İslamın ilk 150 yılındaki camiler kıble olarak Kabeyi değil, Petra diye bir şehri gösterdiği iddiası doğru mu?

Tarih: 07.03.2015 - 00:40 | Güncelleme:

Soru Detayı

İslamın ilk 150 yılındaki camiler kıble olarak Kabeyi değil, Petra diye bir şehri gösterdiği iddiası doğru mu?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İslam inancında insanların manevi bir merkezde bütünleşmesi için namaz esnasında kabeye yönelmesi namazın temel şartlarından birisidir. İslamiyetin gelişi ile birlikte kıble Mescid-i Aksa yönü iken Medine'ye hicretten sonra Kabe olmuştur. Bu husus Kur'an-ı Kerim'de şöyle ifade edilmektedir.

“(Resulüm!) Şüphesiz biz senin yüzünün, göğe doğru çevrilmekte olduğunu görüyoruz. Elbette seni, hoşlandığın bir kıbleye döndüreceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. (Ey müminler!) Nerede bulunursanız bulunun, siz de (namazlarda) yüzlerinizi o tarafa çevirin. Şüphe yok ki kendilerine kitap verilenler, bunun (kıbleyi çevirmenin) Rablerinden gelen gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yaptıklarından asla habersiz değildir.” (Bakara, 2/144)

Ayrıca, Bakara suresinde 150. ayette de kıblenin Mescid-i Haram’a doğru olduğu bildirilmektedir.

150. ayetin meali şöyledir:

“(Resulüm!) her nereden yola çıkarsan çık (hangi tarafa gidersen git, bulunduğun yerde), yüzünü (namazda) Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey müminler!) siz de nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa çevirin ki, insanlar için aleyhinize bir delil olmasın. Ancak onlardan zulmedenler müstesna! Sakın onlardan korkmayın! Yalnız benden korkun. Ta ki ben de size olan nimetimi tamamlayayım da böylece hidayete ermiş olasınız.” (Bakara, 2/150)

Hicri ilk asırda camilerin kıblelerinin Petra şehrine dönük olduğu yalanını Turan Dursun adına açılan sitenin forum kısmında Dan Gibson'un "The Sacred City" adlı belgeseli kaynak gösterilerek öne sürülmüştür.

Dan Gibson muhtemelen Yahudi kökenlidir. Çünkü kıble olarak gösterdiği Petra antik şehri Ürdün topraklarında Lut Gölü yakınında ve İsrail’e oldukça yakın olan bir yerdir. Yine Petra denilen bölgeye yakın “Vadi Musa” denilen bir yer de vardır. Şimdi Gibson’un bu yalanlarının nedeni daha iyi anlaşılabilir. Yahudi kökenli bir yandaşı da, tarihi araştırmalarında Mekke diye bir şehrin olmadığını, Hz. İsmail’in Mekke’ye değil, Mısır tarafına yerleştiğini iddia etmişti. Daha da ilerisi Hz. Muhammed'in de Hz. Muhammed'in Mekke'de değil Petra'da doğduğuna ve yine asıl Mekke şehrinin ve Kâbe'nin günümüz Arabistan'ında değil Petra'da olduğunu iddia etmiştir.

Kıblenin Kabe olarak belirlenmesi Hz. Peygamber döneminden itibaren Yahudiler tarafından hazmedilmemiş ve onların buna dair çıkarmak istedikleri fitne yukarıda mealini verdiğimiz Bakara suresinin 144. ayetine de konu olmuştur.  

İlgili âyetlere de yansıdığı üzere kıblenin bu şekilde Kabeye doğru değişimi yahudiler, münafıklar ve müşrikler tarafından önemli bir polemik konusu yapılmış, müslümanların kendileriyle paylaştıkları kıblenin değişmesine yahudiler tenkit ve alayla tepki göstererek, “O (peygamber) bizim kıblemizi hasetten dolayı terketti, çünkü bizim kıblemiz peygamberlerin kıblesidir. Bizim kıblemiz üzere kalsaydı beklediğimiz peygamber olmasını umardık”; münafıklar “Doğum yerini özlediği için kıblesini değiştirdi. Bir zaman bir kıble, sonra başkası, ne oluyorlar?”; müşrikler ise kendi yandaşlarına yönelik, “Dinini şaşırdı, doğru yolda olduğunuzu görerek size yöneldi, sizin dininize girebilir” şeklindeki sözlerle müslümanları tereddüde sürükleyip tahrik etmeye çalıştılar. Kur’an, “süfehâ (dar kafalı, beyinsiz) kimseler” olarak nitelendirdiği bu grupların giriştiği fesat ve dedikodu kampanyasını sert bir dille eleştirerek doğunun da batının da Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın dilediğini doğru yola ileteceğini, müslümanların başlı başına seçkin bir ümmet kılındığını, kıble değişikliğinin de Hz. Peygamber’e içten bağlı olanlarla iki yüzlüleri ayırt etmek için yapıldığını, bu sebeple kıble tahvilinin inanmayanlara ağır geleceğini bildirdi (el-Bakara 2/142-143). Bu açıklama muhaliflere bir cevap, müslümanlar için de moral kaynağı oldu. Çünkü herhangi bir yön bizzat kendinden dolayı kıble olamaz. Allah kulları için bir yönü kıble olarak belirlediği için o yön kıble olur (Ahmet Özel, "DİA" Kıble Mad.) 

İbn Atıyye bu hususta şöyle demektedir: “Yahudiler ve hıristiyanlar Kâbe’nin, ümmetlerin imamı İbrâhim’in kıblesi olduğunu, dolayısıyla –kendi kitaplarından da hakkında bilgi edindikleri– Hz. Muhammed’e uyarak Kâbe’ye yönelmenin herkes için görev olduğunu biliyorlardı.” Buna rağmen kıble değişikliğini tepkiyle karşılayarak yanlışbir iş yapmışlardır. Âyetin sonundaki “Allah onların yaptıklarından habersiz değildir” cümlesi, Ehl-i kitabın bu yanlış tutumlarıyla ilgili bir uyarı ve tehdit anlamı taşımaktadır. (Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 231-232)

Bütün mezheplere göre Mekke'de yaşayanlar için kıblenin yönü doğrudan Kabe'nin kendisidir. Kâbe’den uzakta olan kimselerin ise Kâbe’nin bizzat kendisine değil bulunduğu tarafa yönelmesi yeterlidir. Bu yönelişte küçük kaymaları kıbleden sapma telakki edilmemekte ve genel olarak Kâbe’nin bulunduğu noktadan 45 dereceye kadar sağa ve sola sapmalar bu çerçevede düşünülmektedir. Dünya haritası incelendiğinde Mekke ile Petra denilen antik kent bazı yönlerden aynı doğrultuya denk geldiğinden Mekke'ye yönelik bazı camilerin Petra ile de kesişmesi müslümanların Petra'ya yöneldiği anlamına gelmez.

Bu iddia, Mekke ile kendi evi aynı doğrultuda olan bir kişinin müslümanların kıblesi benim evime doğrudur demesi gibi bir iddiadan öteye geçmez.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun