Kin tutmak ile sevmemek aynı şey midir?

Tarih: 13.02.2019 - 00:10 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bazı Müslümanları yaptıkları yanlışlardan ötürü sevmemek caiz midir?
- Kin duymayıp aynı zamanda sevmemek olur mu? Bu ikisi aynı şey midir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Kin tutmak farklı şeydir, birisini sevmemek ayrı şeydir.

Kin, kelimesi Farsça'dan gelir ve “bir kişinin kendisine yapılan bir şeyi hazmedememekten doğan devamlı, gizli veya açık düşmanlık, garez” demektir. Yani yapılan bir şey bizim nefsimize dokunmuş ve nefsimiz adına düşmanlık duymuşuz.

Oysa Kur'an bağışlayıcı olmamızı, affetmemizi, ister ve Resulullah Efendimiz (asm)'in hayatı da bunun örnekleri ile doludur.

Kur'an, Medine’de yerleşik ve asırlardır kan davası güden ve birbirlerine kin dolu olan iki kavmin, Müslümanlığa geçtikten sonra, İslami terbiye ile kalplerinin yumuşadığını ve âdeta birbirlerine kan kardeş olduklarını mealen şöyle anlatır:

Ve birbirlerine kin dolu ve düşman olanların kalblerinin arasını Allah birleştirdi. Eğer yeryüzünde bulunanların hepsini sarf etseydin, yine onların kalblerinin arasını birleştiremezdin; fakat Allah, onları birbirlerine kardeş yaparak aralarını muhabbetle kaynaştırdı. Çünki O, Azîz, kudreti daima galip gelendir, Hakîm, her işi hikmetli olandır.” (Enfal, 8/63)

Bir başka ayette ise şöyle buyurulmuş:

“Takva sahipleri, bollukta ve darlıkta mallarını Allah yolunda sarf ederler, kızdıkları zaman öfkelerini, kinlerini yenerler ve insanları affederler. Allah ise, iyilik yapanları sever.” (Al-i İmran, 3/134)

Mümin olmayanlar, Ehl-i kitap, müşrikler, münafıklar ise akıllarını vahye değil de nefislerine teslim ettikleri için bu ilahi ikaz ve kurallardan bihaber olduklarından şöyle kinlenirler:

“İşte siz müminler öyle kimselersiniz ki mümin olmayanları seversiniz; onlar ise kitapların tamamına iman ettiğiniz halde sizi sevmezler. Halbuki sizinle karşılaştıkları zaman: ‘İman ettik!’ derler. Kendi başlarına kalınca da size olan öfkelerinden, kinlerinden parmaklarını ısırırlar. De ki: 'Öfkenizle geberin!' Muhakkak ki Allah, sinelerin içinde olanı hakkıyla bilendir.” (Al-i İmran, 3/119)

Bunu günümüz dünyasında ve etrafımızdaki mümin olmayan kişilerde de aynen müşahede ediyoruz; kimseye zararı dokunmayan, namazını kılan, Allah’ın emirlerini yerine getirmeye, nehiylerinden uzak durmaya gayret eden müminlere karşı bir kin ve öfke var...

Bundan dolayı da eskidenberi müminler sırf “Allah” dedikleri için türlü türlü zulümlere maruz kalmışlardır.

“Müminler, sırf 'Rabbimiz Allah’tır!' demelerinden dolayı haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah’ın, insanların bir kısmını diğer bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içlerinde Allah’ın ismi çok zikredilen mescidler elbette yıkılıp giderdi. Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder! Muhakkak ki Allah, elbette Kavî, çok kuvvetli olandır, Azîz, kudreti dâimâ üstün gelendir.” (Hacc, 22/40)

Demek müminlere düşen kesinlikle kimseye kin tutmamak, dinlerini Allah’ın emrettiği ve Peygamber (asm)'inin tafsil ettiği şekilde yaşamak ve tebliğ etmektir. Karşıdaki inançsız veya bozuk inançlı kişilere hidayet vermek veya vermemek ve müminlere yardım etmek tamamen Allah’ın işidir, O’na biz -hâşâ- karışamayız.

Sevgi ise farklıdır. Her ne kadar özel ve tüzel kişiler arasında saygıda mecburiyet, sevgide serbestiyet var ise de, sevginin dereceleri farklıdır, sevmemek farklıdır.

Örneğin elbette evladımıza olan sevgimiz ile komşumuza olan sevgimizin derece ve şekilleri farklı olacaktır, bunda beis yoktur; ancak sevmemek farklı şeydir.

Peygamber Efendimiz (asm) mealen şöyle buyurmuş;

“Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız.” (Müslim, Îmân 93-94; Tirmizî, Et'ime 45; İbni Mâce, Mukaddime 9)

Allah bir, Peygamber bir, kıble bir, farzlar bir, helaller bir, haramlar bir, bir, bir, bir... Bunca “bir” varken nasıl olur da birbirinizi sevmezsiniz demeye getiriyor Resulullah (asm).

“Bir” olan belki “95” konuyu görmezden gelerek, şeytanın da tuzağına düşerek, “5” tane olan farklılık üzerinden sevgisizlik ve nefret tohumları saçmak Müslümana yakışmaz; fitne olur, fesat olur, nifak sokmak olur. Unutmayalım ki Allah mealen buyurmuş:

“...fitne çıkarmak, öldürmekten daha kötüdür…”  (Bakara, 2/191)

Zaten Müslümanlar ne zaman ki İslam’ın birleştirici emirlerine karşı, ufak tefek ihtilaflarını adeta kaşımışlar, kin ve sevgisizlik tohumlarını aralarında yeşertmişler ve bu şekilde Allah’ın emirlerine karşı gelmişler, işte o zaman fitneye düşmüşler ve adeta ilahi gazap ve zillete maruz kalmışlardır, aynen günümüzde olduğu gibi!

“Üç tanrı var!” diyerek dinlerini tahrif etmiş Hristiyanlara,

“Biz Allah’ın özel kullarıyız, cennet sadece bize mahsustur!” diyen Yahudilere,

“Biz putları, bizi Allah’a ulaştırsın diye kullanıyoruz!” diyen müşriklere, büyük bir müsamaha ile yaklaşmış, onları hak yoluna getirmek için mücadele vermiş, birçoğunun da hidayetine vesile olmuş bir Peygamber (asm)'in ümmetiyken bize ne oluyor da mesleği, meşrebi, mezhebi farklı diye Müslüman kardeşimize sevgisizlik, kin ve düşmanlık besleyebiliyoruz. Bunun şeytanın işi olduğunu görmek için ne daha bekliyoruz acaba? Halimizi düzeltmezsek bundan bize çok zor ve ağır bir hesap sorulacağının farkında mı değiliz?

Oysa emir çok net değil mi?

“O halde hep birlikte Allah’ın ipine, Kur'an’a sımsıkı sarılın ve parçalanmayın! Hem Allah’ın size olan nimetini hatırlayın! Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de Allah kalplerinizin arasını İslam ile birleştirdi; böylece O’nun nimeti sayesinde kardeşler oldunuz. Hem ateşten bir çukurun kenarında küfür içinde idiniz de sizi oradan kurtardı. Allah, size ayetlerini böyle açıklar, ta ki hidayete eresiniz.” (Al-i İmran, 3/103)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun