Hanımıma olan bağlılığımı nasıl artırabilirim?

Hanımıma olan bağlılığımı nasıl artırabilirim?
Tarih: 08.02.2021 - 09:04 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bir milletin ve toplumun temel taşı ailedir. Aile ana, baba ve evlenmemiş çocuklardan meydana gelir.

Her insanın küçük bir dünyası, belki küçük bir cenneti aile yuvasıdır. Evlerimizi, yuvalarımızı İslami ölçülerle ve imanın ışığında kurduğumuz takdirde yuvalarımız bir cennet köşesi, saadet ve huzur bahçesi olur. Sağlam esaslar üzerine kurulan mesut yuvalardan meydana gelecek toplum da huzurlu olur.

Karı, koca ve diğer aile fertleri arasındaki münasebet, yakınlık, hürmet, şefkat ve muhabbet yalnız bu kısa dünya hayatı ölçüsüyle değil, ahirette, ebedi hayatta bu münasebetlerin devamı ölçüsüyle hareket edilmesi lazımdır. O zaman aralarındaki hürmet, şefkat ve sadakat samimî olur. Daimi, ebedi ve sonsuz bir arkadaşlığın hatırı için birbirlerine her fedakarlığı, karşılıklı hürmet ve merhameti yapabilirler.

Bu saadeti Allah'a ve ahirete ve diğer iman esaslarına olan hakiki iman temin eder. Hakiki imanın hakim olmadığı bir ailede her şey geçici ve menfaate dayalıdır. Temel çürük, merhamet mecazî, saygı ve sevgi yapmacıktır, hayvanidir. Menfaatlerin ve galip hislerin merhamet ve hürmeti mağlup ettiği bir ailede, o dünya cenneti cehenneme döner; aile fertleri azap içinde kalır.

Aile yuvası bir binaya benzetilecek olursa, o binayı ayakta tutacak 4 temel direk vardır: Karşılıklı sevgi, müsamaha, itimat ve fedakarlık...

Bir ailenin mutluluk içinde yaşaması, birbirine güven, emniyet, sadakat, samimî hürmet ve muhabbetle devam eder. Bunların kaynağı da kuvvetli bir imandır.

Bu hakikatlerle beraber, dikkat edilmesi gereken diğer konulara gelince:

İnsanlar büyük oranda severek, en azından, isteyerek evlenirler, zorla veya istemeden evlenenlerin sayısı son derece azdır. Ancak buna rağmen bazı evliliklerin üzerinden kısa bir zaman geçmeden eşler tartışmaya, birbirlerini suçlamaya ve değiştirmeye başlarlar. Bu yıpratıcı sürecin önü, halis bir niyet, yapıcı bir iletişim, tam bir empati ve anlayışla kesilmezse eşlerin arasında duygusal kopuşlar başlar, duvarlar örülür ve belirli bir zaman sonra da birbirlerinden uzaklaşırlar, gönül bağları da zayıflar.

1) Geçmiş olumsuzlukları affedin

Eşler arasında yaşananlar arakada büyük ve kirli tortular bıraktığı zaman, kişinin onları temizleyip hayat arkadaşı ile yeniden gönül bağı kurması çok kolay olmaz. Çünkü insanların  nefis, hissiyat, şeytan, ene ve gururları birbirlerini affedip, geçmişi unutmalarına engel olur. Eşler birbirlerini affetmedikçe de yakınlaşma olmaz.

Eğer yeniden yakınlık kurulması isteniyorsa bunun yolu, geçmişi affedip, eskinin yükünden tümüyle kurtulmak ve yeni bir sayfa açmaktan geçiyor. Nitekim Yüce Yaratıcımız da Kur’an-ı Kerim’de huzurun ve barışın sağlanması için insanları sık sık affetmeye davet ediyor:

"Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükafatı Allah'a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez."(Şura, 42/40)

 "…Affetmeniz takvaya daha uygundur. Aranızda iyilik ve ihsanı unutmayın. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızı hakkıyla görür." (Bakara, 2/237)

2) Kendinizi daha iyi tanıyın

Sağlıklı bir evlilik ilişkisi için, önce kişinin kendisini iyice tanıması gerekir. Tanımdan kasıt; kendi kişiliğini, karakterini, duygularını, düşüncelerini, geçmişten getirdiği alışkanlıklarını ve de çocukluk yaralarını tanıması gerekir. Çünkü kendisini tanımadan, nerde hangi yanlışları yaptığını veya hangi yanlış davranışı, neden yaptığını bilemez. Bunları bilmeden de düzeltip hayat arkadaşı ile gönül bağlarını güçlendiremez. Örneğin eğer aralarındaki engel öfkesi ise, eşine neye ve neden öfkelendiğini iyi anlaması gerekir.

Ayrıca bu öfkenin altında yatan gerekçenin hanımının hataları mı, yoksa kendisinin başka sıkıntılar mı olduğunu da fark etmelidir. Çünkü çoğu zaman eşe karşı gösterilen aşır ve ani duygusal tepkiler, ikinci duygulardır, derinlerde yatan duyguları örtmek için kullanılır. Örneğin bunun nedeni yalnızlık, terk edilme, sevilmeme, değer verilmeme şemanız mıdır? Çünkü terk edilme şemanız varsa, eşinizin yaptığı en küçük bir hareket karşısında, örneğin sizinle bir süre ilgilenmeme, yalnız bırakma, sizi terk edeceğine bir işaret gibi algılar ve bu davranışına aşırı tepki verirsiniz.

Bazen de insanın kendisiyle ve geçmişiyle ilgili olumsuz duyguları, onun eşiyle yakınlaşmasını engeller. Örneğin "güvensiz bağlanma korkusu" olanlar, eşlerine çok yakın olmaktan kaçınır. Bu durumda bir tarafı eşine yakın olmak isterken, diğer tarafı bir şekilde bir bahane bularak öfkelenir, küser, sesini yükseltir. Sonunda karşısındakini kendisinden uzaklaştırır.

Dolayısıyla, kişinin kendisini tanıması, hatalarını asgariye indireceği gibi, eşine karşı olumsuz tepkilerini de azaltacaktır. Böylece eşine karşı daha müsamahakâr olacak ve ilişkileri daha iyi olacaktır.

3) Hanımınızı iyi tanıyıp ona göre davranın

Evlilikte eşlerin gönül bağlarının zayıflamasına neden olan bir diğer önemli etken de erkeklerin, kadınları yeterince tanıyamamasıdır. Kadının duygularını, hassasiyetlerini bilmeyen erkek, onun ihtiyaçlarını ve beklentilerini karşılayamaz ve onda hayal kırıklığı doğurup kendisinden uzaklaşmasına neden olur. Çünkü kadın, anlaşılmadığından, duyguları incindiğinden ve doyurulmadığından dolayı ya ümitsizliğe kapılıp kendi kabuğuna çekilir veya bağları iyice koparır.

Daha yakın bir karı-koca ilişkisi için, kadının evlilikten duygusal beklentileri iyi bilinmelidir. Eskiden kadınlar, kocalarından, sadece hayatı devam ettirmek için ihtiyaç duyulan asgarı rolleri yerine getirmelerini beklerlerdi. Şimdi ise, duygusal beklentiler öncelik kazanmış. Yani çalışıp eve para getirmeniz ve eşinizi korumanız yetmiyor.

Kadınların duygusal ihtiyaçlarını genelde şunlardır:

Sevgi, ilgi, iltifat, iletişim, beğenilme, özel zaman ayırma, değerli olduğunu hissetme, paylaşım, güzel sözler, zaman zaman alınan küçük hediyelerdir.

Kadınlar, erkeğin sertliğine ve kabalığına rağmen, nadide bir çiçeğe dokunur gibi dokunmasını ister. Yanında olmak huzur verir. Kadınlığına, kişiliğine, emeğine, anneliğine, zevklerine, saygı duyulsun ister. Bir hanımefendi gibi görülsün ister.

Her konuda olduğu gibi, bu konuda da Peygamber Efendimizin (asm) muhterem hanımlarına karşı duygusal söz ve davranışlarını tekrar gözden geçirin.

Eşinizin kadın olmaktan kaynaklanan duyguları ve beklentileri olduğu gibi insan olarak şahsına münhasır farklı kişilik yapısı da olacaktır. Bu yüzden eşinizi birebir gözlemleyip tanımanız çok daha iyi sonuçlar verecektir.  

4) Hanımınızın sevilmeye ve takdire değer özelliklerine odaklanın

Karı-koca, birbirilerinin küçük hata ve eksikliklerine odaklandıklarında bunları değiştirmek için bir diğerini zorlamaya başlarlar. Bir taraftan kişiliğe yönelik eleştiri geldiğinde, diğer taraf bunu gurur vesilesi yapıp başlar. Bazen de hızını almaz, karşı tarafın daha önce dile getirmediği kusurlarını ifade etmeye başlar. Konu zamanla tıpkı bir kartopu gibi her ikisini de altına alıp ezecek kadar büyür. 

Hanımınızın gönül bağınızı güçlendirmek için elinize bir kalem kağıt alın ve onun insan olarak, hanım olarak, anne olarak tüm iyi taraflarını, güzelliklerini yazın. Tüm güzellikleri unutmadan yazmanız için kendinize bir hafta on gün zaman ayırır. İyice yazdıktan sonra göreceksiniz ki, eşinizin sevilmeye, takdir edilmeye değer özellikleri olumsuz özelliklerinden çok daha fazladır.

Yazdıklarınıza sık sık göz atın, güzel ve olumlu taraflarına odaklanın. Hoşlanmadığınız taraflar varsa da kader cihetini düşünün:

Kur'an-ı Kerim’in: “Kadınlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur." (Nisa 4/19) mealindeki ayeti, evliliğimizle ilgili olumlu düşünmeye bizi teşvik ediyor.  

Eşinizin sizin için ne kadar değerli olduklarını düşünün. Örneğin sizi bir gün sabah namazına uyandırmış ise, bunun karşılığını dünyada hiçbir şeyle ödeyemeyeceğinizi, sırf bunun için bile olsa onu sevdiğinizi hayal edin. Size karşı söylediği güzel sözleri, iyilikleri, fedakârlıkları düşünün. O zaman bağınız daha çok artacaktır.

Unutmayın “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.” (bk. Mektubat, Hakikat Çekirdekleri)

5) Eşinize duygusal olarak da yakın durun

Fiziksel olarak yan yana durmak, ama duygusal olarak mesafeli olmak, evlilik bağlarının zayıflamasına neden olur. Bunun çözümü de eşlerin karşılıklı olarak duyguları, düşünceleri, sırlarını anlayıp karşılık vermek ve paylaşmaktan geçiyor. Bunun için eşiniz üzüldüğünde, acı duyduğunda, kederlendiğinde veya yorulduğunda, bir tarafı ağrıdığında, empati ile onun yanında olun ve ilgilenirseniz hem onun çok hoşuna gider hem de siz bağlarınızı daha da güçlendirirsiniz.  

Aynı şekilde sevincini de önemseyip onun yanında olursanız, duygusal olarak ona daha yakın olduğunuzu hissedeceksiniz.

Bunun yanında sizin de aynı şekilde kendi acı ve tatlı her duygularınızı, hanımınıza karşı hissettiklerinizi güzel sözlerle sık sık dile getirmeniz, ona duygusal ve sevgi ile bakmanız sizi birbirinize daha sıkı bağlayacaktır. 

Duygularınızla beraber düşüncelerinizi, sırlarınızı hatta hayretinizi paylaşmanız da sizi eşinize kalben daha da yakınlaştıracak. Çünkü;

“Bir işte mütehayyir kalan veya bir şeye dalarak tefekkür eden adam, velev zihnen olsun, ister ki, birisi gelsin, kendisiyle o hayreti, o tefekkürü paylaşsın. Kalplerin en latifi, en şefiki, 'kısm-ı sani' ile tabir edilen kadın kalbidir.” (bk. İşaratü’l- İ'caz, Bakara Suresi 25. Ayetin Tefsir)

6) Bağlanmak için ortak etkinlikler yapın

Bağlanma, aniden olacak bir durum değildir; bunun için zamana ihtiyaç var. Ancak yukarıda sözünü ettiğimiz noktalar dikkat edildikten sonra belirli bir süreç içinde gelişecektir. Bu süreci hızlandırma adına size bir diğer tavsiyemiz, hanımınızla birlikte ortak etkinlikler yapmanızdır. Bu, fiziksel yakınlığı artıracağı gibi duygusal bağları da güçlendirir. Örneğin birlikte cemaat halinde namaz kılmak, birlikte Kur'an ve tefsir okumak bunların başında gelir.

Bunun dışında yürüyüşe çıkmak, uygun bir yerde baş başa oturup çay içmek, akraba ziyaretleri yapmak, evde birlikte spor yapmak, mutfakta yemek yapılırken veya sofra hazırlanırken yardım etmek, birlikte TV’den, internetten dünya ve ahiret saadetinize kuvvet verecek programlar izlemek ve onlar hakkında konuşmak gibi aktiviteler bağlarınızı güçlendirecektir.

Eşlerin Birbirine Bağlanması 

Birçok insan, evlilik hayatında yaşadığı acı deneyimlerden sonra, buna neden olan davranışlarını değiştirmek yerine, hayatındaki kişileri değiştirmeyi seçiyor. Durum böyle olunca da belli bir zaman sonra aynı acıları hem kendisi tekrar yaşıyor hem de hayatına dahil ettiği yeni insanlara yaşatıyor.

Bu acı durumun bir nedeni de "bağlanma korkusu"dur veya "bağlanamama"dır. Bu tür davranışlar insanların yakınlaşma istediği duyduğu, ama birbirleriyle bir ilişkinin gerektirdiği kadar yakın olamadıkları durumlarda ortaya çıkar. Bu kişilere, yapıcı konuşmaların nasıl yapılacağını, ev işlerinde veya çocukların eğitiminde yapılması gereken iş bölümü gibi konularla ilgili altın kurallar sunmakla yardım edilmez. İlişkilerinin çatırdama sebebi çok daha derinlerdedir. Bunların bilinçaltında gizlenen korkuları, gerçek yakınlaşmanın asla mümkün olmadığını ve her ilişkinin bir gün biteceğine inanmalarını sağlar. 

İşte biz buna "bağlanma korkusu" diyoruz. Bu korkuya sahip olanlar bundan rahatsızlık da duyarlar. Bunların eşleri ise, sevdiklerinin çelişkiler ve tutarsızlıklarla dolu davranışlarına bir anlam veremezler. Eşlerini bir türlü kendilerine bağlayamaz ve bunun nedenini de anlayamazlar. Zaten bunları tanımak ve doğru teşhis koymak da çok zordur.

Tanıyamamızın bir nedeni, bağlanma korkusunun farklı dışavurumların arkasına saklanmış olmasıdır.

Baştan beri saydığımız konulara özenle dikkat edildiği ve uygulandığı halde, yine de istediğiniz düzeyde bir bağlılık hissetmiyorsanız, uzman ve dini bütün bir psikologdan terapi almanızı tavsiye ederiz.

İlave bilgi için tıklayınız:

Kocama olan bağlılığımı nasıl artırabilirim? 

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun