Müslümanlar için mal ve mülk muhafaza duası etmek küfür mü?

Tarih: 20.02.2017 - 02:49 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bütün Müslüman kardeşler için mal ve mülk muhafaza duası etmek küfür mü?
- Kuranı Kerimde " Biz sizi mallarınızla canlarınızla imtihan edeceğiz" diye buyruluyor. Peki dua ederken bütün Müslümanların malı ve canının korunması için dua etmek bu ayete muhalif olup küfür mü?
- Neticede Allah mallarla canlarla imtihan edeceğini buyuruyor. Onun vaadine karşı gelmiş bir dua olmuyor mu?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Allah’ın ileride ne yapacağını, neler yaratacağını bilemeyiz. Kendimizi bu bilemediğimiz gaybi takdirin nasıl tecelli edeceğine göre ayarlamamız mümkün olmadığı gibi, öyle bir sorumluluğumuz da yoktur.

- Daha açık bir ifadeyle; insan olarak bu konuda bizim iki bakış açımız olmalıdır. Biri Allah’ın takdirine bakışımız, diğeri de sorumluluk alanımıza bakışımız.

Lokman suresinin son ayetinde anlatılan gaybi şeylerden biri de “hiç kimsenin yarın başına neler geleceğini bilmemesidir.”

Bizim bu konuyla ilgili bakışımız gaybi aleme değil, şühudi aleme yönelik olmalıdır.

Buna göre, biz ne olacağını bilmediğimiz ve ileride olabilecek ilahi takdir ve kazaya göre değil, bu gün görmekte olduğumuz şartlara göre hareket edeceğiz. Bu gerçeklik içindir ki, aklı başında hiç kimse, ne olacağı belirsiz olan “yarınki durum” değerlendirmesi yaparak kaderin muhtemel bir tecellisine göre kendini konumlandırmaz.

Örneğin, “aç kalmak ihtimaliyle” bu gün fazladan yemek yemez. “Ölüm ihtimalini” düşünüp evlenmekten vaz geçmez. “Ya ölüm ya istiklal / sağlık” deyip de doktora gitmekten geri kalmaz.

Bu konunun felsefi arka planını, fikri altyapısını oluşturmak için daha pek çok şey söylenebilir.

Fakat meramımızı ifade ettiğimizi düşünüyoruz. Bunun için, artık şimdi doğrudan “İslam dini” penceresinden konuyu bazı örneklerle açmaya çalışacağız.

a) “(Resulüm!) Ne kadar hırs gösterirsen göster insanların çoğu iman etmez.” (Yusuf, 12/103) mealindeki ayette insanların çoğunun iman etmeyeceğini bildirdiği halde,

“De ki:  Ey insanlar! Ben hepinize  gönderilmiş Allah’ın elçisiyim..” (A'raf, 7/158),

“(Resulüm!) Biz seni ancak bütün insanlara bir uyarıcı ve bir müjdeci olarak gönderdik.” (Sebe’, 34/31)

mealindeki ayetler ve benzerlerinde Hz. peygamberi (asm) yine de İslam’ı bütün insanlara tebliğ etmek için gönderdiğini emir buyurmuştur.

b) Ayette yer alan “mal ve canlarıyla imtihan edilecek” kimseler arasında kendi şahsımızın dahil olmadığını söylemek mümkün mü? Madem değil; öyleyse kendimiz için de dua etmemeli miyiz? Allah’ın başımıza getireceğini tayin ettiği o musibetlerle ilgili ilahi takdirine karşı gelmiş olmaz mıyız?  

Bunun cevabı elbette koca bir “HAYIR!” olacaktır.

İşte bütün müminler için yapacağımız dua da böyledir.

c) Duanın en önemli tarafı, kulluğun şiarı olmasıdır.

“De ki: duanız olmazsa Rabbim ne diye size değer versin ki.” (Furkan, 25/77)

mealindeki ayette, duanın kulluk ve ubudiyetimize bakan cihetine vurgu yapılmıştır.

Bu açıdan bakıldığında, açıkça muhal olduğu, imanımızla çeliştiği görülmediği sürece bütün dualar, bu cihetle bizim samimiyetimizin bir ifadesi olacaktır.

Unutmayalım ki, “mutlak ifadeler” her zaman takyid ve tahsis edilmeye namzettir.

Bizim de umum müminler için yaptığımız dualarımız zımni istisnaları ve tahsisleri barındırmaktadır. Fakat, bu istisnaları seslendirmemek, iman kardeşliğimize verdiğimiz önemi, bu kardeşliği her türlü bağlardan daha kuvvetli bağlılığımızı gösterir.

Yoksa, “Ya rabb! İlminde bela vereceğin kimseler hariç bütün müminleri beladan koru!” veya “Ya rab! İlminde cehenneme gideceklerin dışında bütün müminleri cehennemden koru!” şeklinde dua etmek, yapılan duanın samimiyetine halel getireceği, arzulanan hususların tahakkuku konusundaki ısrarlı yalvarışına uygun olmadığı gibi, Cenab-ı Hakka -âdeta- görevini hatırlatmak gibi haddi aşmışlığı ifade eden bir su-i edeptir.

Şu Bediâne ifadelerden de konumuza bir ışık alabiliriz.

Hem, dua bir ubudiyettir. Ubudiyet ise semeratı uhreviyedir. Dünyevî maksadlar ise, o nevi dua ve ibadetin vakitleridir. O maksadlar, gayeleri değil.

"Meselâ: Yağmur namazı ve duası bir ibadettir. Yağmursuzluk, o ibadetin vaktidir. Yoksa o ibadet ve o dua, yağmuru getirmek için değildir. Eğer sırf o niyet ile olsa; o dua, o ibadet hâlis olmadığından kabule lâyık olmaz."

"Nasıl ki güneşin gurubu, akşam namazının vaktidir. Hem Güneş'in ve Ay'ın tutulmaları, küsuf ve husuf namazları denilen iki ibadet-i mahsusanın vakitleridir. Yani gece ve gündüzün nurani âyetlerinin nikablanmasıyla bir azamet-i İlahiyeyi ilâna medar olduğundan, Cenab-ı Hak ibadını o vakitte bir nevi ibadete davet eder."

"Yoksa o namaz, (açılması ve ne kadar devam etmesi, müneccim hesabıyla muayyen olan) Ay ve Güneş'in husuf ve küsuflarının inkişafları için değildir.” (bk. Sözler, s.317)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun