Küçük yaşta vefat eden çocuklar, ahirette anne ve babasına şefaat edecek mi?
Değerli kardeşimiz,
Vefat eden çocuklar ahirette anne ve babalarına şefaat edeceklerdir. Bu kısacık dünyada ayrılığa bedel ahirette ebedi çocuk sevgisini anne ve babasına yaşatacaktır.
"Bir zaman, bir zat, bir zindanda bulunuyor. Sevimli bir çocuğu yanına gönderilmiş. O biçare mahpus, hem kendi elemini çekiyor, hem veledinin istirahatini temin edemediği için, onun zahmetiyle müteellim oluyordu. Sonra, merhametkâr hâkim ona bir adam gönderir, der ki:"
"Şu çocuk çendan senin evlâdındır. Fakat benim raiyetim ve milletimdir. Onu ben alacağım, güzel bir sarayda beslettireceğim."
"O adam ağlar, sızlar, "Benim medar-ı tesellim olan evlâdımı vermeyeceğim." der.
"Ona arkadaşları der ki: "Senin teessürâtın mânâsızdır. Eğer sen çocuğa acıyorsan, çocuk şu mülevves, ufunetli, sıkıntılı zindana bedel, ferahlı, saadetli bir saraya gidecek. Eğer sen nefsin için müteessir oluyorsan, menfaatini arıyorsan; çocuk burada kalsa, muvakkaten şüpheli bir menfaatinle beraber, çocuğun meşakkatlerinden çok sıkıntı ve elem çekmek var. Eğer oraya gitse, sana bin menfaati var. Çünkü padişahın merhametini celbe sebep olur, sana şefaatçi hükmüne geçer. Padişah onu seninle görüştürmek arzu edecek. Elbette görüşmek için onu zindana göndermeyecek, belki seni zindandan çıkarıp o saraya celb edecek, çocukla görüştürecek-şu şartla ki, padişaha emniyetin ve itaatin varsa..."
"İşte, şu temsil gibi, aziz kardeşim, senin gibi mü’minlerin evlâdı vefat ettikleri vakit şöyle düşünmeli:"
"Şu veled mâsumdur; onun Hâlıkı dahi Rahîm ve Kerîmdir. Benim nâkıs terbiye ve şefkatime bedel, gayet kâmil olan inâyet ve rahmetine aldı. Dünyanın elemli musibetli, meşakkatli zindanından çıkarıp Cennetü’l-Firdevsine gönderdi. O çocuğa ne mutlu! Şu dünyada kalsaydı, kim bilir ne şekle girerdi! Onun için ben ona acımıyorum, bahtiyar biliyorum. Kaldı kendi nefsime ait menfaati için, kendime dahi acımıyorum, elîm müteessir olmuyorum. Çünkü dünyada kalsaydı, on senelik muvakkat elemle karışık bir evlât muhabbeti temin edecekti. Eğer salih olsaydı, dünya işinde muktedir olsaydı, belki bana yardım edecekti. Fakat vefatıyla, ebedî Cennette on milyon sene bana evlât muhabbetine medar ve saadet-i ebediyeye vesile bir şefaatçi hükmüne geçer. Elbette ve elbette, meşkûk, muaccel bir menfaati kaybeden, muhakkak ve müeccel bin menfaati kazanan, elîm teessürat göstermez, meyusâne feryad etmez." (B. Said Nursi, Mektubat, On yedinci Mektub)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Çocukların, anne babalarına şefaatçi olacaklarını bildiren rivayetleri nasıl anlamalıyız?
- Buluğ çağına gelmeden vefat eden çocukların ahiretteki durumu nasıl olacaktır?
- Mektubat, On Yedinci Mektup, 116
- Ölümü çocuklara nasıl anlatmalı? Çocuklara kardeşlerinin öldüğünü nasıl söylenmelidir?
- Mektubat, On Yedinci Mektup, 115
- RİSALE-İ NUR'DA; MÜSLÜMANIN DÜNYA CENNETİ: AİLE HAYATI
- "Her bir lezzetli şeyin cennette bulunduğunu; 'Cennet tenasül yeri olmadığından, evlat muhabbeti ve okşaması olmadığını' diyenlerin hükümleri hakikat olmadığını,.." Devamıyla izah eder misiniz?
- Çocukken ölen kişiye neden adaletsizlik var?
- Gebeliğimizde kaybettiğimiz bebeklerimizi ahirette görebilecek miyiz?
- Hamile bir kadın vefat ettiğinde, karnındaki bebeği ile mi defnedilecektir?