde beyan etmiştir. Grip ve yorgunluk gibi basit hastalıklar cüzzam ve felç gibi kronik hastalıklarla mukayese edildiğinde hastalık olarak görülmez. Nice hastalıklar başkalarını unutturur. (Şah Veliyyullah Hüccetullahi'l-baliğa, 1/281)

2. İyiliği emretmenin kötülükten sakındırmanın mesuliyeti sınırı

İnsanlar iyiliği emretme kötülüğü nehyetme konusunda farklı derecelere sahiptir. Kimi bu vazifeyi eliyle kimi diliyle yaparken bazısı da kalbi ile buğzetmekle kifayet eder. Herkes eli ile kötülüğü değiştirmeye yetkili değildir.

Buna göre, iyiliği emretmeye ve kötülükten sakındırmaya fiilen müdahale ederek yapmak, ancak yöneticilere ve yöneticilerin görevlendirdiği sorumlulara ve yetkililere aittir. Dil ile nasihat ile yapmak ise diğerlerine aittir. (Merginani, Hidaye, 4/307)

3. Engellenmesi gereken fiilde olması gereken durumlar

a. Engellenmesi gereken fiilde fiilin kati haram olması gerekir.

b. İçtihat alanına dahil olan meselelerden olmamalı. (Suyuti, el-Eşbah ven-Nezair, 6/247)

c. Engellenmesi gereken şey, o anda yapılıyor olmalıdır. Mesela bir hafta önce işlenen yüce Allah hakkı ile ilgili bir günah şimdi nehyedilmez. Kul hakkı ile ilgili islenmiş günahlarda ise, haklar alınıp sahiplerine iade edilir.

d. Günah açıktan işlenmiş olmalı yoksa insanların özel hayatına müdahale edilip gizli haller araştırılmaz.

e. Bir günahtan sakındırmak, daha büyük günaha neden olmamalıdır.

f.  Nezaketle nasihat edilmeli.

Sonuç

Konu ile ilgili ahlak polisi veya başka bir isimle bir yapı oluşturmada bir sakınca yoktur, hatta şartlara riayet ederek gerekli olabilir. Burada kısaca özetlediğimiz konulara riayet ederek, ayrıca ulemanın bahsettiği diğer şartlar ışığında dinen hoş görülür.

İlave bilgi için tıklayınız:

HİSBE TEŞKİLÂTI...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun