Mevlana'nın mezhebi nedir; hangi mezhebe göre amel etmiştir?
Değerli kardeşimiz,
Dini yaşantı olarak bakıldığında Hz. Mevlana bir Hanefi'dir. İtikatta ise Maturidiliği kendine ilham kaynağı olarak alıyordu. Yani Mevlana'nın mezhebi amelde Hanefi, itikadda ise Maturidi idi.
İslam’da hak olan mezhepler arasında bir ayrım yapılmaz. İslam’ın hiçbir döneminde aşırı derecede mezhepler arası sürtüşmeler, hatta savaşlar yaşanmamıştır.
Bir kimse İslam’da hangi hak mezhebe göre amel ederse etsin, o mezhebin kurallarına uyduğu zaman Müslümanlığı sahih bir Müslümanlıktır. Hiçbir şekilde aralarında seviye farkı olmamıştır, olamaz da.
Hakka giden yolların farklılığına takılıp kalmak, aynı gayedeki insanların birbirinden ayrılmalarına, birbirini ötekileştirmeleri, dışlamaları ve hatta düşman görmelerine kadar gidebilmektedir. Oysa farklılıkların öne çıkarılması ikiliği, ikilik de zayıf düşmeyi ve hatta yok olup gitmeyi doğurabilmektedir. Mevlana’nın ifadesiyle,
“Sırçaya bakarsan yiter gidersin; çünkü sırça yüzündendir ikilikle sayıya sığış.” (Mesnevî, 3/158, 1252-59)
Peki sırçaya, kandile, fitile, yani yolun biçimindeki farklılıklara takılmak; ikilik, ayrılık, düşmanlık, kavga ve savaş doğuruyorsa, ne yapmak gerekir? Cevap bellidir! Sırçaya değil ışığa bakmak, kaplar ve yollardaki farklılıklara değil, kaynaklar ve hedeflerdeki benzerliğe bakmak gerekir. Böyle baktığımızda önceden ötekileştirdiğimiz insanları ayrı değil bir görür, düşman değil dost görürüz. Mevlâna’nın deyimiyle, yollara değil de
“... gayeye, maksada bakacak olursan hepsi birleşmiş, hepsinin kalbi Kâbe hakkında anlaşmış ve orada bir olmuştur.” (Mevlânâ, Fîhi Mâfih, çeviren: Meliha Ülker Tarıkâhya, (İstanbul: M.E.G.S.B. Yayınları, 1985, s. 152)
Doğru yere bakmanın getirdiği bu birleşme ve anlaşma hâli de ikiliği, zayıflığı ve yok olma tehlikesini ortadan kaldırıp, sonu gelmez kavgalar ve savaşlardan kurtulmayı sağlar:
Nitekim Mevlâna, bu düşüncelerine pratik hayatında da uymuş ve aslında Şafii mezhebinden olan Çelebi Hüsameddin’in Mevlâna’nın mezhebi olduğu için Hanefiliğe geçmek isteyişini gerekli ve uygun görmeyip, sevgi ve aşk yolunu takip edip insanları da bu yola sevk ettiği sürece, kendi mezhebine uyup onu takip etmesinin daha uygun olacağını belirtmiştir. (A. Selahaddin Hidayetoğlu, Mevlana Mohammed Jelaleddin Rumi, Konya Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları, 2006, s. 42)
Görüldüğü gibi Mevlana -kendi kararından da anlaşıldığı üzere- belli bir gruba değil tüm Müslümanlara seslenmektedir. Hz. Mevlana Hanefilerin de Şafilerin de Mevlana’sı olduğu gibi, aynı zamanda Sünnilerin de Şiilerin de Mevlana’sıdır.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Mevlana'nın "Divan-ı Kebir"de Allah için kullandığı "Can" kelimesi ne anlama gelir? İlgili beyti açıklar mısınız?
- Mevlana, Moğollara yönelik neden cihad etmemiştir?
- Tasavvufi anlamda aşk nedir?
- Bizim dünyaya bakışımız nasıl olmalıdır?
- Peygamberimiz'in ahlakı ile örneğin Abdulkadir Geylani'nin ahlakı arasında ne fark vardır?
- Peygamberimiz'den önce yaşamış peygamberlerin, tarihte yaşadıklarına dair Kur'an ve Peygamberimiz'den başka delil yok mu?
- Dünyadaki canlılar arasındaki uyumun tek sebebi, yeterli koşullar olduğu sürece DNA gösterilemez mi?
- Hadislerin birçok raviden geçtiğini dikkate alırsak, hadislere neden güvenelim ve neden hadis inkarcılığı yapmayalım?
- Her bir mürşid, yaşadığı toplumun diliyle tebliğ yaptığı halde, neden Mevlana Türk toplumunda eserlerini Farsça telif etmiştir?
- Hakiki ve mecazi aşk konusunda bilgi verir misiniz? Kimi seveceğimizi kime aşık olacağımızı biz mi seçiyoruz,Allah kaderi ile belirlemiyor mu?