Kimse kimseye böbürlenmesin ne demek?
- Müslim’de geçen bir hadiste kimse kimseye böbürlenmesin anlamında bir ifade varmış. Bu ne demektir?
Değerli kardeşimiz,
Kimse kimseye böbürlenmesin ifadesi, mütevazı olsun demektir.
İlgili hadis rivayeti şöyledir:
İyaz İbni Himar radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah aleyhissalatü vesselam şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ bana: 'O kadar mütevazı olun ki, kimse kimseye böbürlenmesin; kimse kimseye zulmetmesin.' diye bildirdi.” (Müslim, Cennet 64)
Tevazu, Müslümanın en belirgin vasıflarından biridir. Azamet ve büyüklük ise Allah'ın sıfatlarındandır. Nitekim yüce Allah bir hadis-i kutside şöyle buyurmuştur:
"Azamet ve büyüklük, benim iki sıfatımdır. Kim (bu iki sıfattan) birini takınarak bana ortaklığa kalkışırsa şüphesiz ona azap ederim." (Müslim, Birr 138)
Binaenaleyh kibirlenip böbürlenen kimseler, Hanlık makamına tecavüz edip Yüce Yaratıcı'nın sıfatlarının birinde ona meydan okumuş olurlar.
Şu ayet-i kerimede kibirlilerin ahirette hüsrana uğrayacakları belirtilerek Müslümanlar uyarılmaktadır:
"Bu ahiret yurdunu, yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu istemeyenlere veririz. Sonuç Allah'tan korkanlarındır." (Kasas, 28/83)
Diğer bir ayet-i kerimede de şöyle buyurmuştur:
"İnsanları küçümseyip yüz çevirerek, yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Şüphesiz ki Allah kendisini beğenip övünen hiçbir kimseyi sevmez." (Lokman, 31/8)
Rasûl-i zişan efendimiz de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurur:
"Kalbinde zerre miktarı kibir bulunan kimse cennete giremez." (Müslim, İman 149)
Bir adam:
İnsan elbise ve ayakkabısının güzel olmasını ister, dedi,
Bunun üzerine Efendimiz:
"Allah güzeldir, güzelliği sever, kibir hakkı örtmek ve insanları hakir görmektir, buyurdu. (Müslim, İman 148)
Kibirlileri en şiddetli azap ile tehdit eden nasların yanı sıra alçak gönüllülüğü öven naslar da vardır. İşte bu hadis-i şerif bu naslardan biridir. Mütevazı insan kuruntu ve kibirden temizlenerek, Allah için tevazu gösterdikçe derecesi yükselir. (Ahmed b. Hanbel, 3/76)
Rasulullah (asm) Efendimizin yaşantısı her yönüyle örnek olduğu gibi tevazuda da eşsiz bir örnek idi. Şefkat, yumuşak huyluluk ve hoşgörüde bir numune-i imtisal idi. Hatta oynayan çocukların yanından geçerken üzerinde bulunan Peygamberlik gibi yüksek bir makam dahi onu çocuklara selam vermekten alıkoymazdı. Onlara selam verir, yumuşak davranır, gönüllerini hoş ederdi. Hiçbir şeyi küçük görmezdi.
"Bir paçaya yahut buda davet edilsem giderim. Bir paça yahut bud hediye edilse kabul ederim." buyururdu. (Buharı, Hibe 2)
Tevazu alçak gönüllü olmak demektir. Daha geniş manasıyla söyleyecek olursak, tevazu, hakkı kabul edip ona boyun eğmektir. Hak ve doğru olan bir şey, yaşça büyük veya küçük, insanlar arasındaki itibarı bakımından değerli veya değersiz her kim tarafından ortaya konmuşsa, itiraz etmeden kabul etmektir. Hakikate böylesine teslim olan kimselere de mütevazı insan denir.
Mütevazı insan kimseye haksızlık edemez. Zira haksız olan kimse; zalim, kendinden başkasını beğenmeyen, burnu yukarılarda olduğu için de önündeki değerleri göremeyen basiretsiz bir kimsedir. Aşırı gururu sebebiyle hakikatin her yerde ve herkesin eliyle ortaya çıkabileceğini kabul edemez.
İnsanın manevî dünyasını perişan eden bu sakat düşünceye yakalanmamak için tevazuu Hasan-ı Basri hazretleri gibi anlamak gerekir. Tabiîn neslinin bu büyük alimine göre tevazu, evinden çıkıp giderken yolda rastladığın her Müslümanın senden üstün olduğunu kabul etmektir.
Aynı anlayışa sahip olan büyük sufi Fudayl İbni İyaz, Kabe’yi tavaf ederken, kendisi gibi zahid ve muhaddis olan Şuayb İbni Harb’e şöyle demişti:
Şuayb! Eğer bu yılki hacca seninle benden daha kötü bir kimse katılmıştır diye düşünüyorsan, bil ki, bu çok fena bir zandır.
Demek oluyor ki, mütevazı olmayan insan, kendini beğenmiş zavallı bir zalim olmaktan öteye geçemez. Diğer bir deyişle kibirli bir kimse kendini herkesten üstün gördüğü ve hakka boyun eğmediği için başkalarına mutlaka zulmeder.
Hz. Ömer’in adaleti, hakka kayıtsız şartsız teslim olmaktan kaynaklanır. Onun bu yönünü dikkate değer bir misalle belirtelim. Hz. Ömer halife olduğu yıllarda bir gün ashab-ı kiramdan Carud İbni Mualla ile yolda giderken karşılarına Havle Binti Salebe çıktı. Artık yaşlanmış olan Havle, Hz. Peygamber (asm) zamanında genç bir hanımdı. Yaşlı kocasıyla arasında geçen bir olayı Resulullah aleyhissalatü vesselama şikayet etmiş, meselesini halletmek üzere Mücadele suresinin ilk ayetleri nazil olmuştu. İşte bu hanım sahabi:
- Ömer, diye seslendi.
Hz. Ömer durunca Havle ona şunları söyledi:
- Biz seni bir hayli zaman “Ömercik” diye bilirdik. Sonra büyüdün “delikanlı Ömer” oldun. Daha sonra da sana “Müminlerin Emiri Ömer” dedik. Allah’tan kork ve insanların işleriyle ilgilen. Zira Allah’ın azabından korkan kimseye uzaklar yakın olur. Ölümden korkan, fırsatı kaçırmaktan da korkar.
Bu sözler üzerine Hz. Ömer duygulandı ve ağlamaya başladı. Onun bu haline üzülen Carud, Havle’ye dönerek:
- Yeter be kadın! Müminlerin Emiri’ni rahatsız ettin, dedi. Hz. Ömer arkadaşına şunları söyledi:
- Bırak onu istediğini söylesin! Sen bu kadının kim olduğunu biliyor musun? Bu, şikayetini Allah Teala’nın arş-ı aladan duyup değer verdiği Havle’dir. Vallahi beni geceye kadar burada tutmak istese, namazımı kılıp gelir yine onu dinlerdim.
Anlatmaya çalıştığımız tevazu işte budur. Hak karşısında böylesine boyun bükenler, Cenab-ı Hak katında aziz olurlar. Buna göre:
- Allah Teala birbirimize karşı mütevazı olmamızı emretmektedir.
- Kullarının küçümsenmesini, horlanmasını, onlara haksızlık edilmesini uygun görmemektedir.
- Peygamber Efendimizin (asm) bu hadiste “Allah bana bildirdi (vahy etti)” buyurması, Cenab-ı Hakk’ın ona Kur'an-ı Kerîm’den başka şeyleri de bildirdiğini göstermektedir. Resûlullah Efendimizin ilhamla, gönlüne bir bilginin konulmasıyla, uykuda kendisine bir şeyin öğretilmesiyle, bir melek aracılığıyla veya daha başka yollarla bilgilendirilmesi sebebiyle hadîs-i şerîfler, Kur'an’dan sonra dinimizin ikinci kaynağı kabul edilmektedir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Helal bir şeyi kibirle yapmak onu haram eder mi?
- TEVAZU
- Size cennet ehlini haber vereyim mi?
- Kibir konusunda bilgi verir misiniz?
- Tevazu ve tezellül dengesini nasıl ayarlayacağız? Hangi durumlar tezellüldür, hangi durumlar tevazudur?
- KİBİR
- KİBİR
- Efendimiz pantolon paçalarının iki topuğun üstünde olmasını emrediyormuş, bundan aşağı ateşmiş. Bu doğru mu?
- Tebliğde üslubumuz nasıl olmalıdır?
- İslâm'a ve ilme hizmet etmek ne demektir nasıl olur? Bu yolda hizmet ederek hayatımızı geçirmek istersek neler yapmamız gereklidir?