Kişinin meslek seçimi nasıl olmalıdır?

Tarih: 11.09.2018 - 08:45 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Örneğin bir doktorla taş ustasını ele alalım. Biri sağlıkla uğraşıyor diğeri daha sıradan bir işle uğraşıyor. Bu iki insanın insanlığa olan katkısı karşılaştırılabilir mi?
- Doktor olmak ilim öğrenmek için daha önemli olmaz mı? Yani daha önemli bir iş olmaz mı?
- Gidip bir çiftçi bir sanatçı olmaktansa doktor olmak daha mı kutsal bir görev olur?
- Bu diğer meslekler için de geçerli. Örneğin ben alim olmak istesem fazla ilim gerektirmeyen bir mesleği yapan insandan daha mı önemli olurum?
- Meslek seçimi ve ilim konusunda beni aydınlatırsanız çok duamı alırsınız...

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Konuya şöyle bakalım;

Doktorluk daha kutsal meslek diye, imanlı bir doktor cennetin en üst mertebelerinde, imanlı bir çoban en alt mertebelerinde ve hatta bir İslam alimi sıradan bir mümin marangoza nazaran gene cennetin daha güzel köşklerinde olacak diye bir kaide yoktur ve böyle düşünmemek gerekir.

Bakara Suresi 286. ayette mealen buyurulur:

Allah, kimseyi gücünün yetmeyeceği bir şeyle mükellef tutmaz. Kazandığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük de kendi aleyhinedir…”

Bu mealini verdiğimiz ayet pek mühimdir.

Bu ayeti olduğu gibi incelersek anlarız ki, bizim kontrolümüzde olmayan ve bize vehben verilenler için mesul olmayız; yani cinsiyetimiz, ailemiz, bedenimiz, çevremiz, sağlığımız… Bunları biz seçmedik, kazanmadık, bize fikrimiz sorulmadı…

İşte bunlar sadece bizim nisap miktarımızı oluştururlar.

Mesela, İstanbul’da varlıklı bir aileden dünyaya gelmiş bir çocuk ve onun ailesinin imkanları çerçevesinde aldığı eğitim ile 2-3 lisan bilerek, meslek, hatta master diploma sahibi olarak, hayatına başlaması o çocuğun bir yerde kendi seçimi değildir; ancak bu nimetler bu çocuğun Allah nezdindeki mesuliyetini, Anadolunun ücra bir köyünde aynı gün doğmuş gariban ve çobanlık yapan bir çocuğa nazaran arttırmaktadır.

O çoban çocuğun avam kalması, Allah’ını bulması, ibadetlerini elinden geldiğince yapması belki ona uçsuz bucaksız cennet kapılarını açabilecekken, varlıklar içinde doğan çocuğun, o kadar maddi ve manevi nimet altında o uçsuz bucaksız cennet kapılarını açması için tartışmasız çok daha fazla gayret göstermesi gerekmektedir.

Diğer taraftan bu ayeti mefhum-u muhalif yönüyle incelersek anlarız ki, Allah kimseyi verdiğinden fazlasıyla mesul tutmaz, ama verdiğinin de tam hesabını sorar. Yani hatalarımızdan ve günahlarımızdan hesaba çekileceğimiz gibi, muktedir olup yapmadıklarımızdan da hesaba çekileceğiz. Takdir edersiniz ki bir doktorun muktedir olduğu şeyler ile bir duvar ustasının yapabilecekleri elbette bir olmaz, hesapları da bir olmaz.

Günlük bir tabla simit satıp, akşama evine 50 ₺  nafaka götüren bir simitçinin, yolda aç birisine 10 ₺ tasadduk etmesi, muhakkak ki mültimilyarder bir iş adamının 10.000 ₺ tasadduk etmesinden çok daha makbuldür Allah katında; çünkü Allah kâr-sadaka oranına bakacaktır. Yani, kulum kazancının kaçta kaçını tasadduk etti?

Bunların yanısıra, herkesin farklı bir fıtratı ve istidadı var unutmayalım. Sonuçta doktora da ihtiyaç var, duvar ustasına da alime de ihtiyaç var, mücahit askere de imama da ihtiyaç var, tüccara da sanayiciye de ihtiyaç var, fırıncıya da…

Önemli olan istidadımızca bize en uygun mesleği seçmemiz ve o konuda ihtisaslaşmamız, hem nafakamızı buradan kazanmamız, hem de kulluk vazifelerimizi aksatmadan yerine getirmemiz.

“İstidadımız nedir? Fıtraten bize hangi iş uygun düşer? Hangi mesleği seçmeliyiz?” konularına en güzel cevabı biz çocukken ve gençken bizi tanıyan, inceleyen mümin ve dindar ailemiz verebilir ve bizi, bizde tezahür eden ve öne çıkan Cenab-ı Hakk’ın isimlerine göre meslek seçimimizde sağlıklı bir şekilde yönlendirebilir.

Mesela “Rahim” ismi bizde ön plandaysa, asker olmak yerine, çocuk yuvasında, okulda çalışabiliriz.

Veya “Adil” ismi bizde ön plandaysa, hukuk sistemi içinde güzel bir yer bulabiliriz.

Veya “Musavvir” ismi bizde ön plandaysa, sanatla iştigal edebiliriz... gibi.

Önemli olan her birimizin, bize yüklenen isim ve sıfatlara muvafık işlerle iştigal etmeye gayret etmemiz ve elbette Allah’ın rızası doğrultusunda bir hayat sürmemiz.

Marifetullahtan, yaratılış gayesinden yoksun her bilgi, değerlendirme, tez âdeta yok hükmündedir.

Mesela, seküler eğitim gören ve seküler ailede yetişen bazı gençler, Allah’ın kendilerinde görünen celali isim ve sıfatlarının tezahürü olan yüksek cesareti, Allah ve onun yolunda cihad etmek, belki askerlik mesleğinde yürümek yerine, beline ip bağlayıp 100 metre köprünün üstünden kendini boşluğa bırakarak boşa harcamaktadırlar!

Öte taraftan, günümüzde meslek seçimi yapılırken maalesef en büyük kriter olarak o meslekte kazanılacak paraya bakılıyor, hatta neredeyse tek kriter para oluyor.

Böyle olunca da gençlerin büyük çoğunluğu aslında kendilerine hiç uygun olmayan meslekler seçiyorlar ve hem ferdi hem içtimai hayatlarını heba ediyorlar; ilişkilerde çabuk sıkılmalar, boşanmalar, anarşi, teskin edici ilaçlar, uyuşturucular, içki, sigara, kumar... Bu musibetlerin hepsi de kişinin kendisini ve Allah’ını tanıyıp, onun emirlerine uyup huzur bulmamasından neşet etmektedir.

Medeniyet, aslında anladığımız anlamda medeniyet olmayıp, sadece teknik terakki olan ve dünyadaki bir avuç imansız sapkın siyonist ve masonist caniye ve onların uşaklarına hizmet eden ve böylece sömürü aracı olarak kullanılan ve yaşadığımız ahir zamanda âdetullah gereği artık kalan tek dişi de düşmek üzere olan bir canavardır.

Bu “deniyet” özellikle son bir asırdır insanları öyle bir hale getirdi ki, eskiden bir insan dört şeye muhtaç iken, nefsani aldatmacalarla onu güya yüz şeye muhtaç etmiş, onları olmazsa olmaz hale getirmiş tevehhüm ettiriyor. Böyle olunca da bunlara sahip olmaya çalışan gafil gençler meslek seçimi için ilk baktıkları yer işin maddi kısmı oluyor.

İşte, Cenab-ı Rabbül Âlemin’den gaflet eden şaşkın beşer, haliyle yaratılış amaçları dışında ruhunu ve bedenini nefsine teslim edince, şeytanın da oyuncağı oluyor ve bir yerlerde patinaja başlıyor, tabiri caizse kayış koparıyor.

Onun için gerek meslek seçiminde olsun, gerek diğer bütün meselelerde olsun, Allah’tan ve onun emir ve yasaklarından gafil olmadan, onlara inkıyad ile yaşamalı ve olaylara marifetullah pencerelerinden bakmalıyız ki, nefsimizin tahriklerinden sakınabilelim ve gene nefsimizin esiri ve uşağı olmayalım.

Yok, biz O’nun yaratış amaçları dışında hareket edersek, “bana göre böyle” deyip aklımızı vahyin emrinden çıkarıp kör ve cehl-i mürekkep nefsin emrine verirsek, ister meslek seçiminde olsun ister başka konularda olsun ne bu dünyada ve hele ne de tarlamızın hasadını alacağımız ahirette huzuru bulamayacağımız kesindir.

Yaratılış amacı dışında kullanılan neyin kime hayrı var?

Farz-ı muhal çamaşır makinamızın şuuru olsa ve dese ki:

“Beni kimse yaratmadı, ben kendi kendime oldum veya evrimleştim veya tabiat yaptı… Aslında benden istenen çamaşır yıkamam değil, bunlar eskilerin palavraları. Artık merdaneli makina mı kalmış, ben tam otomatik bir makinayım, ben bundan sonra bulaşık yıkayacağım!”

Denemesi bedava, bu gece bulaşıklarınızı çamaşır makinasında yıkayın bakalım tabaklar içeriden nasıl çıkacak?..

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun