İSLAM TARİHİ

Aziz ve Muhterem Müslümanlar!

Hutbemiz İslâm tarihinin ehemmiyetine dairdir.

Hakikî ve doğru tarih İslâm tarihidir. Bu tarih ilk insan, ilk peygamber Hz. Âdem (as)'le başlar.

İslâm tarihinin en büyük şahsiyetleri ve kahramanları peygamberlerdir. Bu kahramanların da kahramanı, seyyidi, serveri Fahr-i Kâinat Hz. Muhammed (sav) Efendimiz'dir.

İslâm bir dünya nizamıdır. Onu tebliğ eden zat, bütün insanlığın ebedî rehberidir. Gerçek tarihi anlatan kaynak, Hak din olan İslâm'ın kaynaklarıdır.

Geçmişi ve geleceği beşere ders veren Kur'ân'dır.

O batmayan güneşin doğmasından sonra insanlık âlemi cehalet karanlığından kurtulmuş, tarihin karanlıkları aydınlanmış, tarih şeridine şeref levhaları asılmış, hakikî âlimler yetişmiştir.

O nurun ışığında insanlar vahşetten kurtulmuş, hakikî medeniyeti bulmuştur. En katı kalpler, en kirli vicdanlar, en paslı sineler Kur'ân'ın hidayet nuruyla huzura ve saadete ermişlerdir.

İslâm tarihinde öyle ibretli levhalar, tesirli dersler vardır ki, hiçbir milletin tarihinde görülmemiş, işitilmemiştir.

Zira o tarihi yazan, okuyan, yaşayan insanlar insanlığın güneşleri, yıldızları olan enbiya ve evliyalardır. Bunlar seçilmiş, vazifeli gönderilmiş İlahî memurlardır. Hayadan hârikalarla, mucizelerle, kerametlerle doludur. Bunlar maddî ve manevî terakkide insanlığın rehberleridir.

Bugün ulaşılan fen ve sanatın tohumunu mâzî tarlasına onlar atmışlardır. İnsanlar ne öğrenmişlerse onlardan öğrenmişlerdir. 

İslâm milletini asırlar boyu dünyaya hâkim kılan, ayakta tutan o şanlı tarihe bağlılığıdır.

Ne zaman bu necip millet İslâm'a sarılmışsa yükselmiş, ileri gitmiş İslâm'dan elini gevşetince gerilemiştir. Bunu bilen İslâm düşmanları bizi geri bırakmak için enbiya ve evliyaların nurlu yolundan saptırmaya çalışmışlardır.

Halbuki milletimiz bir vücutsa, ruhu İslâmiyet'tir; aklı Kur'ân ve îmandır.

Milletimiz bir ulu çınar olarak düşünülürse, kökü İslâm tarihidir. Bizi mâzîmizden koparmaya, köksüz bir millet yapmaya, tarih şuurundan mahrum bir nesil meydana getirmeye, geçmişe ait iftihar tablolarımızı kötülemeye çalışanlar bizden değildirler. Bizden olmayanlara aldanmayalım!

Onlar yıllardır İslâm büyüklerini, o müstesna kahramanlarımızı genç nesle unutturmak istediler. Kur'ân okumayı, "Allahu Ekber!" demeyi yasakladılar. Dinsiz, imansız, köksüz bir nesil yetiştirmek istediler.

Milletin kendi kendine yıkılmasını plânladılar. Köksüz ağaç, temelsiz bina ayakta duramaz, yıkılmaya mahkûmdur.

Bir milletin evlatları Müslüman ecdadını tanımazsa, onların îman, ilim, ahlâk, fazilet ve medeniyetlerinden istifade edemez!

Sahte kahramanların peşinde sürüklenip gider. Tâğutların, insî şeytanların tuzaklarına düşer. O zaman şu cennet vatan cehenneme döner.

Emniyet, asayiş bozulur; anarşi kanun, nizam tanımaz.

Dinsiz millet yaşayamaz! Ayakta durabilmek için dindar olmak, Allah'a ve Resûlü'ne itaat etmek ecburiyetindeyiz!

Muhterem Mü'minler!

Gerçekleri anlatan tarih, hakikata en doğru şahittir. Enbiyaları, evliyaları, şanlı Müslüman ecdadımızı bizlere tanıtan İslâm tarihini okumak, gençlerimize okutmak, geçmişten ibret almak, geleceği ona göre ayarlamak dinimizin emridir.

Kur'ân-ı Kerîm'deki İlahî emre bakınız: 

"En ahric kavmeke rninezzulümâti ilennûri ve zekkirhum bieyyâmillah!" Bu kudsî âyet, başımızdan geçen elîm vak'alan, dehşetli hadiseleri hatırlamamamızı emrediyor, îkaz ediyor. Ehl-i îmanı irşad etmeye bizleri davet ediyor. Kur'ân-ı Azîmüşşan, "Fa'tebirû yâ ulilebsâr!" buyuruyor.

Yâni: "Ey güzel gören, güzel düşünen, her şeyin iyisine bakmasını bilen, kalp gözüyle ve îman dürbünüyle bakan şuurlu Müslümanlar! Aklınızı kullanınız, kalbinize müracaat ediniz! Bilenlere sorunuz! Tarihe danışınız! Hâdiselerden ibret alınız! İstifade ediniz! Geleceğe tarih gözüyle bakınız!

Ey insanlar! Geçmiş asırlardan ibret alıp gelecek maddî ve manevî belâlardan kurtulmaya çalışınız!" gibi mânâlarla insanları ibret almaya davet ediyor.

"Efelâ ya'kilûn? Efelâ yetefekkerûn? Efelâ yetedebberûn?" gibi kudsî cümlelerle neden akıllarını işletmiyorlar?

Neden düşünmüyorlar ki doğru yolu bulsunlar?

Neden muhakeme etmiyorlar ki, dalâlete düşüyorlar?

Yalnız akılları yetmiyorsa Kur'ân'ın güneşi altına girsinler! Onun nuruyla baksınlar! Her şeyin hakikatini görsünler!

Aziz Kardeşlerim!

İnsan bilmediği, tanımadığı şeye düşmandır. Bizim en büyük düşmanımız cehalettir, gerçekleri bilmemektir.

Geliniz, Allah için okuyalım! Peygamberler tarihini, âhir zaman peygamberi Hz. Muhammed (sav)'in hayatını, sîretini, İslâm tarihini, İslâm büyüklerinin hayatlarını dikkatle okuyalım! Gençlerimize mutlaka okutalım!

Hakikî mürşidleri, sağlam rehberleri, İslâm âlimlerini yavrularımıza tanıtalım! Bu keşmekeş gidişten, başıboşluktan kurtarmaya çalışalım!

Gençlerimiz yıllardır yalan söyleyen tarihleri okuyup bu hallere düştüler! Ecdada düşman oldular!

Yeter artık, bu gafleti üzerimizden atalım!

Sabahtır, Kur'ân'ın sabahında uyanalım! Gençlerimize dinini, îmanını, kitabını, peygamberini okutalım!

4 büyük halifeyi, Aşere-i Mübeşşere'yi, Eshâb-ı Kiram'ı, müçtehidleri, müfessirleri, müceddidleri, milyonların hidayetine vesile olan İslâm âlimlerini okutalım, tanıtalım!

Cadde-i kübrâyı gösterelim! Aksi takdirde dünya ve âhirette gençlerin elinden yakamızı kurtaramayız!

Şunu da tekrar hatırlayınız ki:

Şerefli bir mâzîye sahip olan Müslüman milletimizin istikbali de parlak olacaktır!

İslâmiyet her zaman galiptir!

Hâkimiyet İslâmiyet'in hakkıdır! 

İstikbal yalnız ve yalnız İslâmiyet'in olacak!

Her türlü inkılâplar içinde en yüksek gür sadâ İslâm'ın sadâsı olacak ve hâkim hakaik-i Kur'âniye ve îmaniye olacaktır!

Milletimiz, neslimiz ve hayatımız İslâm gemisine binmekle batmaktan ve boğulmaktan kurtulacaktır inşallah!..

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun