Özürlü kişi, üzerine bulaşan necasetle namaz kılabilir mi?

Tarih: 31.01.2015 - 01:49 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Benim küçük ve büyük abdestimi tutamama durumum var. Hastalığım kalıcı. Bu durumda özür sahibi oluyor muyum?
- Özür sahibi olmak için devamlı akması lazım diye okudum. Bende belki bir namaz vakti kadar idrar akmıyor olabilir,  ama bunu anlayamıyorum hiçbir şekilde. Az miktarda kaçırmalar olabiliyor anlamadan. Çok miktarda geldiğinde ise anlık sıkıştırma hissi oluyor ve aniden kaçıyor tutamıyorum. Bu durumda ne yapmam lazım?
- Namazda bu durum olursa yani aniden kaçırdığımı anlarsam kalkıp abdest almam gerekiyor mu?
- Diğer merak ettiğim dışarıda olduğumda bezimde bazen necaset kalıyor az ya da çok. Değiştirebildiğim zaman değiştiriyorum ama bazen öyle kalıyor. Değiştirme imkanı olmuyor, bunun namaza manisi nedir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Özür “sonradan ortaya çıkan ve mükellefin işini kolaylaştırmaya yarayan durum” olarak da tanımlanır. (İbnu Emiru Hac, et-Takrir ve’t-tahbir, ll, 204)

Fıkıhta özür kavramının en çok kullanıldığı konuların başında sürekli devam eden abdest bozucu haller gelir. Sürekli burun kanaması, idrarını tutamama, sürekli kusma, yellenme, yaranın sürekli kanaması ve akması, bayanların akıntıları, (bayanlar için hayızda üç günden az veya on günden çok; nifasta kırk günden çok kan gelmesi gibi durumları) ve buna benzer abdesti bozan ve kısmen süreklilik taşıyan bedeni rahatsızlıklara özür, böyle kimselere de özür sahibi denilir. (Kasani, Bedaiü’s-Sanai, l, 238, 239; Merğinani, el-Hidaye, l, 32, 33; İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, l, 305)

Bir kimsenin ibadet konusunda özürlü sayılabilmesi için özrünün, bir namaz vakti içinde abdest alıp namaz kılacak kadar bile kesilmemesi ve her namaz vaktinde en az bir defa tekrarlaması gerekir. Özür hali, sebebin tam bir namaz vakti süresince kesilmesiyle ortadan kalkar. (İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, l, 305)

Özürlü kimse her namaz vakti için abdest alır. Zira Hz. Peygamber (asm) özürlü bir kadına böyle yapmasını bildirmiştir. (Buhari, Vudu’, 63; Ebu Davud, Tahare, 110, 112)

Özürlü, özür halinin abdesti bozmadığını varsayarak o vakit içinde aldığı abdestle, onu bozan yeni bir durum meydana gelmedikçe, dilediği kadar farz, vacip, sünnet, eda ve kaza namazı, cuma ve bayram namazı kılabilir, Kabe’yi tavaf edebilir, Mushaf’ı tutabilir. (Merğinani, el-Hidaye, l, 32) Ancak özür sahibinin abdesti namaz vaktinin çıkmasıyla bozulur. Dolayısıyla yeni namaz vaktinde tekrar abdest alması gerekir.

Özür sahibi kimsenin abdesti özür hali dışında abdesti bozan diğer şeylerle bozulur. (Kasani, Bedaiü’s-Sanai, l, 240) Mesela, idrarını tutamayan kimsenin burnu kanamakla abdesti bozulur.

İslam dininde yükümlülükler mükelleflerin güçlerine uygun olarak belirlenmiştir. Zira,

 “Allah her kişiyi, ancak gücünün yettiği ölçüde sorumlu tutar.”(Bakara, 2/286),

ayeti, bu temel prensibi net bir şekilde ortaya koymaktadır.

İslam, özür sahiplerinin ibadetlerini yerine getirebilmeleri için birtakım kolaylıklar getirmiştir.

Bu çerçevede özürlü kimsenin çamaşırına özür yerinden çıkarak bulaşan kan, irin, idrar, cerahat gibi şeyler özrü devam ettiği müddetçe namaza engel olmaz. Ancak bunlar kişinin çamaşırına veya elbisesine tekrar bulaşmayacaksa, yıkanması gerekir. (İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, l, 139, 281, 283; ez-Zuhayli, el-Fıkhu’l-İslami, l, 288)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun