Yüce Rabbimiz, insanların belki de çoğunun günah işleyip bedel olarak cehenneme gideceğini yüce ilmiyle bildiği halde, neden onları yarattı?

Tarih: 07.08.2009 - 00:32 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Neden onları yarattığını adalet ve merhamet bağlamında irdeleyebilir miyiz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu konunun anlaşılması marifetullahtan örülmüş sağlam bir altyapıya bağlıdır. Bunun temellendirilmesi ise kaynak kitaplara ihtiyaç duymaktadır. Bununla beraber biz konuyu birkaç madde halinde özetleyip bazı noktalara işaret edip ferasetinize havale edeceğiz:

Önce şu husus iyi bilinmelidir ki, Allah’ın -sonsuz ilim ve hikmetle- yaptığı, yapacağı işlerini kısacık aklımızla tartmakta zorluk çekebiliriz. Bu gibi durumlarda Kur’an’da sık sık hatırlatılan “Allah’a tevekkül” etmeyi unutmayalım. Tevekkül demek, Allah’a güvenmek demektir. Allah’a güvenmek demek, Allah’ın –asla zulmetmez- bir âdil/adalet sahibi olduğuna, -asla abesle iştigal etmez- bir hakîm/hikmet sahibi olduğuna, -asla yanılmaz- bir alîm/ilim sahibi olduğuna inanmak demektir.

Allah’ın isim ve sıfatları mütedahil/iç içe daireler gibidir. Yerine göre bir sıfat merkezde olur, diğerleri de onunla irtibatlı olurlar. Sıfatlardan bazılarının tecellisi, diğer bazılarını devre dışı bırakmaz. Örneğin, yaratmak söz konusu olduğunda merkezdeki isim “Hâlık=Yaratan”dır. Fakat yaratıcılık vasfı, ilim, hikmet, kudret gibi vasıfları da ister. Demek ki, yaratıcılık vasfı, ilim, hikmet ve kudretten soyutlanmış bir şekilde algılanamaz. Keza, Rububiyet vasfı (Allah’ın kâinatı terbiye edip eğitmesi, yerli yerince oturtması, mükemmel yönetmesi, idare etmesi) söz konusu olduğu yerde, ilim, kudret, hikmet, merhamet, adalet vasıflarını görmemek mümkün değildir.

“Allah kullarına asla zulmedici değildir.” (bk. Al-i İmran, 3/182; Enfal, 8/51) mealindeki bir çok ayet, Allah’ın sonsuz adaletine işaret ettiği gibi, bugün fen bilimlerinin ortaya koyduğu bilimsel keşifler de kâinat çapında harika bir ölçünün, bir ekolojik dengenin, bir adaletin varlığına şahitlik etmektedir. Kâinattaki harika düzeni dizayn eden elbette Allah’ın sonsuz hikmet ve adaletidir.

Dünya imtihanı, zıt duyguların varlığını gerektirir ki, insan oğlu özgür iradesini hangi tarafa kullanırsa ona göre bir değer veya değersizlik kazansın. Aklın, vicdanın sesi, kulağı olan iyi duyguların karşısında nefsin, şeytanın sesi olan kötü duyguların olması âdil bir imtihanın şartıdır. Bu sebepledir ki, İnsanlık camiasında, bir yandan melek gibi insanlar, diğer taraftan el-hannas gibi insanlar vardır. Böyle zıtlarla örülü bir ortam olmasaydı, ne Hz. Ebu Bekir gibi -insanlık camiasını şereflendiren- bir sadakat ve dürüstlük timsali, ne de Müseyleme-i kezzap gibi -insanlığın yüz karası- bir yalan makinesi ortaya çıkabilirdi.

Demek ki, cennet  adam istediği gibi, cehennem de adam ister.

Ayrıca bilinmesi gereken bir husus da şudur ki, cennet ucuz değil, cehennem de lüzumsuz değildir. Gerçekten Allah’ın bütün işlerinin adalet ve merhamet dolu olduğuna tam iman etmeden, O’na güvenmeden, O’na teslim olmadan cennete girmek zordur. Cehennemin lüzumsuz olmadığını gösteren unsurlar ise binlercedir. Her gün insanlık camiasında yapılan zulümler, işlenen cinayetler, inkâr ve isyanlar “zalimler için yaşasın cehennem!” diye bağırıyorlar.

İmtihanın en önemli özelliği, herkes tarafından hemen anlaşılmayan sorular ihtiva ediyor olmasıdır. Yani akla kapı açılır, fakat aklın iradesi elinden alınmaz. Bir imtihanın bütün soruları basit ve herkes tarafından hemen anında anlaşılabilir bir şekilde ise, bu imtihan yapmacık ve ciddiyetten yoksun demektir.

İmtihanın en büyük maksadı, bilenlerle bilmeyenleri, çalışkanlarla tembel olanları, aklını kullananlarla kullanmayanları birbirinden ayırt etmektir. Buna göre, eğer gök yüzünde “La ilâhe illallâh – Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur.” yazılarak,  aklın iradesini elinden alacak şekilde insanları Allah’a iman etmeye zorlayan açıklıkta bir imtihan olsaydı, Hz. Ali gibi ilmin zirvesinde olan bir kimse ile cehaletin sembolü haline gelmiş Ebu Cehil aynı seviyede kalmış olacaklardı. Hz. Ebu Bekir gibi dürüstlük ve samimiyetin simgesi olan bir kimse ile, yalancılıkla ün yapmış Müseyleme-i kezzap gibi bir yalancı aynı noktayı paylaşmış olacaklardı. Bu ise, imtihan sırrına aykırıdır.

Demek ki, İlahî imtihanda eşitlik ve adalet anlayışı bakımından bazı noktaların biz insanlara açık olmaması da bir imtihan sırrıdır. Çünkü, insanoğlu her zaman, her an bir çeşit imtihana tabi tutulmaktadır. Bu imtihanların bazı noktalarının kapalı olması imtihanın bir gereğidir.

Bu pencereden baktığımızda şunları söylemek mümkündür:

- Allah âdildir, asla kimseye haksızlık etmez. Bu konuda ve bize farklı gelen diğer konularda tek rehberimiz “Allah kullarına asla zulmedecek değildir.” (Al-i İmran, 3/182; Enfal, 8/51; Hac, 22/10) mealindeki ayetlerde vurgulanan gerçek olmalıdır.

- İslam’da çocukların ve delilerin imtihana tabi tutulmamaları bu konudaki ilahî adaletin açık bir yansıması olarak değerlendirilmelidir.

 - Konuya “Biz bir peygamber göndermeden kimseye azap edecek/ceza verecek değiliz.”(İsra, 17/15) mealindeki ayetin vurguladığı hakikat penceresinden bakmak gerekir. Şekli ne olursa olsun, insanın gerçekleri algılamasına engel olan sosyolojik, psikolojik, biyolojik, çevresel herhangi bir baskı ve engelin olması durumu, yukarıdaki ayetin mesajı kapsamındadır.

- İman şuuruyla konuya yaklaştığımız zaman rahatlıkla diyebiliriz ki; hiçbir bilimsel keşif, Allah’ın adaletini yok sayamaz. Hiçbir “inanç geni” insanın özgür iradesini ortadan kaldıramaz. Hiçbir çevre faktörü Allah’ın adaleti ölçüsünde göz ardı edilmez. Aklın ve iradenin yüzde yüz ortadan kalktığı bir ortamda hiçbir sorumluluk söz konusu olamaz. Allah’ın mesajını algılamaktan uzak bir atmosferde yaşayan hiçbir insan cezaya çarpılmaz.

İlave bilgi için tıklayınız:

Allah bazı insanları cehennem için mi yaratmıştır?

Allah Teala kullarını yaratmadan önce cennet veya cehenneme gideceğini bildiği halde cehennemlikleri neden yarattı?

Kader zulmeder mi?

Eşitlik ve adalet aynı şey midir? Değilse, aralarındaki fark nedir?

İnsanların dünya nimetlerinden aldıkları paylardaki farklılık, ilâhî adalet yönünden nasıl yorumlanabilir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun