Yardım istersen Allah'tan dile, hadisi, Hz. Peygamberden şefaat istenmeyeceği anlamına gelir mi?

Tarih: 15.09.2015 - 02:03 | Güncelleme:

Soru Detayı

Bir kısım şöyle diyor:
- Rasulullah sav vefat etti. Vefat eden işitmez, görmez ve bilmez. Eğer işitiyor görüyor derseniz müdahale edemez.
- Kişi medet şefaat ya rasulallah dediği zaman aslında rasulullahın her zaman her yerde hazır ve nazır olduğunu bunlarda semi basir ve kadir olduğunu kabul etmiş olur ki bu da Allah’ın sıfatlarıdır.
- Bu konuda Rasulullah Abdullah ibni Abbas’a söyle buyurdu: Ne zaman istersen Allah’tan iste, yardım istersen Allahtan dile.
1. Bu hadis sahih mi?
2. Böyle düşünen birine nasıl cevap verebilirim. (Şefaat ya rasulallh şirk midir yazısını okudu, okudum ve söyledim ancak arkadaşım tatmin olmadı. Başka kaynaklardan verebilir misiniz.)
3. Sahabeler r.ahum şefaat ya rasulallah demişler midir, eğer dememişlerse buna benzer ifadeler kullanmışlar mıdır?
 4. Bir de Enam 51. ayeti delil gösteriyorlar. Bu ayeti kerimede anlatılmak istenen nedir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Vefat edenler kabir hayatında ve berzah alemindeler ve hayattadırlar. Sadece başka bir hayat mertebesine geçmişlerdir.

1) Bu hadisi Tirmizi rivayet etmiş ve “sahih olduğunu” belirtmiştir. (Tirmizi, Kıyamet, 59)

2) Şefaat tevessül demektir. Birinden şefaat dilemek, onun Allah’a yalvarıp istediği işin olmasına vesile olmasını istemek demektir.

Nitekim, Enes b. Malik’ten rivayet edildiğine göre ikinci halife döneminde Müslümanlar kuraklık yüzünden kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya geldikleri zaman halife Ömer, Abbas b. Abdulmuttalib’i vesile kılarak Allah’tan yağmur talebinde bulunur ve şöyle derdi:

“Allah’ım! Bizler daha önce Peygamber’ini vesile edinerek sana niyazda bulunurduk, sen de bize yağmur verirdin. Şimdi ise Peygamberimizin amcasını vesile kılıyor ve senden talep ediyoruz. Bize yağmur ihsan et!”

Enes b. Malik, Hz. Ömer’in bu dualarından sonra kendilerine yağmur ihsan edildiğini bildirir. (Buhari, İstiska, 4)

- Bazı rivayetlere göre, Hz. Ömer bir defasında Hz. Abbas’tan dua etmesini istemiş ve  Hz. Abbas  da “Allah’ım! Muhakkak ki her bela işlenen günahların bir sonucudur. Ve bunların  defedilmesi de ancak tövbe ile olur.  Şimdi ise, Hz. Peygamber’e olan yakınlığım sebebiyle insanlar beni vesile kılarak sana teveccüh ediyorlar. İşte günahkâr ellerimiz ve tövbekâr nasiyemiz/anlımızla/yüzümüzle sana yalvarıyoruz. Ne olur bize yağmur ver!” diyerek dua etmiş ve hemen yağmur yağmaya başlamıştır. (bk. İbn Hacer, İbn Hacer, Fethu’l-Bari Kahire, 1378/1909, 3/150–151)

- Ehl-i Sünnet alimlerinden Zahid el-Kevseri ise, bu hadisin -yalnız dirilerle değil- ölülerle de tevessül edilebileceğine delil olduğunu belirtmiştir. (Muhammed Zahid el Kevseri, Makalatü’l-Kevseri, Kahire, Türasu’l Ezheriyye  h.1414 / m.1994, s. 450–452)

Hz. Abbas’ın yukarıda yer alan “Hz. Peygamber’e olan yakınlığım sebebiyle insanlar beni vesile kılarak sana teveccüh ediyorlar” manasındaki sözleri bu görüşü desteklemektedir.

- İbn Hacer gibi ehl-i sünnet alimlerine göre, “Hz. Ömer’in Hz. Abbas’ı vesile kılması, salih kimselerle tevessül etmenin, onları şefaatçi kılmanın müstehap olduğunu göstermektedir. (bk.İbn Hacer, a.g.y)

3) Yukarıdaki Hz. Abbas’ın hadisinde sahabenin Resuullah ile birlikte onun amcasıyla da tevessül ettiklerini/şefaat dilediklerin göstermektedir.

- Adamın biri bir gün sahabeden Hz. Osman b. Hanif’e “Halife Osman’a bir ihtiyacı için kaç defa gittiğini, fakat kendisine kulak verilmediğini” söyleyerek şikayette bulunur. Hz. Osman b. Hanif, ona şu tavsiyede bulunur:

“Git abdest al, Mescid-i nebevide iki rekat namaz kıl, sonra da şöyle dua et: ‘Allah’ım!  Rahmet peygamberi olan senin elçin Muhammed’i vesile kılarak sana yalvarıyorum. Ya Muhammed! Ben seni vesile kılarak -ihtiyacımı gidermesi için- Rabbime yalvarıyorum.’ de ve sonra istediğin ne ise onu dillendir."

Adam gidip aynısını yaptı ve sonra Hz. Osman’ın yanına gitti, Halife Osman; derhal isteklerini yerine getirdi ve “bu arzusunu daha önce unuttuğunu” belirtti ve bundan sonran her ihtiyacını kendisine arz etmesini tembihledi.” Sonra adam Osman b. Hanif’la karşılaştı ve Halife ile kendisiyle ilgili konuştuğu için teşekkür etti. Osman b. Hanif, Halifeyle bu konuda konuşmadığını, ancak daha önce, gözü görmeyen bir âmaya Hz. Peygamberin bu şekilde dua etmesini tavsiye ettiğini ve onun da bu duayı yaptıktan sonra hemen iyileştiğini belirtti ve buna şahit olduğunu söyledi.” (bk. Taberanî/es-Sağir, 1/306; Beyhakî, Delail, 6/167-168; Münziri, et-Terğıb,1/273; Heysemi, Mecmau’z-Zevaid,2/379; Mübarekfuri, Tuhfetu’l-Ahvezi, 10/24)

Taberani bu hadisin sahih olduğunu belirtmiştir. (bk. Taberanî, a.g.y; Heysemi, a.g.y)

- Bu hadisten anlaşılıyor ki, Hz. Peygamberi hayatında olduğu gibi, vefatından sonra da vesile kılmak, onunla tevessül etmek, ondan şefaat istemek caizidir, hatta sünnettir.

4) İlgili ayetin meali şöyledir:

“Allah’ın huzurunda toplandıklarında, Allah’tan başka birtakım tanrıların, kendilerini kurtaracaklarına inanan o kimseleri sen Kur’ân’la uyar ki, O’nun huzurunda kendilerini savunacak ne bir hamileri, ne de bir şefaatçileri olmayacaktır. Böylece umulur ki bu şirkten sakınırlar.” (Enam, 6/51)

Bu ayet,  -bilakis- şefaatin olacağına delalet etmektedir. Çünkü, burada “kıyamet günü inkârcıların şefaatçileri olmaz” demekle, -mefhumu muhalifiyle- müminlerin şefaatçilerinin olacağına açıkça işaret edilmiştir.

Ayete’l-Kürside meal olarak yer alan “Allah’ın izni olmadan kim şefaat edebilir ki...” ifadesinde de şefaatçilerin olacağını, ancak bu şefaatçilerin Allah’tan iznini almadan şefaat edemeyecekleri açıkça belirtilmiştir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Şefaat Haktır (sesli ve görüntülü)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun