Sperm, Kuran’da neden bir damla su olarak geçer?

Tarih: 15.04.2020 - 20:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Kuran’da insanın bir damla sudan yaratıldığı söylenir. Bir örnek vermek gerekirse;
“O, dökülen meniden bir damla su değil miydi?” (Kıyamet,37).
- Burada meninin içindeki bir damladan (spermden) yaratıldığımız söyleniyor. Sperme bir damla su denmiş; sperm erkek üreme hücreleridir erkeğin testislerinde üretilir sperm kanalından idrar torbasına çıkar seminal sıvıya karışır ve bu oluşum meniyi oluşturur, meninin yaklaşık %10u sperm hücrelerini kapsar, meni idrar torbasından çıkar ve bilinen yolla rahime atılır.
- Meninin içindeki sperm katı ve hareketli hayvancık denilebilecek bir yapıdadır, o zaman sperme neden bir damla su denmiş açıklayabilir misiniz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Kur'an kıyamete kadar gelecek bütün insanlara hitap etmektedir.

Dolayısıyla her devirde insanlar, yaratıcılarını nasıl anlamaları lazım geldiğini, Allah’a karşı vazifelerinin ne olduğunu, kendilerini kimin yarattığını, tekrar kimin dirilteceğini ve nasıl bir hesaba çekileceklerini bu Kur’an’dan öğrenmektedirler. Dinin de asıl görevi budur.

Her bir varlığın yaratılış safhaları, nasıl ve ne şekilde yaratıldığı, her devir insanını sahip olduğu bilgiler çerçevesinde izah edilir. Bunları bütün teferruatı ile bilmek, sadece o ilimle meşgul olanları alakadar eder.

Bir Müslümanın yaratılış konusunda bilmesi gerekli olan şey, her şeyin Allah tarafından yaratıldığı ve tekrar O’nun tarafından diriltilecek olduğudur.

Ayetlerin manalarını, yani bize mesajlarını doğru anlayabilmek için bu konuda ihtisas sahibi olanların görüşlerine itibar edilmesi gerekir. Çünkü bazen ayetler meseleyi bir teşbihle, yani benzetme ile nazara verir. Bazen hafif bir ima, yani işaret yapar. Bazen doğrudan ifade edebilir.

Bilhassa teşbihlere, yani benzetmelere çok dikkat etmek lazımdır. Çünkü bazen benzetmeler hakikat zannedilir. Mesela, bir adamın kuvvetini ifade için; “Aslan gibi adam.” denir. Burada insan aslana benzetilmiştir.

Bir de mecaz manalar vardır. Yani hakiki manasından başka mana kastedilir. Mesela, evin idaresi babanın üzerinde olduğunu ifade için; “Baba evin direğidir.” deriz. Burada hiç kimse o babanın evin içinde bir direk gibi tavanı tuttuğunu düşünmez. Bir başka misal: Konuşulanlara kulak verirsen kazançlı çıkarsın.” Yani, dikkatli dinlersen demektir.

Meni başka şey, sperm başka şeydir.

Şimdi bu kısa açıklamadan sonra yukarıdaki ayete dönelim. Ayette şöyle buruluyordu: “O, dökülen meniden bir damla su değil miydi?”

Şimdi burada meni neye benzetildi? Bir damla suya. Tabii burada çok yüksek bir belagat, yani ifade tarzı var. Bu ifade ile bu meninin şekil itibariyle bir damla su gibi olduğuna dikkat çekiliyor. Bir de bir bileşikte hangi madde fazla ise, o isimle adlandırılır. Burada da meninin büyük bir kısmı sudur. Onun için bir damla su denilmiştir.

Burada itiraz edilen nedir? Spermin çok az kısmının su olduğu, dolayısıyla bu ifadenin bilimle uyuşmadığıdır.

Ayette atılanın meni olduğuna dikkat çekiliyor. Burada soruyu soran meni ile spermi aynı kabul ediyor. Yanlışlık Kuran’da değil, bizim farklı anlayışımızda. Yani spermle meni farklı şeylerdir. Meni, erkeğin boşalması sırasında gelen sıvıdır. İçerisinde sperm bulunur; fakat bu oran %5-10 kadardır. Dolayısıyla meninin su damlası şeklinde olması ve içerisinde suyun fazla bulunmasından dolayı su damlasına benzetilmiştir.

Bir damla su kadar olan meni içerisinde bir tane değil, milyonlarca sperm vardır. Bu meninin içerisinde görev yapacak olan tek bir spermdir.

Böyle bir ifade tam yerindedir ve herkesin anlayabileceği şekilde de bir ifadedir.  

İnsanın yaratılışı ile ilgili Kur'an-ı Kerim’de onlarca ayet vardır. Bunlardan bazıları şöyledir:

“O Allah ki, sizi aciz ve zayıf bir damla sudan yarattı...” (Rum, 30/54)

“Sizi yaratan Biziz. Öldükten sonra dirilteceğimize hâlâ inanmayacak mısınız? Gördünüz mü döktüğünüz meniyi? Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa Biz miyiz yaratan?" (Vâkıa, 56/57)

Bu ayetlerde Cenab-ı Hak, insanın temelini teşkil eden meninin insan bedeninden yaratılmasına ve o meniden de insanın halk edilmesine dikkati çekiyor.

İşte bir insanın bilmesi istenen şey, bu meninin mahiyetinin ne olduğu değil, bir su damlası mahiyetinde olan meniden; gözler, kulaklar, eller, ayaklar gibi organların yaratılma mucizesidir. Bunu kimin yaptığıdır.

Eğer Kur'an şöyle deseydi:

“Bakmaz mısınız bu meniye? İçindeki spermlere ve spermlerde bulunan kromozomlara ve o kromozomlar üzerinde insanın genetik özelliklerini taşıyan genlere?”

Eğer Kur'an böyle deseydi, kromozomu ve geni bilmeyen ve onları inceleyecek aletlere sahip olmayan o zamanın insanı haklı olarak; “Gördüğümüz bir damla sudur. Bu tamamen hayali ve safsata bir şeydir. Böyle din mi olur?” diyecekti.

Bir damla su mahiyetinde olan meniden insanı Allah’ın yarattığını bilen bir kimse iman sahibidir ve cennete namzettir. Ama o meniyi en ince teferruatına kadar bilip, bu meninin içerisinde yer alan milyonlarca sperme ve spermlerdeki gen ve kromozomu keşfedip Nobel ödülü alan bir kimse Allah’ı bilemiyor, bu olayları tesadüf ve tabiata veriyorsa o insan cehenneme namzettir.

İşte esas dinin vazifesi de budur. Yani, insanlara yaratıcısını bildirmek ve tanıtmaktır. O da insanların anlayacağı ve bildiği konularda misallerle olacaktır.

İlk insanın çamurdan meydana getirildiğini ve onun neslinin meniden yaratılışını, öldükten sonra tekrar diriltilmesinin Allah tarafından olduğunu bildiren ayetlerden bazıları:

“And olsun ki biz insanı çamurun özünden yarattık. Sonra onu sağlam ve korunmuş olan anne rahmine bir damla su olarak yerleştirdik. Sonra o su damlasını yapışkan bir şey (cenin) olarak yarattık. Sonra onu bir parça et olarak yarattık. O et parçasını kemikler olarak yarattık. Kemiklere de et giydirdik. Sonra da onu bambaşka bir yaratılışla inşâ ettik. Yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan Allah’ın şanı ne yücedir! Sonra siz öleceksiniz. Sonra da kıyamet gününde diriltileceksiniz.” (Müminûn, 23/12-16)

“O her şeyi en güzel şekilde yarattı, insanı da ilk önce çamurdan yarattı. Sonra insanın neslini basit ve hakir bir suyun özünden yarattı. Sonra onun vücudunu güzelce tanzim etti, ona yarattığı ruhtan üfledi ve size kulak, göz ve kalp verdi. Siz ne kadar da az şükrediyorsunuz?"

'Biz yerin altında kaybolup gittikten sonra mı yeniden yaratılacağız?' dediler. Doğrusu onlar Rablerine kavuşmayı inkâr edenlerdir."

"De ki: Sizin için vazifelendirilen ölüm meleği canınızı alacak, sonra da Rabbinize döndürüleceksiniz.” (Secde, 32/7-11)

“İnsan neden yaratıldığına bir baksın. O anne ile babadan çıkan, atılmış bir sudan yaratıldı. İnsanı böylece yaratan, onu tekrar diriltmeye de kâdirdir.” (Târık, 86/5-7)

“Sizin yaratılmanız da diriltilmeniz de tek bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibidir. Şüphesi ki Allah her şeyi hakkıyla işitir, hakkıyla görür.” (Lokman, 31/28).

İşte bütün bu ayetlerde Cenab-ı Hak, insanın Allah tarafından yaratıldığına ve yine O’nun tarafından ahrette tekrar diriltileceğine dikkati çekiyor.

Kur'an’da canlıların hepsinin meniden yaratıldığı şöyle nazara verilir:

Allah, hareket eden her canlıyı bir çeşit sudan yaratmıştır. Onlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayaküstünde yürür, kimi dört ayaküstünde yürür. Allah dilediğini dilediği şekilde yaratır. Allah’ın kudreti muhakkak her şeye yeter.” (Nur, 24/45).

Sonuç:

Kur'an-ı Kerim, insanlara Allah’ı tanıtmakta, insanın Allah’a karşı vazifelerini bildirmekte, öldükten sonra tekrar diriltilerek yaptıklarının hesabını vereceğini, inanan ve iyi işler yapanların ebedî kalacakları cennete, Allah’ı tanımayanların da ebedî kalacakları cehenneme gönderileceklerini öğretmektedir.

İnsanlara bunları anlatmak için de, o insanların bildikleri ve gördükleri şeylere dikkatleri çekilerek ve onlardan misaller verilerek hakikatler anlatılmıştır. Yoksa Kuran-ı Kerim, bütün fenleri en ince ayrıntılarına kadar insanlara anlatmak için gelmemiştir.

Zaten insanın da dünyaya gönderiliş gayesi, Allah’ı tanımak ve O’na ibadet etmek değil midir? Fen ve felsefe ile uğraşmak, insanların kendi tercihlerine kalmış bir husustur. Fen ve felsefeyi bilmeyen fakat Allah’ı tanıyan ve ibadet eden cennete gideceği gibi, fen ve felsefeyi çok iyi bilen fakat Allah’ı tanımayanın da cehenneme gideceği yine Kur'an tarafından bildirilmektedir.

İnsan bir hücre olan zigottan itibaren kendi yaratılışına baksa, bunun Allah tarafından yapıldığını anlayacaktır. Hatta her an yaşaması için vücudunda kanın devranından, hücrelerin yenilenmesine kadar her şey insanın iktidar ve iradesi dışında cereyan ediyor. Bütün bunları kim yapıyor?

Bir hadiste Peygamber Efendimiz, “Nefsini bilen Allah’ı bilir.” (bk. Aclunî, 2/262) buyuruyor. Demek ki insan kendi yaratılışına ve hayatının her an devam etmesine bakarak Allah’ı bulabilir ve O’nun güç ve kuvvetini anlayabilir.

Bu dünya imtihan dünyasıdır. İsteyen inanır, dünyasını mamur ve ahretini güzel yapar, isteyen de Allah’ı inkâr ederek hem dünyasını ve hem de ahretini berbat eder. Anlayana ve imandan nasibi olana küçük bir işaret kafi iken anlamayana, kalbi ve ruhu tamamen bozulmuş olana bütün deliller manasız ve yetersiz gelir. Bunu atalarımız şöyle ifade etmişler:

Anlayana sivrisinek saz, anlamaya davul zurna az.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun