İLİM VE ÂLİMİN FAZİLETİ

Aziz ve Muhterem Müslümanlar!

Bildiğiniz gibi, fertlerin ve toplumların maddî ve manevî her alanda yükselip ilerlemelerini temin eden unsurların başında ilim gelmektedir.

"Elbette nev'-i beşer âhir vakitte ulûm ve fünuna dökülecektir. Bütün kuvvetini ilimden alacaktır. Hüküm ve kuvvet ilmin eline geçecektir. Her şey ilme bağlıdır." (Sözler, Yirminci Söz'ün İkinci Makamı)

En keskin silah ilimdir. Bu sebeple dinimiz ilme, okumaya ve öğrenmeye büyük değer vermiş; ilim tahsilini her Müslümana farz kılmıştır.

O kadar ki, insanlığa doğru yolu ve gerçek saadeti göstermek üzere indirilmiş olan Kur'ân-ı Kerîm'in ilk emri "İkra'!" (Oku!) olmuştur.

Bütün insanları bir tarağın dişleri gibi eşit sayan İslâmiyet,

"Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"

"Allah içinizden îman edenlerle ilme nail olanların derecelerini yükseltir."

"Kulları içinde Allah'tan gerektiği şekilde ilim sahipleri korkar!"

gibi âyet-i celîlelerle ilim sahiplerini diğer insanlardan ayırıp yükseltmiştir.

"Velâ tekün minelcâhilîn!" (Sakın câhillerden olma!), "Ve a'rid anilcâhilîn!" (Câhillerden yüz çevir!) mânâsındaki pekçok âyet-i celîleyle de cehaleti ve bilgisizliği kötülemiştir.

Kur'ân-ı Kerîm'e göre her türlü kötülüğün, bâtıl inanç ve sapık düşüncelerin, hatta şirkin ve küfrün gerçek sebebi cehalettir.

En büyük düşmanımız cehalettir. İlim küfrü ortadan kaldıran, sapıklığı yok eden ve karanlığı yırtan, hakikat yolunu aydınlatan bir ışıktır, bir nurdur.

Hak bâtıldan, hayır şerden, iyi kötüden, doğru eğriden, güzel çirkinden ancak ilimle seçilir.

İlim serveti mal servetinden üstündür. Mal sarfetmekle azalır, ilimse sarfettikçe çoğalır.

Yemek ve içmekten kesilen hasta gibi, ilim ve hikmetten mahrum olan ruh da manen ölüme mahkûmdur. Vücudun gıdası yemek içmek, ruhun gıdası ilim ve hikmettir.

Âlimler diriye, cahiller ölüye benzerler. Gerekli ilmi öğrenmek farz, öğretmekse en büyük sadakadır. Bu sebepledir ki, dinimiz ilimle uğraşmayı nafile ibadetten üstün saymış ve ilim rütbesini rütbelerin en yükseği kabul etmiştir. 

İlmin ve ilim öğrenmenin kıymeti hakkında Sevgili Peygamberimiz (asm)'in yüzlerce hadîs-i şerifi arasında şunlar ne kadar dikkat çekicidir:

"Çin'de bile olsa ilmi alınız, çünkü ilim kadın ve erkek her Müslümana farzdır."

"İlim ve hikmet mü'minin kaybolmuş malıdır, onu nerede bulursa alır."

"İlim öğrenmek için bir saat çalışmak, bana gece sabaha kadar ibadet etmekten daha hoştur."

"İlmin fazileti, ibadetin faziletinden üstündür."

"Az ilim, ilimsiz çok ibadetten hayırlıdır."

"Kişinin ilimden bir mesele öğrenmesi, bence bin rekât nafile namaz kılmasından daha güzeldir."

"İlim tahsili sırasında ölen kişi şehittir."

"Dünyayı isteyen ilme sarılsın, âhireti isteyen ilme sarılsın; hem dünyayı, hem âhireti isteyen ilme sarılsın."

Aziz Mü'minler!

Bu hadîs-i şerifler açıkça gösteriyor ki, Müslümanlıkla bilgisizlik birbirine tamamen zıttır. Cehalet ve tembelliğin dinimizde asla yeri yoktur. 

Her Müslümanın evinde bir kitaplığı bulunmalıdır. Bu kitaplık, dinimizi ve dünyamızı anlatan faydalı kitaplarla dolmalıdır. 

Kur'ân-ı Kerîm'in yanında onu açıklayan hâlis ve nurlu tefsirler, Allah Resulü'nün hayatımıza hayat katan hadîs-i şerif kitapları, fıkıh, ilmihal ve ahlâk kitapları mutlaka her evde bulunmalı, okunmalıdır.

Evlerimiz bir medrese, bir mektep, bir ibadethane halini almalıdır. O zaman evlatlarımız âlim, âbid, ahlâklı yetişecek; siz de hayırlı evlatlara sahip olacaksınız!

Bilirsiniz ki:

Rabbimizin bir ismi de Âlim'dir, yâni her şeyi her yönüyle bilendir. Kullarının âlim olmasını ister. Okuyup öğrenmelerini emreder. Câhilleri sevmez!

Hiçbir din Müslümanlık kadar insanlığı ilme ve öğrenmeye teşvik etmemiştir. İlme en yüksek değeri veren İslâmiyet'tir. Alime, hocaya ve muallime de büyük mertebe vermiş ve hürmet göstermiştir.

Resûl-i ekrem (asm) Efendimiz bunu ne güzel ifade eder:

"Allah kime hayır dilerse onu din ilminde derinleştirir."

"İki kişiye haset derecesinde gıpta edilir: Biri Allah'ın verdiği malı Hak yolunda sarfeden zengin, diğeri de Allah'ın verdiği ilmi insanlara öğreten ve aralarında ilmî hüküm veren âlim."

"Âlimler peygamberlerin varisleridirler."

"Âlimler halk arasında Allah'ın güvenilir kullarıdırlar."

Bu hadîs-i şeriflerden anlaşılıyor ki, ilmiyle amel eden, İslâm dinine, îman hakikatlarına hizmet eden ihlâslı âlimler Allah'ın sevgili kullarıdırlar. Ümmet-i Muhammed (asm)'in rehberidirler. Doğru yolda oldukları için insanlığa doğru yolu gösterirler.

Herkesin derecesi ilmiyle ölçülür. İnsan bilmediği şeye düşmandır, konuşmak, bilenlerin hakkıdır.

Derler ki: "Âlim ol ki, ölmeyesin!" Çünkü insanlar ölür fakat âlimler eserleriyle, talebeleriyle, arkada bıraktıkları hizmetleriyle yaşarlar.

Hakikî âlimler Allah'ı tanıyan, bilen, bildiren, seven, sevdiren ve kısaca Allah Resûlü'nün sünnetine uyan âlimlerdir.

Bu mürşid-i kâmil mertebesindeki âlimlerimize, hocalanmıza, üstadlarımıza hürmet ve itaat ulülemre itaat mânâsındadır.

O halde kıymetlerini bilelim, kıymetli eserlerini okuyalım, okutalım.

Çocuklarımıza; büyüklerine ve hocalarına saygılı olmayı öğretelim. Onları ilmin ve faziletli, imanlı muallimlerin rehberliğinde yarınlar için hazırlamaya çalışalım.

Yavrularımızın îman ve Kur'ân dersi almaları için her çâreye başvuralım, her fedâkârlığı yapalım.

Unutmayalım ki, dinsiz ve imansız ilim olmaz!

İlim dindir, îmandır, şeriattır, nurdur, kuvvettir, Allah'a giden en doğru yoldur.

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 50.000+

Yorumlar

müslim_663

Hocam bilgileriniz için teşekkür ederim ALLAH razı olsun ama bende söylediğim bu bilgiyi Ö. D. hocamdan öğrendiğim için paylaşmak istedim..Saygıda kusur ettiysem çok özür dilerim hayırlı günler.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
irfandolek

Cevap için teşekkürler.İyi çalışmalar.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
müslim_663

İbrahim (AS) ın babası Azerdi . O da putlara tapardı. Peygamberimizin böyle bir atadan gelmesi düşünülemez.''demişsiniz ama peygamber efendimizin dedesi Abdulmüttalip bile iman etmeden vefat etti.. dolayısıyla Müslüman olmadı, o da putlara tapmıştır amcalarından ise hz. hamzadan başka iman eden olmamıştır.Yani o kadar da temiz bir soy denemez (haşa peygamber olanlar haricinde)

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editör (musstafa)

Öncelikle Peygamberimiz henüz yedi yaşında iken dedesi vefat etmiştir. Bu durumda iman etmeden vefat etti denilmesinin mantığı yoktur. Abdulmuttalib, cahiliye karanlıkları arasında aydınlık yoldan ayrılmayan bahtiyarlardan biri idi. Allah'a bağlı idi ve âhirete inanırdı. Hiç bir zaman da putlara tapmamıştır.

Peygamberimiz'in soyu temizdir. Peygamberimizin soyunda Allah'a inanmayan bir kimse olmamıştır. Bu gerçeği de bizzat kendileri şu şekilde ifade buyururlar:
"Allah, İbrâhimoğullarından İsmâil'i, İsmâiloğullarından Kinâneoğullarını, Kinâneoğullarından da Kureyş'i, Kureyş'ten de Beni Hâşim'i, Benî Hâşim'den de beni seçmiştir." 

"Ben devirden devire, (nesilden nesile, âileden âileye) seçilerek intikal eden Âdemoğulları soylarının en temizinden naklolundum, sonunda içinde bulunduğum 'Hâşimoğulları' âilesinden neş'et ettim."
"Allah beni, dâima helâl babaların sulbünden, temiz anaların rahmine naklederek, sonunda babamla annemden ızhâr etti. Âdem'den, anne-babama gelinceye kadarki nesebim içinde nikâhsız birleşen olmamıştır." (İbni Sa'd, Tabakât: 1/20. Müslim: 7/58)

Peygamberimiz’in (s.a.v.) dedesi Abdulmuttalib’in cahiliye döneminde ahlakı ve yaşantısı hakkında bilgi almak için tıklayınız...

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun