Var olmanın önemi nedir?

Tarih: 09.04.2019 - 20:01 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Ben bir zamanlar yoktum, sonra birden bire ortaya çıktım hayat sahibi oldum, hatta ben diye bir şey de yoktu, beni ben yapan Allah. Bana benliğimi veren kimlik sahibi yapan da Allah. Benim his ve duygularımı veren de Allah.
- Bazen bana öyle geliyor ki sanki bit robot gibiyim ve hiçbir önemim hiçbir anlamım yok. Sanki bir eşyaymışım gibi geliyor bana çünkü hiçbir şey benim değil, hepsi bana verilmiş, hiçbir şeyi ben elde etmedim ki ben diye bileyim.
- Taşıdığım can bile sonradan eklenmiş bir şey, yani robottan tek farkım irademin olması bir de can sahibi olmam. Güzelliğimiz bile doğuştan verilen bir şey.
- Bu vesvesedir gibisinden b şey de söylemeyin lütfen. Çünkü vesvese bile olsa çok mantıklı geliyor.
- Eğer bir cevabiniz varsa lütfen bana bizlerin robot olmadığına dair ve sonradan ortaya çıkmış olsak bile, hiçbir şeye kendimiz sahip olmamış olsak bile yaşamımızın ne kadar önemli olduğunu ve yasamanın bir lütuf olduğunu bana mantıklı bir şekilde kanıtlayın.
- Neden ben bu kadar SIKINTI çekiyorum önemsizim diye?
- İyi ki taş olmamışsın diye şükretmem gerektiğini de söylemeyin lütfen, çünkü ben hiç olmaya da bilirdim, taşlar bile sonradan ortaya çıktılar. Allah’tan başka her şey ve herkes sonradan ortaya çıktı zaten.
- Peki var olmanın önemi nedir?
- Benim var olmamın anlamsız değil de bir lütuf ve bir hediye olduğunu bana mantıklı bir şekilde izah edebilir misiniz lütfen?
- Çünkü kendi kendime kendimi kandırıcı cevaplar vermekten bıktım. Tatmin edici bir cevap arıyorum, lütfen yardımcı olun.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ne güzel söylemişsiniz, evet; “hiçbirimiz yoktuk ve yokluk sahnesinden varlık sahnesine çıktık; hem de yaratılmışların en mükemmeli olan insan olarak!”

Bunun için çalışmadık, çabalamadık bize bu Allah tarafından meccanen verildi.

Cenab-ı Hak, bilmek ve bilinmek sırrınca, hangimiz daha iyi kulluk edecek, hangimiz O’nu daha iyi tanıyıp istediklerini yerine getirecek diye bizleri yarattı. Kur'an mealen buyurur:

“Ben, cinleri ve insanları, ancak bana ibâdet etsinler diye yarattım!” (Zariyat, 51/56)

“O ki, hanginiz amelce daha güzeldir diye sizi imtihân etmek için ölümü ve hayatı yarattı. Ve O, Azîz, kudreti daima üstün gelendir, Gafûr, çok mağfiret edendir.” (Mülk, 67/2)

Bize düşen, kader-i mutlak olarak bize verilenleri başımız gözümüz üstüne kabul edip, bunun bizim tâbi tutulduğumuz imtihanın nisap miktarını oluşturduğunu bilip, bu elimizdekilerle Allah’ın istediği istikamette bir hayat sürüp, bu ömür imtihanımızı başarıyla bitirerek, esas yurdumuz olan ebedi alemdeki cennet bahçelerine inşallah kavuşmak için çalışmaktır.

Bizim, -haşa- “Allah beni niye yarattı, yaratmasaydı?”, deme lüksümüz de hakkımız da yok! Maazallah, haddimizin fersah fersah ötesine geçmiş oluruz.

Düşünün bir kere; mesela bir araba fabrikamız olsun ve araba imal ediyor olalım. Arabalara da birer kişilik ve şuur veriyor olabilelim. İmal ettiğimiz bir araba; “Bana fikrim sorulmadı, ben araba olarak iş görmeyeceğim, canım ne isterse onu yapacağım.” dese, imalat amacı dışında hareket ettiği için biz bu arabayı hemen imha etmez miyiz? Arabanın ne hakkı var ki bize isyan edecek?

İşte bizi de Halıkımız yeryüzüne halifesi olarak yaratmış, diğer yaratılmışların aksine, gayet net bir şuur ve özgür bir irade vermiş. İstemiş ki hem mahlukata halife olalım, canlı cansız her şey emrimizde olsun, hem de Allah’ın gene bütün mahlukatta tecelli eden isim ve sıfatlarını hayranlıkla müşahede ederek Onun emirlerine aşkla itaat edelim.

İtaat edelim ki hem kısacık dünya hayatında hem de Onun vaad ettiği ebedi hayatta huzura erelim; daha ne olsun!

Eh, bunun için de biraz malla, biraz canla, biraz sağlıkla, biraz afiyetle, varlıkla, yoklukla da imtihan edileceğimiz söylenmiş. Karşılığı ebedi huzur olan bir şey için bu imtihan, imanı kavi olana çok basit olsa gerek.

Öte taraftan unutmayalım ki bize dünyaya gelmeden, bu mesuliyeti, yani insan olma mesuliyetini taşıyıp taşımak istemediğimiz de sorulmuş:

“Hani Rabbin, Âdemoğullarının bellerinden zür­riyetlerini çıkarıp da onları kendilerine karşı şahit tutmuştu ve buyurmuştu ki:

'Ben sizin Rabbiniz değil miyim?'

Bütün ruhlar; 'Kalu bela; Evet! Sen bizim Rabbimizsin şahit olduk!' dediler. Ta ki kıyamet günü: 'Doğrusu biz bundan habersiz kimselerdik!' demeyesiniz." (Araf, 7/172)

Öte taraftan gene mealen buyurulmuş:

“Muhakkak ki biz emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik de onlar onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular; insan ise onu yükleniverdi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir. Allah bu emaneti insana verdi ki, münafık erkekler ve münafık kadınlara, müşrik erkekler ve müşrik kadınlara o emanete hainlik etmeleri sebebiyle azab etsin ve Allah, mümin erkeklerin ve mümin kadınların tövbelerini kabul etsin! Çünkü Allah, Gafur, çok bağışlayandır, Rahim, çok merhamet edendir.” (Ahzab, 33/72-73)

Yani biz insan olmayı da, emaneti de, enaniyeti de, özgür iradeyi de, imtihanı da ve bunların sonundaki cennet ve cehennemi de kabul etmişiz. Şimdi bunu dünyada hatırlamıyor olmamız, bir rüyayı gece görüp sabah unutmamız kabilindendir. İmtihan sırrı da budur. Cenab-ı Hak da bunu bize Kitabıyla net bir şekilde anlatmaktadır. İnanıp inanmamakta serbestiz, mecbur değiliz, ama neticelerinden kesinlikle mesulüz.

Enaniyeti kabul ettiğimize ikna olmak için şunu da farz edebiliriz;

Bize şimdi dense ki:

“Ey insan! İstersen senden şu iradeni geri alayım, senin için cennet de cehennem de olmasın, dolayısıyla insan da olmayacaksın ve mesela seni bir kırkayak veya tavuk yapayım!”

Kim kabul eder?..

Cenab-ı Hakk'ın varlığı ve birliği, İslam’ın hak katında yegane din olduğu bu kadar ayan beyan ortadayken, bize düşen imtihan kağıdımızı, Allah’ın razı olacağı kavi bir iman ve salih amellerle doldurmak ve şeytanın vesveselerinden de gene Rabbimize sığınmaktır.

İlave bilgi için tıklayınız:

Neden yaşamalıyım; neden varım, bilmiyorum? Aslında nedensiz ...
Allah'ın bize ihtiyacı yoksa neden yarattı?
İnsan niçin yaratılmıştır? Allah'ın bizim ibadetimize ne ihtiyacı vardır ...
Sınav neden var?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 500+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun