Var ve yok kavramlarını nasıl açıklayabiliriz? Tarifi yapılabilir mi?

Tarih: 03.01.2020 - 20:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Aklımı çok karıştıran hatta düşünmekten başımı ağrı giren bir meseleyi size aktarıyorum. Mesele şudur ki;
- varlık ve yokluk kavramlarını açıklamamız mümkün mü?
- Misal: "Allah var" diyoruz biz burada asıl ne demek istiyoruz, buradaki "var" nedir?
- Özetle "var" ve "yok" kavramlarının tarifi yapılabilir mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Var ve yok kavramlarını izafi olarak kullanmaktayız.

Herhangi bir nesne ile ilişkili olarak var kavramını kullandığımızda, bu o nesne için zaman ve mekana dair kategorik bir nitelik hükmündedir. Buna var olmak diyoruz.

Nesnelerden bağımsız olarak var kavramını kullandığımızda ise “varlık” kavramına ulaşıyoruz. Bu ise varlığın tüm oluşu kapsayan mutlak ve töz anlamını ifade eder.

Ancak bu mutlaklık bizim zihin sınırlarımız içerisinde olan bir doluluktan ibarettir.

Yokluk ise var kavramının bir nesneye ilişkin olarak kullanıldığı durumda o nesnenin zamanda ve mekanda belli bir durum kategorisinde bulunmadığı anlamına gelmektedir.

Dolayısıyla yok olmak aynı zamanda içinde gizli bir var oluşu barındırır. Zira mutlak manada yokluk olsa idi zaten yok kavramını da kullanamayacaktık.

Nesnelerden bağımsız bir yokluk kavramını düşünmek, bunu düşünecek bir konu olduğu için aynı zamanda varlık kavramını düşünme anlamına gelmektedir.

O halde varlık mutlak, var olmak ve yok olmak izafi olmaktadır. Buna kısaca yok yok olduğu için var var olur da denir.

Bizim dünyamızı ilgilendiren bu yokluk ve varlık eşitliğine mümkün varlık diyoruz.

Mutlak yokluğun varlığına ise mümteniü'l-vücut yani imkansız diyoruz. Cenab-ı Allah’ın mevcudiyeti de yarattıklarının var oluşu bakımından bilinmesi durumunda vacibü'l-vücud yani zorunlu varlıktır. Zira yokluk ve varlıkları eşit olan varlıkların var olmalarını tercih eden kendileri dışında bir oluş zorunludur.

Her şey Cenab-ı Allah tarafından var kılınırken, kendi varlığının kaynağı yine kendisidir. Bu nedenle yarattığı varlıklara nispeten vacibü'l-vücud ifadesi kullanılır.

Varlıklara nispeti olmaksızın Cenab-ı Bari’nin kendi zatına mahsus keyfiyeti ise yine kendi bilgisine mahsustur. Bu bilinemezliğin bilinirliğini ise “hüve” adlandırması ifade eder.

Hüve mahlûkat olsun ya da olmasın ilahi zata dayalı özel mevcudiyeti ifade eder. Kendi zatı ile kaim olan varlık bizim var olduğuna hükmettiğimiz ve fakat keyfiyetini asla bilemeyeceğimiz bir durumdur.

Kısaca biz mahlûkattan yola çıkarak Allah vardır dediğimizde vacibü'l-vücut yani zorunlu olarak var olan demiş oluyoruz. Mahlûkattan müstakil olarak ilahi zata ait varlığa da hüve diyoruz.

Nitekim İhlâs suresi bu durumu güzelce ortaya koyar:

“De ki: O Allah eşsizliği ve benzersizliği ile bir olandır. Varlıkta her şey O’na muhtaç, O kimseye muhtaç değildir. Tüm bu yaratılanlara rağmen O’nun varlığından bir şey eksilip ayrılmadığı gibi Onun varlığı bir başka şeyden artıp olmamıştır. Yine de düşünebildiğiniz hiçbir şey O’nun dengi olmayacaktır.”

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun