Rum kralına karşı çıkıp sarığı çıkarmayan kim?

Tarih: 16.03.2024 - 13:09 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Muhammed Bakillani'nin elçi olduğunda sarığı çıkarmadığı doğru mu, onun duruşunu anlatır mısınız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Evet, Rum kralına karşı çıkıp sarığı çıkarmayan, Muhammed Bakıllani’dir.

Ebu Bekr Muhammed b. Tayyib b. Muhammed el-Basrî el-Bakıllani (ö. 403/1013), Eşarî kelamcısı ve Maliki fakihidir.

Bakıllani’nin İstanbul’a Büveyhî Sultanı Fenna Hüsrev Adudüddevle (367-372/978-983) tarafından elçi olarak gönderildiği, birçok güvenilir tarihi kaynak tarafından doğrulanmaktadır.(1)

Bakıllani, Sultan Adudüddevle’nin isteğiyle Bizanslılarla esir değişimi yapacak ve daha başka konularda görüşmelerde bulunacak olan heyetin başkanı olarak İstanbul’a gider.

Bizans İmparatoru II. Basileios’un yanına götürülürken ancak eğilerek geçilebilecek alçak bir kapı ile karşılaşınca, arkasını dönerek içeri girmek suretiyle bu aşağılayıcı diplomatik tuzağı pratik zekası sayesinde aşmış olur.

Bizans sarayında II. Basileios’un yanı sıra birçok papazla teslîs inancı, Hz. İsa’nın durumu, ay mucizesi (inşikaku’l-kamer), Hz. Meryem ile Hz. Aişe’nin dinî ve beşerî şahsiyetleri gibi önemli konularda başarılı münazaralar yaparak Bizanslıların takdirini kazanır ve imparatorun ikramına mazhar olarak ülkesine döner.

İşte sarık konusu da bu seferde olmuştur.

Adudüddevle, Rum (Bizans) imparatoruna bir mektup ile Kadı Ebu Bekir Muhammed Bakıllani’yi elçi olarak gönderdi. Bu görev için özellikle onu seçmesi İslam’ın izzet ve itibarını Hristiyanlık karşısında yükseltmek içindi.

Bakıllani bizzat kendisi olayı şöyle anlatır:

Adudüddevle’nin veziri bana döndü ve “Uğurlar ola, Allah’a emanet olun.” dedi ve ben vezirin huzurundan ayrıldım. (Uzun bir yolculuktan sonra, nihayet) Rum (Bizans) ülkesine girdik ve Kostantiniyye’de (İstanbul) bulunan Bizans imparatoruna ulaştık.

Gelişimiz Bizans imparatoruna haber verildi. İmparator bizi karşılamak üzere bir saray görevlisini gönderdi.

Görevli bize “Sarıklarınızı ve ayakkabılarınızı çıkarmadığınız sürece imparatorun huzuruna giremezsiniz. Ancak başınıza ince bir tülbent koyabilirsiniz.” dedi.

Bunun üzerine “Ben bu taleplerinizin hiçbirini yerine getiremem. Eğer razı oluyorsanız şu anki görüntüm ve elbisem ile huzura girerim; değilse, alın getirdiğim mektubu okuyun, cevabını yazın biz de alıp dönelim.” dedim. Bu durum kendisine bildirildiğinde İmparator, “Elçilere uygulanan bu protokolüme uymaktan kaçınmasının nedenini öğrenmek isterim, bunu Kadı’ya sorun.” diye görevli tercümana talimat verdi.

Benim tercümana cevabım:

“Ben Müslümanların ilim adamlarından biriyim. Benden istediğiniz aşağılanma ve küçük düşürülmedir. Hâlbuki Yüce Allah bizi İslam ile yüceltti ve Hz. Muhammed (asm) ile üstün kıldı. Ayrıca hükümdarlar şanları gereği, elçi gönderdiklerinde onların küçük düşürülmelerini değil, değerlerinin yüceltilmelerini beklerler. Üstelik heyet başkanı bir ilim adamı ise bu daha çok beklenir.”

Bu durum kendisine iletildiğinde İmparator, “Bırakın o ve yanındakiler istedikleri gibi girsinler.” emrini verdi.

(Bizans imparatorunun huzuruna girdiklerinde tavırlarının imparatorun şahsına yönelik olmadığını, kendi yöneticileri katında da benzer bir durumun söz konusu olduğunu bildirmek için bir de huzurda anlatmak gereği duyar:)

“Biz müminlerin emirinin himayesinde bulunan sultanımızın huzuruna aynı şekilde gireriz. Nitekim ben Allah’ın ve Peygamber’in itaat etmemizi emrettiği Yüce Sultanımızın huzuruna bu şekilde girerim, o da bu tavır ve hâlimi yadırgamaz. Çünkü ben Müslümanların ilim adamıyım. Şayet ben sizin talebinize uyarak bu görünüşüm dışında bir görünüşle huzurunuza girmiş olsaydım ilmimi ve şahsiyetimi alçaltmış, inananlar katındaki itibarımı düşürmüş olurdum.”

İmparator, tercümanına dönerek ona şunları söyle dedi:

“Mazeretinizi kabul ettik ve değerinizi yüce tuttuk. Siz konum itibariyle sıradan diplomatlar gibi değil, seçkin ve değerli kimseler hükmündesiniz. Sultanınız mektubunda sizi ‘Müslümanların tercümanı ve en iyi münazara adamı.’ olarak niteliyor; doğrusu biz bunu yakinen bilmek ve belirttikleri gibi olup olmadığını bizzat sizden duymak isteriz.”

Ben de “Kral Hazretlerinin izni olursa” diye mukabelede bulundum. Ardından imparator “Size hazırladığımız yere buyurun, konaklayın, toplantı daha sonra olacaktır.” dedi.

Biz de konaklamamız için hazırlanan yere intikal ettik...(2)

Kaynaklar:

1) Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd (Beyrut: Dârü’l-kütübi’l-Arabî, ts.), V, 379-80; Ebü’lFerec İbnü’l-İbrî, Târîhu muhtasari’d-düvel (Beyrut: Dâru’l-Meşrik, 1992), s. 172; Zeynüddin İbnü’l-Verdî, Tetimmetü’l-Muhtasar fî ahbâri’l-beşer: Târîhu İbni’l-Verdî, haz. Ahmed Rif‘at el-Bedrâvî (Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1389/1970), I, 457; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye (Beyrut: Mektebetü’l-Meârif, 1966), I, 350.
2) İbn Asakir, Tebyînü kezibi’l-müfteri, s. 217; Kadî İyâz, Tertîbü’l-medârik, III, 594-601; Sekûnî, Uyûnü’l-münâzarât, s. 248; Münazara’nın muhtevası ve değerlendirmeler için bk. Cağfer Karadaş, Bizans Sarayında Müslüman-Hıristiyan Münazarası: Büveyhî Elçisi Bâkıllânî ile İmparator II. Basileios Arasında Geçen Tartışma, İslam Araştırmaları Dergisi, Sayı 22, 2009, 1-35.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun