Kötülükleri yaratmak kötülük değil midir?
Değerli kardeşimiz,
Abdullah b. Mesut (r.a.) son hastalığında Rasulullah’ı (sav) ziyarete gitmiş ve şöyle sormuştu:
“Ey Allah’ın Resulü! Sıtmadan ve ateşten çok zahmet çekiyorsunuz. Bu size (verilecek) iki kat ecirden dolayı mı?”
Hz. Peygamber (s.a.v.) vefatı öncesinde çok ateşlenmişti. Abdullah b. Mesud bunun manevî açıdan getirisini öğrenmek istiyor ve bunu soruyordu. Hz. Peygamber (sav) sorusu üzerine şu açıklamayı yaptı:
“Evet, kendisine bir musibet gelen hiçbir mümin yoktur ki, (İlahî takdire rıza gösterirse), Allah, ağacın yapraklarının döküldüğü gibi, bu yüzden onun hatalarını döker (bağışlar).” [Umare, s. 376, nr. 610; (Buhari, Merdâ ve’t-tıb, 1).]
Burada Resûl-i Ekrem (sav) musibete düşen, onu üzen, acı veren her şey için genel bir kuraldan söz etmekteydi. Mü’min hasbelkader kendine gelen, hastalık, acı, keder, üzüntü gibi şeylerle günahlarından temizlenebilir. Bunun yolu da şikâyet yerine, sabır ve rıza göstermekle o musibeti ve zorluğu karşılamasıdır.
Diğer yandan, musibetlere düşmemek için tedbir almalıdır. Ebu Hureyre’nin anlattığına göre o bu konuda şunları söylemişti:
“Bir mü’min bir delikten iki defa sokulmaz.” [bk. a.g.e., s. 406, nr. 699 (Buhari, Edeb, 83); Bilmen, Mülahhas, s. 46.]
Yani, insan elden geleni yapar, musibete düşmemeye çalışır. Bir tedbirsizlik yüzünden başına bir şey gelirse, ikinci kez bunu yaşamamak için tedbirini alarak bunu engellemeye çalışacaktır. Bir başka deyişle mü’min, devesini kazığa sağlam bağladıktan sonra Allah’a tevekkül eden kimsedir. Kadere rıza konusundaki şu hadis-i kudsi de manidardır:
“Takdirime (kazama) rıza göstermeyen, verdiğim belaya sabretmeyen kimse, benden başka bir Rab edinsin.” [Gazali, I, 286; Koçar, s. 222-224, 244; (Munavi, Feyzu’l-Kadir, VI, 224, nr. 9027’den).]
Bunda, Cenab-ı Hakk’ın (CC) Rubûbiyeti açısından farklı hikmetleri vardır, ayrıca o mülkünde istediği gibi tasarruf edebilir.
Mü’min hasbelkader bazı musibetlere dûçar olabilir. Burada ona düşen, Allah’a (CC) itiraz ve şikâyet değil, Allah’tan (CC) yardım isteyerek, ona iltica etmektir. Mü’min ve Müslüman olan onun Rubûbiyetine razıdır. O bir kısım hikmetlerinden dolayı, bize tatlı şerbet yerine acı ilaç verebilir. Bu takdirde, Rubûbiyeti noktasında ona rıza gerekir. Kaza ve kadere itiraz edilmemeli, “ah” ve “of” diye şikâyete başlanmamalıdır. Mü’min musibetlere sabır göstermeli, onların nimetlik cihetine bakarak şükür ve rıza ile mukâbele etmelidir.
Kaderi tenkit, başımıza gelen musibetlerde şikâyet; O’nun rahîmiyetini ittiham etmektir. (Şerleri yaratmak şer değildir, şerlerin güzellik cihetleri de vardır. bk. Bilmen, Mülahhas, s. 85-86, 88.)
Oysa o bize bizden daha merhametli bir Rabb-ı Rahîmdir. O’nun rahmetini ittiham eden rahmetten mahrum kalır. Bu durum kırık elle dövüşmek gibidir ve onu daha çok zarara sokar. Musibete düşen kadere itiraz ve ondan şikâyet etse, musibetini daha da arttırmış olacaktır.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- KUR'AN IŞIĞINDA EVRİMCİ YARATILIŞ GÖRÜŞÜNÜN DEĞERLENDİRİLMESİ
- Sınav neden var?
- Ateist ve Mümin İçin Hayatın Anlamı Nedir?
- DARWİNİZM'İN İNSANÎ İLİŞKİLERE ETKİLERİ
- Niye daha yakışıklı yaratılmadım?
- Embriyolojik evreler İslam’ın bilimsel mucizesi mi, yoksa taklit mi?
- Klima Sisteminin Evrimi
- Kadere rıza ve zamana sövmemek mü’minin şiarından mıdır?
- BİLGİNİN DEĞİL, BİLİMİN İSLÂMİLEŞMESİ – İSLÂMÎ B / İLİM
- KUR'AN-I KERİM VE İNSANIN YARATILIŞ DEVRELERİ