Peygamberimiz, Mısırlılara neden akraba ve hısım demiş?

Tarih: 07.10.2023 - 20:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

1. Siz (bir para birimi olan) kîrâtın kullanıldığı bir yeri mutlaka fethedeceksiniz.
 2. Siz kîrâtın kullanıldığı Mısır’ı fethedeceksiniz. Oranın halkına iyi davranmanızı tavsiye ediyorum; vasiyetimi tutunuz. Zira onlara bir ahid ve eman görevimiz, bir de akrabalık bağımız vardır.
- Bu iki rivayetin sıhhat nedir?
- Peygamberimiz, Mısırlılara neden akraba ve hısım demiş?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ebû Zer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Siz (bir para birimi olan) kîrâtın kullanıldığı bir yeri mutlaka fethedeceksiniz.”

Diğer bir rivayete göre ise şöyle buyurdu:

“Siz kîrâtın kullanıldığı Mısır’ı fethedeceksiniz. Oranın halkına iyi davranmanızı tavsiye ediyorum; vasiyetimi tutunuz. Zira onlara bir ahid ve eman görevimiz, bir de akrabalık bağımız vardır.”

Bir diğer rivayete göre şöyle buyurdu:

“Siz orayı fethettiğiniz zaman, halkına iyi davranın. Zira onlara bir ahid ve eman görevimiz, bir de akrabalık bağımız vardır.” veya “ahid ve eman görevi ve hısımlık bağı vardır.” (Müslim, Fezâilü’s-sahâbe, 226, 227)

Bu hadis-i şerifler sahihtir.

Nevevî bu hadisin hemen altında şöyle bir açıklama yapmıştır:

“Âlimlerin belirttiğine göre, hadiste sözü edilen akrabalık bağı, Hz. İsmail’in annesi Hz. Hacer’in Mısırlı olması dolayısıyladır. Hısımlık bağı ise Peygamber aleyhissalatü vesselamın oğlu İbrahim’i dünyaya getiren Hz. Mariye’nin onlardan olması sebebiyledir.”

Bildiğimiz gibi Peygamber Efendimizin (asm) soyu Hz. İsmail’e dayanmaktadır. Hz. İsmail’in annesi Hz. Hacer Mısırlı olduğu için Efendimiz (asm) Mısırlıları akraba saymakta, böylece kendisini onlarla ahid yapmış ve kendilerine eman vermiş kabul etmekte ve işte bu sebeple, Mısır fethedildiği zaman halkına iyi davranılmasını tavsiye etmektedir.

Resul-i Ekrem aleyhissalatü vesselamın Mısırlılarla olan ikinci bağı ise, bir hısımlık bağıdır. Hatırlanacağı gibi Peygamber aleyhissalatü vesselamın hicretin yedinci yılında komşu hükümdarları İslam’a davet ederken Mısır kıralı Mukavkıs’a da bir mektup göndermişti.

Mısır kıralı İslâmiyet’i kabul etmemekle beraber Resul-i Ekrem’e (asm) bazı hediyeler göndermişti. Bu hediyeler arasında Mariye ve Sîrîn adında iki de cariye vardı. Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (asm) Sîrîn’i şâir sahabi Hassan İbni Sabit’e vermiş, Mariye’yi de yanında alıkoymuştu.

Daha sonraları Hz. Mariye Resul-i Ekrem’in (asm) oğlu İbrahim’i dünyaya getirmişti. Böylece Mısırlılarla Resulullah arasında, dededen gelen akrabalık bağından sonra bir de hısımlık bağı meydana gelmişti.

Akrabalık bağı dediğimiz sıla-i rahime Peygamber Efendimizin (asm) ne kadar önem verdiğini biliyoruz. Burada dikkatimizi çeken husus, akrabalık bağı ne kadar uzak ve dolaylı görünse bile ona değer verilmesi, korunup yaşatılması gereğidir.

Biz bugün iki göbek sonraki akrabamızı unutmaya başlıyoruz...

Mesela, dedemizin amcasının oğlu, ninemizin kardeşinin kızı dendiği zaman, aramızda hiçbir bağ kalmamış gibi düşünebiliyoruz. Ne onlara gitmeyi ne de onların bize gelmesini istiyoruz. Günümüzde maalesef yakın akrabaların bile unutulduğunu, onlarla ilginin koparılmaya çalışıldığını sık sık görüyoruz. Annemizin, babamızın ve hele dedemizin, ninemizin akraba anlayışı ile bizim anlayışımız arasında kıyas edilemeyecek kadar büyük uçurum var.

Bizim çocuklarımız ve torunlarımız akrabalık bağını iyice daraltacak gibi görünüyor. Allah korusun, anne ve babalarını sadece yaş günlerinde hatırlayan Batılı ülkelere benzersek hâlimiz nice olur? Cenab-ı Mevla bizi ve neslimizi böyle korkunç bir gidişten korusun (Âmin...).

Hadis-i şerifte dikkatimizi çeken bir husus da Efendimizin (asm) bir mucizesidir. Resulullah Efendimiz (asm) ümmetinin ileride güçleneceğini, bazı zalim milletleri yenerek ülkelerini ele geçireceğini ve özellikle Mısır’ı fethedeceğini yıllar öncesinden haber vermiş ve hicretten 38 yıl sonra (658’de), bir sahabi olan Hz. Amr İbni As tarafından Mısır fethedilmiştir.

Hadis-i şerifteki “Siz kîrâtın kullanıldığı bir yeri mutlaka fethedeceksiniz” cümlesinde geçen “kîrât”, şer’î ölçüsü 0,2 gram, örfî ölçüsü 0,20208 gram olan bir para birimidir. Diğer bir söyleyişle dinarın yirmide biridir.

Buna göre hadisin manası, tercümede belirttiğimiz gibi, ülkelerini fethedeceğiniz Mısırlılar, bir para birimi olan kîrâtı alışverişlerinde çok kullanırlar, demektir.

Bazı âlimlere göre ise kîrât, Mısırlılar tarafından çokça kullanılan bir küfür ve sövüp sayma ifadesidir. Buna göre hadisin manası, "Mısırlılar ağzı bozuk insanlardır. Birbirlerine sövüp sayarlar. Onlara hoşgörülü davranın.", demektir.

Hadis-i şerifin Müslim’deki ikinci rivayetine göre Efendimiz (asm) sözünü şöyle tamamlamıştır:

“Orada iki kişinin bir kerpiç yeri hakkında kavga ettiklerini görürsen, hemen oradan çık!”

Bu cümle Mısırlıların kavgacı kimseler olduğunu, dolayısıyla kîrâtın bir sövgü ifadesi olabileceğini düşündürmektedir. Mısırlıların Hz. Osman’a (ra) karşı ayaklanmalarıyla başlayan ve daha sonraları devam eden muhtelif olaylarda onların kavgacılığı iyice anlaşılmış ve böylece Efendimizin (asm) bir mucizesi daha gerçekleşmiştir. Buna göre:

- Akrabalık ne kadar uzak da olsa, bu bağ korunmalı ve akrabaya iyi davranılmalıdır.

- Yıllar öncesinden Mısır’ın fethedileceğini haber vermesi, Resul-i Ekrem’in (asm) bir mucizesidir. (İmam Nevevi, Riyazü's-Salihin Tercüme ve Şerh, H. No: 330)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun