İnsanın bir damla meniden yaratılması zaten bilinmiyor muydu?

Tarih: 29.07.2016 - 01:37 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Kur’an’daki insanın bir damla sudan yaratıldığı bilgisine bir arkadaşım itiraz etti. Bunun Kuran’nın indirildiği bir dönemde zaten herkesin bilebileceği bir bilgi olduğunu, Kur’an’ın bir ürünü olduğuna delil sayılamayacağını söyledi.
- Buna nasıl cevap verebilirim?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Kur'an kıyamete kadar gelecek bütün insanlara hitap etmektedir. Dolayısıyla her devirde insanlar yaratıcılarını nasıl anlamaları lazım geldiğini, Allah’a karşı vazifelerinin ne olduğunu, kendilerini kimin yarattığını, tekrar kimin dirilteceğini ve nasıl bir hesaba çekileceklerini bu Kur'an’dan öğrenmektedirler. Dinin de asıl görevi budur. Her bir varlığın yaratılış safhaları, nasıl ve ne şekilde yaratıldığı, her devir insanını sahip olduğu bilgiler çerçevesinde izah edilir.

Bunları bütün teferruatı ile bilmek, sadece o ilimle meşgul olanları alakadar eder. Bir Müslümanın yaratılış konusunda bilmesi gerekli olan şey, her şeyin Allah tarafından yaratıldığı ve tekrar O’nun tarafından diriltilecek olduğudur.

İnsanın yaratılışı ile ilgili Kur'an-ı Kerim’de onlarca ayet vardır. Bunlardan bazıları şöyledir:

"O Allah ki, sizi aciz ve zayıf bir damla sudan yarattı." (Rum, 30/54)

"Sizi yaratan biziz. Öldükten sonra dirilteceğimize hâlâ inanmayacak mısınız? Gördünüz mü döktüğünüz meniyi? Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa biz miyiz yaratan?" (Vâkıa, 56/57-59)

Bu ayetlerde Cenab-ı Hak, insanın temelini teşkil eden meninin insan bedeninden yaratılmasına ve o meniden de insanın halk edilmesine dikkati çekiyor.

İşte bir insanın bilmesi istenen şey, bu meninin mahiyetinin ne olduğu değil, bir su damlası mahiyetinde olan meniden; gözler, kulaklar, eller, ayaklar gibi organların yaratılma mucizesidir. Bunu kimin yaptığıdır.

Eğer Kur'an şöyle dese idi: “Bakmaz mısınız bu meniye? İçindeki içindeki kromozomlara ve o kromozomlar üzerinde insanın genetik özelliklerini taşıyan genlere?” Kromozomu ve geni bilmeyen ve onları inceleyecek aletlere sahip olmayan o zamanın bazı insanları haklı olarak; “Gördüğümüz bir damla sudur. Bu tamamen hayali ve safsata bir şeydir. Böyle din mi olur.” diyebilecekti.

Bir damla su mahiyetinde olan meniden insanı Allah’ın yarattığını bilen bir kimse, iman sahibidir ve cennete namzettir. Ama o meniyi en ince teferruatına kadar bilip, gen ve kromozom konusunda Nobel ödülü alan bir kimse Allah’ı bilemiyor, bu olayları tesadüf ve tabiata veriyorsa, o insan cehenneme namzettir.

İşte esas dinin vazifesi de budur. Yani, insanlara yaratıcısını bildirmek ve tanıtmaktır. O da insanların anlayacağı ve bildiği konularda misallerle olacaktır.

İlk insanın çamurdan meydana getirildiğini ve onun neslinin meniden yaratılışını, öldükten sonra tekrar diriltilmesinin Allah tarafından olduğunu bildiren ayetlerden bazıları:

"And olsun ki biz insanı çamurun özünden yarattık. Sonra onu sağlam ve korunmuş olan anne rahmine bir damla su olarak yerleştirdik. Sonra o su damlasını yapışkan bir şey (cenin) olarak yarattık. Sonra onu bir parça et olarak yarattık. O et parçasını kemikler olarak yarattık. Kemiklere de et giydirdik. Sonra da onu bambaşka bir yaratılışla inşâ ettik. Yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan Allah’ın şanı ne yücedir! Sonra siz öleceksiniz. Sonra da kıyamet gününde diriltileceksiniz." (Mu’minûn, 23/12-16)

"O her şeyi en güzel şekilde yarattı, insanı da ilk önce çamurdan yarattı. Sonra insanın neslini basit ve hakir bir suyun özünden yarattı. Sonra onun vücudunu güzelce tanzim etti, ona yarattığı ruhtan üfledi ve size kulak, göz ve kalp verdi. Siz ne kadar da az şükrediyorsunuz? 'Biz yerin altında kaybolup gittikten sonra mı yeniden yaratılacağız?' dediler. Doğrusu onlar Rablerine kavuşmayı inkâr edenlerdir. De ki: Sizin için vazifelendirilen ölüm meleği canınızı alacak, sonra da Rabbinize döndürüleceksiniz." (Secde, 32/7-11)

"İnsan neden yaratıldığına bir baksın. O anne ile babadan çıkan, atılmış bir sudan yaratıldı. İnsanı böylece yaratan, onu tekrar diriltmeye de kâdirdir." (Târık, 86/5-7)

"Sizin yaratılmanız da diriltilmeniz de tek bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibidir. Şüphesi ki Allah her şeyi hakkıyla işitir, hakkıyla görür." (Lokman, 31/28)

İşte bütün bu ayetlerde Cenab-ı Hak, insanın Allah tarafından yaratıldığına ve yine O’nun tarafından ahirette tekrar diriltileceğine dikkati çekiyor.

Kur'an’da canlıların hepsinin meniden yaratıldığı şöyle nazara verilir:

"Allah, hareket eden her canlıyı bir çeşit sudan yaratmıştır. Onlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayaküstünde yürür, kimi dört ayaküstünde yürür. Allah dilediğini dilediği şekilde yaratır. Allah’ın kudreti muhakkak her şeye yeter." (Nur, 24/45)

Sonuç:

Kur'an-ı Kerim, insanlara Allah’ı tanıtmakta, insanın Allah’a karşı vazifelerini bildirmekte, öldükten sonra tekrar diriltilerek yaptıklarının hesabını vereceğini, inanan ve iyi işler yapanların ebedî kalacakları cennete, Allah’ı tanımayanların da ebedî kalacakları cehenneme gönderileceklerini öğretmektedir.

İnsanlara bunları anlatmak için de o insanların bildikleri ve gördükleri şeylere dikkatleri çekilerek ve onlardan misaller verilerek hakikatler anlatılmıştır. Yoksa Kur'an-ı Kerim, bütün fenleri en ince ayrıntılarına kadar insanlara anlatmak için gelmemiştir.

Zaten insanın da dünyaya gönderiliş gayesi, Allah’ı tanımak ve O’na ibadet etmek değil midir? Fen ve felsefe ile uğraşmak, insanların kendi tercihlerine kalmış bir husustur. Fen ve felsefeyi bilmeyen fakat Allah’ı tanıyan ve ibadet eden cennete gideceği gibi, fen ve felsefeyi çok iyi bilen fakat Allah’ı tanımayanın da cehenneme gideceği yine Kur’an tarafından bildirilmektedir.

İnsan bir hücre olan zigottan itibaren kendi yaratılışına baksa, bunun Allah tarafından yapıldığını anlayacaktır. Hatta her an yaşaması için vücudunda kanın devranından, hücrelerin yenilenmesine kadar her şey insanın iktidar ve iradesi dışında cereyan ediyor. Bütün bunları kim yapıyor?

Bir hadiste Peygamber Efendimiz (asm);

“Nefsini bilen Allah’ı bilir.” (bk. Aclunî, 2/262)

buyuruyor. Demek ki insan kendi yaratılışına ve hayatının her an devam etmesine bakarak Allah’ı bulabilir ve O’nun güç ve kuvvetini anlayabilir.

Bu dünya imtihan dünyasıdır. İsteyen inanır, dünyasını mamur ve ahiretini güzel yapar, isteyen de Allah’ı inkâr ederek hem dünyasını ve hem de ahiretini berbat eder. Anlayana ve imandan nasibi olana küçük bir işaret kafi iken, anlamayana ve kalbi ve ruhu tamamen bozulmuş olana bütün deliller manasız ve yetersiz gelir. Bunu atalarımız şöyle ifade etmişler:

"Anlayana sivrisinek saz, anlamaya davul zurna az."

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun