Yeniden İslam ruhunu nasıl kazanırız?

Tarih: 31.10.2023 - 08:25 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Nasıl biz oluruz, kültürümüzü nasıl koruruz, yeniden islam ruhunu nasıl kazanırız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Batı’dan bazı şeyler alarak çağdaşlaşma yaklaşımı İslam toplumu için düşünülüyorsa öncelikle çözümlenmesi gereken problem, “İslam kültür ve medeniyetinin bir başka kültür ve medeniyetten neyi alıp sindirebileceği ve neyi alamayacağı” meselesidir.

Kültür ve medeniyet ilk bakışta insan eseridir. İnsanların eserleri fert ve toplum olarak maddî ve manevî ihtiyaçlarından doğar. Hem ihtiyaçların oluşumunda hem de uygun bir şekilde karşılanmasında, bütün insanlar arasında ortak bulunan biyolojik, psikolojik, sosyal, ekonomik faktörler rol oynadığı gibi toplumdan topluma değişen inançlar, düşünceler, örf ve âdetler, değerler de rol oynamaktadır.

Kültür ve medeniyetlerin temel faktörleri bütün insanlar arasında ortak bulunanlar çeşidinden olsaydı farklı kültürlerden bahsetmek mümkün olmazdı. Mademki farklı kültürler vardır, öyleyse kültürlerin temel faktörleri de ortak değildir; toplumlara özgüdür, özgündür.

Bu manada “inanç, düşünce, bilgi ve değerler” düzlemini ele aldığımız zaman Batı toplumları ile İslam toplumları arasında büyük farkların, hatta uçurumların bulunduğu görülecektir.

İslam toplumları Allah’a, insanı ve kainâtı Allah’ın yarattığına, insanın dünya hayatına geçici olarak ve denemek için gönderildiğine, kesin bilgi kaynağının ilâhî vahiy olduğuna, aklın idrak kapasitesinin sınırlı bulunduğuna, akıl ve diğer beşeri bilgi kaynaklarının kendi sınırlı alanlarında geçerli olduğuna, en iyi hayat düzeninin (siyasî, iktisadî, hukukî, sosyal, ahlakî...) Allah’ın peygamberler göndererek, kitaplar indirerek öğrettiği düzen olduğuna, bu ilâhî öğretinin ışığında aklı ve ilmî olanların yapacakları tefsir ve yorum (tevil) ile yeni meselelerin çözülebileceğine ve yeni ihtiyaçların karşılanabileceğine… inanırlar.

İslam kültür ve medeniyeti bu inanç, düşünce, bilgi ve değerler sistemi üzerine kurulmuştur ve bu kültür, temellerine aykırı olan bir unsuru bünyesine alıp sindiremez, reddeder.

Batı kültürü Allah’ın varlık ve birliği konusunda en azından şüphe içindedir, vahiy yerine aklı ve beşerî bilgi kaynaklarını koymuştur, sekülerdir, laiktir, insanın Allah tarafından insan olarak yaratıldığı ve kainatın göz bebeği, yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğu inancında değildir. Değerler sistemi oynaktır, izafîdir, insanın aşkın boyutundan habersizdir, bütün bunların bir uzantısı olarak amaçları dünya hayatı ile sınırlıdır.

Bu kültürün toplum için öngördüğü hiçbir düzen, İslam toplumunun bünyesine uymaz, sinmez, sindirilemez. Bilim ve teknolojiye gelince bunları da toplumun kültür bütününden soyutlamak, karşılıklı etkileşimin dışında tutmak doğru değildir.

Bilim ve teknolojiyi de yabancı, seküler ve gayriahlaki unsurlardan temizleyerek İslamlaştırmak ve gerekiyorsa, zaruret varsa bundan sonra almak gerekir.

Öz kültürü canlandırma yaklaşımı yıllardır İslam aydınlarının gündemini işgal etmektedir.

Buna göre İslam kültür ve medeniyeti bir bütündür, savunma mecburiyeti ve hayati zaruretler bulunmadıkça yabancı kültürlerden alacağımız bir şey yoktur, bilim ve teknolojiden bir şey varsa, zararlı olanları değil faydalı olanları alınır ve faydalı şekilde kullanılır.

İslam kültürünün kendi dinamikleri iyi işletildiği takdirde o kendini yeniler, her çağın ihtiyacına cevap verir (çağdaştır), asırlar boyunca bu kabiliyetini ispat etmiştir.

Duraklama ve gerileme çağlarında olandan İslam sorumlu değildir; saltanat ve bilimsel donukluk (içtihat yerine taklide sapmak) sorumludur. İslam ümmeti içindeki tefrika ve fitne sorumludur. Bunlara Moğol istilâsı gibi bazı dış amiller de eklenince İslam medeniyet ve kültürü bir duraklama dönemine girmiştir.

Duraklamanın sebeplerine doğru teşhis konur, çözüm için ana kaynaklara dönülür, iyi bir eğitim programı yapılır, tefekkür ve içtihat devreye sokulursa İslam toplumları aradıklarını kendi kültür ve medeniyetlerinde yeniden keşfeder ve bulurlar.

Bu kültürde insanı ve evreni –Allah’ın ayetleri olarak– inceleyip keşfetmek, kainatta hakim bulunan ilahi kanunları bulup ortaya koymak, insanların dünyaya geliş amaçlarını gerçekleştirme fırsatı elde edebilmeleri için onlara hayatı kolaylaştırmak; yani tefekkür, ilim, teknik ve teknoloji azami ölçüde teşvik edilmiş, bunların ihtiyacı giderecek ve ümmetin varlığını koruyacak ölçüde gerçekleştirilmesi farz kılınmış, bir manada ibadet telakki edilmiştir.

Ümmet bu anlayış, inanç ve ibadet sevkiyle işe koyulduğunda öz kültürünü yabancı ve çürütücü yamalardan kurtarıp ihya etme ve insanlığa “alternatif bir kültür” olarak sunma imkanına sahiptir.

Bizim, her alanda kalkınmamız, güçlenmemiz, kazanabilmemiz için Batılı olmaya değil, biz olmaya ihtiyacımız vardır.

“Biz olmak”, kimliğimizi bulmak, kimlik bunalımını aşmaktır. Kimliğimiz bellidir; biz Müslümanız, İslam ümmetiyiz.

Tarihi zaruretlerle ayrı ulus devletler oluşturmuş bulunsak da yeniden ümmet camiasını -şu veya bu şekilde- kurabiliriz.

Yapılacak şey, yanlış yoldan dönmek, yeniden Müslüman olmak, Müslümanca davranmak ve yaşamaktır. Bunun için gerekli eğitim programını ve seferberliğini yapmaktır.

Evet, yol budur; çünkü Müslüman olmak kainatta her şeyi doğru tanımak, yerine koymaktır, Allah’ı tanımak ve ona iyi bir kul olabilmek için kendini ve kâinatı her an yeniden düşünmek, okumak ve keşfetmektir (düşüncedir, ilmî araştırmadır, bilim üretmektir), insanın ruhu ile bedeni, aşkın boyutu ile toprak boyutu arasında ideal dengeyi kurmaktır, toplumda sosyal adaleti ve refahı gerçekleştirmektir, dünyada hak ve adaletin (insan hak ve hürriyetlerinin) hakim olmasını sağlamaktır (bunun için çalışmaktır, cihaddır), maddi ve manevi değerleri korumak, ruhu ve tabiatı temiz tutmaktır...

Bütün bunları yapmayan, yapmak istemeyen, gerçekleştirmenin tedbirlerini almayan, bilmeyen, öğrenmeyen... Kitab’ın istediği Müslüman değildir (adı Müslüman olmak yetmez).

Müslümanların elinde yetiştirilecek insan, işlenecek yer altı ve yerüstü servetleri, yollarına ışık tutacak Kuran-ı Kerîm ve Sünnet, kendilerine örnek olacak Kamil İnsan Son Peygamber vardır.

Müslümanlarda eksik olan şuurdur, kendini ve değerini bilmemektir, kendisi için ve kendinden olan yöneticidir, aydındır.

Eğer zinde güçler fırsat verirse dünyanın şurasında veya burasında örnek bir İslam toplumu oluşacak, kültürünü ve medeniyetini tecdid ederek yaşayacak ve dünyaya örnek olacaktır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun