Tarihten nasıl dersler çıkarmalıyız?

Tarih: 17.07.2021 - 08:55 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Osmanlı tarihini okuyorum. Hani bir söz var: “Geçmişini bilmeyen geleceğe sağlam basamaz!” diye...
- Kuran’ın belki de 1/3 tarihi olaylar ile ilgilidir. Dolayısıyla tarih çok önemli. Ama okuduğum zaman, işte: “Bu padişah burasını fethetmiş, diğeri şurasını fethetmiş.” gibi şeylerle karşılaşıyorum.
- Bu fetihler sadece devlet adamlarına, devlet yönetenlere mi dersler verecek?
- Bizim gibi avamdan olan insanlar tarihten, özellikle İSLAM TARİHİNDEN ne gibi dersler çıkarmamız gerek?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu konuyu ancak bazı ilkeler bazında açıklayabiliriz. Yoksa bir tarih kitabı yazmak gerekir.

Bilindiği gibi, “Tarih bir tekerrürdür.” diyorlar. Bu tekerrür iki şekilde olabilir:

Hangi güzel bir olay hangi şartlar altında tahakkuk etmişse, aynı şartların tahakkuk etmesi halinde aynı olay tekerrür eder. Keza, kötü bir olay hangi şartlarda gerçekleşmişse, aynı şartların tahakkuk etmesi durumunda, aynı olayın tekerrürü  kaçınılmazdır.

Zira sebepler ile müsebbeb olanlar aynı şartların olduğu ortamda birlikte tahakkuk etmesi, sünnetullah denilen ilahî prensiplerin zarûrî bir sonucudur. 

Bu sebeple, tarihin derslerini sadece padişahlardan, yetkililerden değil, devlet ve milletin genel gidişatında yer alan olayların sebeplerini tahlil etmek ve hangi güzel veya kötü olayların hangi şartlar altında tahakkuk ettiğini analitik bir düşünce çerçevesinde analiz etmek ve etkin olan faktörleri tespit etmek ve ona göre dersler çıkarmaya çalışmak gerekir.

Örneğin, Osmanlı Devletinin terakki dönemini, yerinde saydığı ve geriye gittiği ve nihayet yıkıldığı dönemlerdeki dine sarılma veya uzaklaşma durumunu, Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gösterilen duruşu tespit etmek lazımdır. Kur'an’da yer alan peygamberlerin zafere kavuşması, düşmanlarının hezimete uğraması, gerekçeleriyle doludur. 

Bu konuda size İbn Haldun’un "Mukaddime"sini tavsiye edebiliriz.

Ayrıca Bediüzzaman Hazretlerinin şu tespitleri de bize rehberlik edebilir:

“Hakikî vukuatı kaydeden tarih, hakikatte en doğru şahittir. İşte tarih bize gösteriyor. Hattâ Rus'u mağlub eden Japon başkumandanının İslâmiyetin hakkaniyetine şehadeti de şudur ki:

"Hakikat-ı İslâmiyetin kuvveti nisbetinde, Müslümanlar o kuvvete göre hareket etmeleri derecesinde ehl-i İslâm temeddün edip (medeniyetin gereklerini yerine getirip) terakki ettiğini tarih gösteriyor. Ve ehl-i İslâm'ın hakikat-ı İslâmiye'de zafiyeti derecesinde tevahhuş ettiklerini, vahşete ve tedenniye düştüklerini ve herc ü merc içinde belalara, mağlubiyetlere düştüklerini tarih gösteriyor."

"Sair dinler ise bilakistir. Yani salabet ve taassublarının zafiyeti nisbetinde temeddün ve terakki ettikleri gibi, dinlerine salabet ve taassublarının kuvveti derecesinde de tedenni ve ihtilallere maruz kaldıklarını tarih gösteriyor. Şimdiye kadar zaman böyle geçmiş.

Hem Asr-ı Saadet'ten şimdiye kadar hiçbir tarih bize göstermiyor ki; bir Müslümanın muhakeme-i akliye ile ve delil-i yakînî ile ve İslâmiyete tercih etmekle eski ve yeni ayrı bir dine girdiğini tarih göstermiyor. Avamın delilsiz, taklidî bir surette başka dine girmesinin bu meselede ehemmiyeti yok. Dinsiz olmak da başka meseledir.

Halbuki, bütün dinlerin etbaları ise -hattâ en ziyade dinine taassub gösteren İngilizlerin ve eski Rusların- muhakeme-i akliye ile İslamiyete dâhil olduklarını ve günden güne, bazı zaman takım takım kat'î bürhan ile İslâmiyete girdiklerini tarihler bize bildiriyorlar.” (bk. Hutbe-i Şamiye, s. 22-23)

İlave bilgi için tıklayınız:

İslam tarihinin şuurumuza katkıları nelerdir?
Hz. Yusuf, sadece kardeşlerine ders vermek için mi gönderilmiştir ...
Bazıları "Kur'an tarih vermiyor geçmiş olaylara dair" diyerek ...
Kur'an-ı Kerim'de anlatılan kıssaların (hikayelerin) önemi nedir ...
İSLAM TARİHİ. 

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun