Ad Kavmi kalıntıları Peygamberimiz zamanında var mıydı?
- Âd Kavminin bulgularının özellikle Kur'an'da anlatıldığı gibi yüksek sütunlu bir şekilde kazı çalışmalarıyla bulunduğunu okudum.
- Acaba Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem zamanında Ad Kavminin kalıntıları var mıydı?
- Yani o yüksek sütunlu şekilde var mıydı?
- Yoksa bunu bilmek Kur'an mucizesidir.
Değerli kardeşimiz,
Bu kalıntıların Peygamber Efendimiz (asm) zamanında olduğuna dair bir bilgi bulamadık. Elbette bu durum bir Kur’an mucizesidir.
Kuran'da, Âd Kavmi’nin helak edilme şeklinin "kulakları patlatan bir kasırga" vasıtasıyla gerçekleştirildiği söylenmektedir. Ayetlerde bu kasırganın yedi gece ve sekiz gün sürdüğünden ve Âd Kavmi insanlarını tümden yok ettiğinden de bahsedilir:
“Âd (kavmi) de yalanladı. Şu halde benim azabım ve uyarmam nasılmış? Biz, o uğursuz (felâket yüklü ve) sürekli bir günde üzerlerine 'kulakları patlatan bir kasırga' gönderdik. İnsanları söküp atıyordu; sanki onlar, kökünden sökülüp-kopmuş hurma kütükleriymiş gibi.” (Kamer, 54/18-20);
“Âd (halkın)a gelince; onlar da uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile helâk edildiler. (Allah) Onu, yedi gece ve sekiz gün, aralık vermeksizin üzerlerine musallat etti. Öyle ki, o kavmin, orada sanki içi kof hurma kütükleriymiş gibi çarpılıp yere yıkıldığını görürsün.” (Hakka, 69/6-7)
Daha önceden uyarılmış olan kavim, hiçbir uyarıya kulak asmamış ve elçisini sürekli yalanlamıştı. Hatta öylesine bir gaflet içindeydiler ki, helakin kendilerine gelmekte olduğunu gördüklerinde bile bunu kavrayamamış ve inkâra devam etmişlerdi:
"Derken, onu (azâbı) vaadilerine doğru yönelerek gelen bir bulut şeklinde gördükleri zaman, ‘Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur.’ dediler. Hayır, o, kendisi için acele ettiğiniz şeydir. Bir rüzgâr; onda acı bir azap vardır." (Ahkaf, 46/24)
Ayette, kavmin kendisine azap getirecek olan bulutu gördüğü, ancak bunun gerçekte ne olduğunu anlayamadıkları ve bir yağmur bulutu sandıkları belirtilmektedir. Bu durum, kavme gelen azabın ne şekilde olduğu konusunda önemli bir gösterge sayılabilir. Çünkü çöl kumunu kaldırarak ilerlemekte olan bir kasırga da uzaktan bir yağmur bulutuna benzer. Âd Kavmi insanlarının da bu görüntüye aldanmış ve azabı fark etmemiş olmaları mümkündür.
Güney Arabistan'da araştırmalar yapan Doe, bir kum fırtınasını şöyle tarif etmektedir: Bir (kum fırtınasının) ilk işareti, kuvvetli rüzgârla savrulan ve yükselmekte olan akımlarla yüzlerce metre yükseğe çıkan kumla dolu bir buluttur. (Brian Doe, Southern Arabia, Thames and Hudson, 1971, s. 21)
Nitekim Âd Kavmi’nin kalıntısı olduğu düşünülen "Kumların Atlantisi Ubar" da, metrelerce kalınlıktaki bir kum tabakasının altından çıkarılmıştır. Anlaşılan Kur’an’ın ifâdesiyle "yedi gün ve sekiz gece" süren kasırga, şehrin üzerine tonlarca kum yığmış ve kavmin insanlarını diri diri toprağa gömmüştür.
Ubar'da yapılan kazılar da aynı gerçeği gösterir. Fransız Ça m'Interesse dergisi aynı tespiti şu ifâdeyle bildirir: "Ubar, çıkan bir fırtına neticesinde 12 metre kumun altına gömülmüştü." (Ça m’Interesse, Ocak 1993)
Âd Kavmi’nin bir kum fırtınası ile toprağa gömüldüğünü gösteren en önemli delil ise, Kur'an'da Âd Kavmi’nin yerini belirtmek için kullanılan "ahkaf" kelimesidir. Ahkaf Sûresi'nin 21. ayetinde geçen ifade şöyledir:
"Âd'ın kardeşini hatırla; onun önünden ve ardından nice uyarıcılar gelip geçmişti; hani o, Ahkaf'taki kavmini: 'Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, gerçekten ben, sizin için büyük bir günün azâbından korkarım.' diye uyarıp korkutmuştu." (Ahkaf, 46/21)
Ahkaf Arapça'da "kum tepeleri" demektir ve "kum tepesi" anlamına gelen "hikf" kelimesinin çoğuludur. Bu ise Âd Kavmi’nin "kum tepeleri"yle dolu bir bölgede yaşadığını gösterir ki, bir kum fırtınası ile toprağa gömülmüş olmasının bundan daha mantıklı bir zemini olamaz.
Bir yoruma göre, Ahkaf "kum tepeleri" anlamından çıkarak doğrudan bir bölgenin, güney Yemen'de Âd Kavmi’nin yaşadığı bölgenin adı haline gelmiştir. Ama bu da kelimenin kökeninin kum tepeleri olduğu gerçeğini değiştirmez, sadece kelimenin bu bölgedeki yoğun kum tepeleri nedeniyle yöreye has hale geldiğini gösterir.
Yıkıntılar ilk olarak ortaya çıkarıldığı andan itibaren bu yıkık şehrin Kur'an'da Allah'ın haber verdiği Ad Kavmi ve İrem'in sütunları olduğu anlaşılmıştı. Zira kazılarda ortaya çıkartılan yapılar arasında, Kur'an'da varlığına dikkat çekilen uzun sütunlar yer alıyordu. Kazıyı yürüten araştırma ekibinden Dr. Zarins de bu şehri diğer arkeolojik bulgulardan ayıran şeyin yüksek sütunlar olduğunu ve dolayısıyla bu şehrin Kuran'da bahsi geçen Ad Kavmi'nin kenti İrem olduğunu söylüyordu. Kur'an'da, İrem'den şöyle söz ediliyordu:
"Rabbinin Ad (kavmin)e ne yaptığını görmedin mi? 'Yüksek sütunlar' sahibi İrem'e? Ki şehirler içinde onun bir benzeri yaratılmış değildi." (Fecr, 89/6-8)
Verimli topraklar üzerinde tarım yaparak yaşayan ve kendisine barajlar ve su kanalları yapan Âd Kavmi’ne "insanları içi boş hurma kütükleri gibi söküp atan" kum fırtınasıyla beraber gelen helâk, tüm kavmi kısa sürede yok etmiş olmalıdır. Kavmin tüm verimli ekili tarlaları, su kanalları, barajları kumlarla kaplanmış, tüm şehir ve içindekiler diri diri kuma gömülmüşlerdir. Kavim helâk edildikten sonra da zamanla genişleyen çöl, bu kavimden hiçbir iz bırakmayacak şekilde üzerlerini örtmüştür.
Sonuç olarak şöyle söylenebilir ki, tarihsel ve arkeolojik bulgular, Kur'an'da bahsi geçen Âd Kavmi’nin ve İrem şehrinin varlığını ve Kuran'da anlatıldığı biçimde helâk olduklarını ispatlamaktadır. Yapılan araştırmalarla bu kavmin kalıntıları kumların içinden çıkarılmıştır.
İnsana düşen, kumların içine gömülmüş olan bu kalıntılara bakarak Kur'an'da çok defa üzerinde durulan şekilde ibret almaktır.
Allah Kur'an’da, Âd Kavmi’nin kibirlenme nedeniyle doğru yoldan saptığını bildirir ve "yeryüzünde haksız yere büyüklenerek, 'kuvvet bakımından bizden daha üstünü kimmiş?'" dediklerini haber verir.
Ayetin devamında ise şöyle denir:
"Onlar, gerçekten kendilerini yaratan Allah'ı görmediler mi? O, kuvvet bakımından kendilerinden daha üstündür..." (Fussılet, 41/15)
İşte insana düşen, bu değişmez gerçeği her zaman görmek, en büyük ve en üstün olanın her zaman için Allah olduğunu ve sadece O'na kulluk etmekle kurtuluşa erişilebileceğini bilmektir.
Kaynaklar:
- Thomas H. Maugh II, "Ubar, Fabled Lost City, Found by La Team", The Los Angelas Times, 5 Şubat 1992.
- Kamal Salibi, A History of Arabia, Caravan Books, 1980.
- Bertram Thomas, Arabia Felix: Across the "Empty Quarter" of Arabia, New York, 1932.
- Charles Crabb, "Frankincense", Discover, Ocak 1993.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Mezarlıklarda ücret / para karşılığı Kur'an veya Yasin okumak caiz midir? Bir de Kur'an öğreten hocaya, hatim bittikten sonra altın, yiyecek veya hediye veriliyor, günah değil mi?
- Selam taşıyıp iletmemek günah mı? Gönderilen selamı ulaştırmanın hükmü nedir?
- Rahmani uyarı nedir?
- Heykel ve resim bulundurmak caiz mi? Heykel ve resim bulunan evde namaz caiz olur mu?
- Peygamber Efendimizin ruhuna Yasin okumayı adamak caiz midir? Peygamber Efendimizin okunan Yasinlere, salavatlara ihtiyacı var mıdır?
- Ekmeği çöpe atmak ve israf hakkında değerlendirme: Ekmeği çöpe atmak günah değil mi?..
- Bir yaşına gelmemiş çocuğun saçlarını kesmek caiz mi?
- Düğünde halaya kalkmak haram mı? Sünnete uygun düğün nasıl olmalıdır?
- Kocanın ila yapması, kadına zulüm olmaz mı?
- Konsere ve benzeri yerlere gitmek caiz mi?