Kuran'da üç farklı Allah anlatımı mı var?
- Kuran'ı Kerim'de 3 farklı tasvir mi var ve Allah bizim zannımız üzere midir?
- Sosyal medyada aşağıda yazacağım metni gördüm. Bu doğru mu, bu doğruysa bunun hikmeti nedir?
- Neden başka tasvirler vardır Allah'a yönelik. Ve neden Allah bizim zannımız üzeredir?
- Bu metinle alakalı düşüncelerinizi merak ediyorum.
"Kuran'da üç farklı Allah anlatımı var. Başta bir hükümdar, bir kral gibi insani davranışlar gösteren. Sinirlenen, intikam alan, tuzak kuran ama merhamet edip seven de. Malik ismiyle anlatılan. Hadislere bakınca Hz. Muhammed ve sahabeler bu Allah'a iman etmiştir. Bir de anlaşılması mümkün olmayan, her düşünceden, her tanımlamadan, her isimden uzak Hu ismiyle anlatılan Allah. Son bir de kulunun şah damarında yaşayan, kanında dolaşan, adeta onunla bir olmuş içten bir Allah. Tasavvuf ehli de genelde bu Allah'a iman eder. Peki. Her dinin kitabında tek bir Tanrı tasavvuru varken, Kur'an'da neden üç farklı Tanrı tasavvuru var? Neden? Neden olacak. Allah'ın kulunun zannı üzerine yaşadığını söylemek için kendini üç farklı kimlikle anlatıyor kitabında. İşte duanın kabul sırrı da bundan sonra başlar."
Değerli kardeşimiz,
- Bu düşünce İslam’ın tevhit anlayışını zedeler, İslam dininin ne Kuran’ında ne sünnetinde böyle bir senaryo yoktur.
- Allah’ın dört binden fazla isim ve sıfatlarının olduğunu İslam alimlerinden öğreniyoruz.
Timizi’de listesi verilen meşhur 99 isim ve sıfatların bulunduğunu en ami insan da bilir.
Bilindiği üzere, Allah’ın zatı, mahiyeti bilinmez. Biz onu isim ve sıfatlarından tanıyoruz. Onun hangi vasfını öğrenmek istiyorsak, onunla ilgili isim ve sıfatlarını göz önünde bulundurmak durumundayız.
Mesela:
Bütün varlığın yegane yaratıcısı olduğunu gösteren vasfı için onun “Halık, Fatır, Bari, Kadir, Kadîr, Mukaddir, Münşi” gibi isim ve sıfatlarını zikrederiz.
Bütün evrenin / kâinatın yegâne sahibi, hâkimi olduğunu belirtmek için onun “Hâkim, Hakîm, Alîm, Hakem, Melik, Malik” gibi isim ve sıfatlarını zikrederiz.
Bu konuda özellikle Bediüzzaman Hazretlerinin şu harika tespitlerine kulak vermek gerekir:
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
اَللّٰهُ لاَ اِلهَ اِلاَّ هُوَ لَهُ اْلاَسْمَاءُ الْحُسْنَى
(Allah; kendisinden başka hiçbir ilah yoktur. Güzel isimler onundur)Nasıl ki bir sultanın kendi hükûmetinin dairelerinde ayrı ayrı ünvanları ve raiyetinin tabakalarında başka başka nam ve vasıfları ve saltanatının mertebelerinde çeşit çeşit isim ve alametleri vardır.
Mesela: Adliye dairesinde "hâkim-i âdil" ve mülkiyede "sultan" ve askeriyede "kumandan-ı azam" ve ilmiyede "halife"... Daha buna kıyasen sair isim ve ünvanlarını bilsen anlarsın ki; bir tek padişah, saltanatının dairelerinde ve tabaka-i hükûmet mertebelerinde bin isim ve ünvana sahib olabilir. Güya o hâkim, her bir dairede şahsiyet-i maneviye haysiyetiyle ve telefonuyla mevcud ve hazırdır; bulunur ve bilir. Ve her tabakada kanunuyla, nizamıyla, mümessiliyle meşhud ve nâzırdır, görünür, görür. Ve her bir mertebede perde arkasında, hükmüyle, ilmiyle, kuvvetiyle mutasarrıf ve basîrdir; idare eder, bakar.
Öyle de: temessül ve cilveleri ve kudretinin tasarrufatında başka başka, fakat birbirini ihsas eder ünvanları var. Ve sıfatlarının tecelliyatında başka başka, fakat birbirini gösterir mukaddes zuhuratı var. Ve efalinin cilvelerinde çeşit çeşit, fakat birbirini ikmal eder hikmetli tasarrufatı var. Ve rengârenk sanatında ve mütenevvi' masnuatında çeşit çeşit, fakat birbirini temaşa eder haşmetli rububiyatı vardır.
Bununla beraber kâinatın her bir âleminde, her bir taifesinde, esma-i hüsnadan bir ismin ünvanı tecelli eder. O isim o dairede hâkimdir. Başka isimler orada ona tâbidirler, belki onun zımnında bulunurlar.
Hem mahlukatın herbir tabakasında az ve çok, küçük ve büyük, has ve âmm herbirisinde has bir tecelli, has bir rububiyet, has bir isimle cilvesi vardır. Yani o isim her şeye muhit ve âmm olduğu halde öyle bir kasd ve ehemmiyetle bir şeye teveccüh eder; güya o isim yalnız o şeye hastır.
Hem bununla beraber Hâlık-ı Zülcelal, her şeye yakın olduğu hâlde, yetmiş bine yakın nuranî perdeleri vardır. Mesela: Sana tecelli eden Hâlık isminin mahlukıyetindeki cüzî mertebesinden tut, ta bütün kâinatın Hâlıkı olan mertebe-i kübra ve ünvan-ı azama kadar ne kadar perdeler bulunduğunu kıyas edebilirsin. Demek bütün kâinatı arkada bırakmak şartıyla mahlukıyetin kapısından Hâlık isminin müntehasına yetişirsin, daire-i sıfâta yanaşırsın” (Sözler, Yirmi Dördüncü Söz, s. 332-333)
- Soruda geçen “Bir de anlaşılması mümkün olmayan, her düşünceden her tanımlamadan her isimden uzak Hu ismiyle anlatılan Allah..” ifadesine gelince;
Hüve zamiri, Allah’ın bütün isim ve sıfatlarını kısaca özetlediği için Kuran’da sık sık kullanılmıştır. Aynı insana “şu-bu-o” zamirini veya ismi işaretini kullandığınız zaman, farklı değil aynı adama raci olduğu bedihi bir gerçektir.
Nitekim İhlas suresinde “Hüvellah” (O Allah’tır) demek suretiyle Hüve zamirinin Allah’a raci olduğunu ifade eder. Hüve zamiri belli bir varlık için değil de mutlak olarak “Hüve” denildiği zaman Allah’a raci olur. Buna göre, nazm-ı maani bakımından “Allah” lafza-i celalin manası “Hüve” zamirinde derç edilmiştir.
Nitekim Allah lafza-i celalin ebced değeri: 66’dır, buna mukabil, Kuran’ın sonundan itibaren “Kul huvellahu Ehad” cümlesindeki “Hüve” zamiri de 66. sıraya yerleştirilmiştir.
Soruda geçen “Son bir de kulunun şah damarında yaşayan, kanında dolaşan, âdeta onunla bir olmuş içten bir Allah…” ifadesi hurafelerin en antikasıdır. Zira ayette böyle bir ifade yoktur. Var olan şudur: “...Allah kişi ile kalbi arasına girer...” (bk. Enfal, 8/24)
Alimlerin ittifakıyla bunun manası “Allah’ın kişi ile kalbine hutur eden fikirler arasına girer, kötü işlere niyet edenin eylemine engel olur.” şeklinde bir anlamı vardır. “...Biz ona (ölmekte olan kişiye) şah damarından daha yakınız.” (bk. Kaf, 50/16) mealindeki ayetteki ifadeyi “damarlarında, kanında dolaşıyor” demek Allah’a bühtan ve iftiradır.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Allah kaç tane Arş ve Kürsi yarattı?
- İbn Arabi, puta tapmaktan vazgeçselerdi, haktan ayrılmış olurlardı, demiş mi?
- Bütün her şey atomdan mı oluşmuştur?
- Allah-haşa- kendisini sınırlıyor mu?
- Allah'ın "ben, biz, o" zamirleri kullanmasını nasıl anlamalıyız?
- Nahl suresi 97. ayetteki zamir, erkek veya kadın ifadesi ile çelişir mi?
- Var ve yok kavramlarını nasıl açıklayabiliriz? Tarifi yapılabilir mi?
- Allah'ın isimlerinin sonsuz olması ne demektir?
- Necm suresinin 5. ayetinde öğreten, 8. ayetinde yaklaşıp sarkan, 10. ayetinde vahyeden, 11 ve 13. ayetlerde görünen kimdir?
- “(Allah) Âdem'e bütün isimleri öğretti'' ne demektir?