Kur'an’da diğer semavi kitaplardan iktibas yapılmış mıdır?

Tarih: 17.12.2015 - 12:44 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Kur'an’da diğer semavi kitaplardan iktibas yapılmıştır deniliyor. Yani tahrif olmadan önceki hallerinden. Bu bilgi bu doğru mu delili nedir?
- Örneğin, Fetih suresi 27-29 ayeti kerimeleri bu konuya delil olarak getiriliyor.
- Bu diğer semavi kitaplardan iktibas yapıldığını mı gösteriyor, buna iktibas mı denir nakil mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

“Kur'an’da diğer semavi kitaplardan iktibas yapılmıştır.” demek doğru bir ifade olmaz. Çünkü bu ifade yanlış çağrışımlar yapabilir.

Doğru olan ise, Kur’ân’da, önceki semavi kitaplarda bulunan gerçeklerin dile getirilmiş olmasıdır. Bu da çok tabii bir durumdur. Çünkü tüm semavi kitapların sahibi, indireni Yüce Allah’tır. Allah katında din de bir (yani İslam) olunca bütün bu kitaplarda tevhid, âhiret, hesap günü gibi konulara değinilmesi de tabii bir durum olacaktır.

Nitekim A’la suresinde bu konulara değinildikten sonra,

إِنَّ هَذَا لَفِي الصُّحُفِ الْأُولَىصُحُفِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى yani “Bunlar (önceki ayetlerde anlatılanlar) ilk sahifelerdedir. İbrahim ve Musa’nın sahifelerinde” (A’lâ, 87/18,19)

buyrularak bu gerçeğe işaret edilmiştir.

Fetih suresi, 29. ayette de sahabelerden bahsedildikten sonra, onların anlatılan özelliklerinin Tevrat ve İncil’de de bulunduğu belirtilmiştir.

Bu âyet şöyledir:

مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ السُّجُودِ ذَلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَى عَلَى سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا

"Muhammed, Allah’ın Resûlüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde hâlinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir. İşte bu, onların Tevrat’ta ve İncil’de anlatılan durumlarıdır: Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin gibidirler. Allah, kendileri sebebiyle inkârcıları öfkelendirmek için onları böyle sağlam ve dirençli kılar. Allah, içlerinden iman edip salih amel işleyenlere bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir." (Fetih, 48/29)

Konu daha iyi anlaşılsın diye şu misali verebiliriz:

Çok sayıda kitabı olan bir kimse en son yazdığı kitabında şöyle diyebilir: Bu söylediklerimi daha önceki şu şu kitabımda da söylemiştim. Veya özet olarak daha önceki kitaplarımda zikrettiğim şu hususu burada genişçe açıklayacağım.

İşte Cenab-ı Hak da son kitabında daha önce indirdiği kitaplara ve o kitapların içeriğine dair bilgi veriyor. Bu durum bütün bu ilahi kitapların sahibinin Yüce Allah olduğunun delilidir. Çünkü hepsi aynı gerçekleri dile getirmiştir.

Aslında bazı insanları şüpheye düşüren bu durum, Kur’ân’ın Allah kelâmı olduğunun ve bütün ilahi dinlerin menşeinin bir olduğunun, hepsinin Allah tarafından gönderildiğinin en büyük delillerindendir. Kaynak bir olduğuna göre, bütün ilahi kitaplarda benzer şeylerden bahsedilmesi, aynı hakikatlere değinilmesi ve aynı kıssalardan bahsedilmesi kadar tabii bir şey olamaz.

İnsanlar fiziki olarak tek kaynağa bağlı oldukları gibi, inanç bakımından da aynı kaynaktan içirilmişlerdir. İhtilaflar baş gösterdikçe de peygamberler vasıtasıyla düzeltme yoluna gidilmiştir

Ve Kur’ân, “musaddık” ve “müheymin” olarak, yani o kitaplarda tahrif edilmemiş gerçekleri tasdik edici ve tahrif edilen hususları da düzeltici olarak inmiştir. Bu gerçek Kur’ân’da şöyle ifade edilmektedir:

وَاَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتَابِ وَمُهَيْمِناً عَلَيْهِ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَهُمْ عَمَّا جَٓاءَكَ مِنَ الْحَقِّۜ لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنْكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجاًۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَجَعَلَكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةً وَلٰكِنْ لِيَبْلُوَكُمْ ف۪ي مَٓا اٰتٰيكُمْ فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِۜ اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْ جَم۪يعاً فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَۙ

“(Ey Muhammed!) Sana da o Kitab’ı (Kur’an’ı) hak, önündeki kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik. Artık, Allah’ın indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp da onların arzularına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk. Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir.” (Maide, 5/48)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun