Kazancı haram olanla, helal iş yapmak günah mı?

Tarih: 15.02.2024 - 15:35 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Kazancında haram olduğu bilinen kişi veya kurumlarla ticari muamele yapmak caiz mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Müslümanlar, ticari ve finansal işlemlerde İslam’ın koymuş olduğu ilke ve prensiplere bağlı kalmaları esastır. Bu bakımdan her türlü ticari muamelede helal-haram ölçülerine riayet edilmelidir.

İslam âlimleri; kazancının tamamı haram olduğu bilinen kişi ve kurumlarla alışveriş, borçlanma vb. muamelelerde bulunmanın haram, kazancının çoğu haram olduğu bilinen kişi veya kurumlarla bu tür işlemler yapmanın mekruh olduğunu ifade etmişlerdir.

Kazancının çoğu helal olan kişi veya kurumlarla ticari muamelede bulunmanın ise caiz olduğunu belirtmişlerdir.(1)

Mezheplerin görüşleri özetle şöyledir:

Hanefi Mezhebi

Malının çoğu haram olan kimseyle muamele, bizatihi muameleye konu olan malın haram olduğu bilinmediği için doğrudan haram olmaz, ama harama düşme tehlikesi olduğu için kerahet vardır.(2)

Malının çoğu haram olan kimse şayet ikram ettiği veya hediye ettiği malın kendisine helal miras, borç tahsili gibi yollardan intikal ettiğini beyan ederse yani çoğu haram olan malıyla bir ilgisinin olmadığını beyan ederse, bu takdirde almakta sakınca olmaz.

Maliki Mezhebi

Maliki fakihleri, malının çoğu haramdan olan kimselerle muameleyi ve hibesinin kabulünü caiz görmezler. İbn Kasım bunu kerahete hamlederken Asbağ haramlığa hamleder.

Maliki mezhebinde de malının çoğu haram olan kimse ile muamelenin mekruhluğu öne çıkmaktadır.(3)

Şafii Mezhebi

Şafii mezhebinde mesele, zaruret, haciyat ve umum-i belva yönü göz önüne alınarak farklı şekilde ele alınmıştır. Neticede Şafii mezhebinde konu bir açıdan takva ve vera yönüyle diğer açıdan da kerahet kaydıyla gündeme gelmiştir. Haramın karışması tüm malı haram kılmaz. Bu sebeple elinde helal haram karışık mal olanın malıyla ilgili “bu haramdır” zannıyla istishaba aykırı olarak zanla hareket edilip haramlık hükmü verilemez.(4)

Kerahet kaydı ise, derecelendirilmiş olup kerahetin şiddetinin artması şüphenin kuvvetine göre belirlenmiştir. Zira bizatihi aynıyla haram olduğu bilinmedikçe haram hükmü verilemez. Yani haram ya da helal olan kısımla muamele yapmış olma ihtimali ancak vera ve takva açısından kaçınmayı gerektireceği için haramlık hükmüne konu olmaz ancak kerahet kaydı ile yetinilir.(5)

Hanbeli Mezhebi

Haram ve helal karışık malı olanla muamele, hediyesini kabul, yemeğini yemek, Hanbeli mezhebinde de fetva ve vera açısından ele alınmıştır.

Mücerred durumu bilmeme sebebiyle asli ibaha gereği ihtimalle hüküm verilmez. Ancak şüphe sebebiyle kaçınmak evla olur.

Malın çoğu haramsa tamamı haram hükmünde olan gibidir.(6)

Konuya asli ibaha çerçevesinde yaklaşan fakihler, Hz. Peygamber (asm) Efendimizin, Yahudilerle faizli muamele yaptıklarını, içki alıp sattıklarını bildiği hâlde onlarla ticaret yapmakta olduğunu söyleyerek delil getirmişlerdir.

Burada sorumluluk faizli muamele yapanadır, yoksa mubah bir surette alışveriş yapana değildir.(7)

Mekke döneminde de panayırlarda aynı muameleler yapılıyordu. Ne Peygamber Efendimizin (asm) ne de sahabinin: “Bu kâfirlerle muamele caiz değildir.” dediklerinin işitilmediğini belirten Şevkani, Bu durumda muamelesine zulüm de karışsa bir Müslümanla muamelenin caiz olmadığı nasıl söylenebilir?” diyerek en azından bu Müslümanın bir kısım haramlara düşse de bir kısmından ictinab edeceğini, dolayısı ile elinde karışık durumda mallar bulunabileceğini belirtir. Zira bir insana ancak bizatihi haram olan bir husus haram olur. Kaçınma hususu ancak vera açısından değerlendirilebilir.(8)

Bunun gibi İmam Gazali’nin ifadesiyle Emevi döneminde sahabi, bir takım zulüm uygulamaları olduğu hâlde muameleye devam etmişlerdir. Eğer onlar zulüm ve haram işler karıştığı için ticaret kapısının kapanmasına meydan verselerdi ticaret kapısı kapanır, toplum harap olurdu. Zira bu durumda meşru çare bulamayan insanlar fıska itilmiş ve dinin hükümlerine karşı tamamen gevşetilmiş olurdu.(9)

Fakihler, haramlık hükmünün mücerred bir ihtimalle sabit olamayacağını ancak malına haramı karıştıran kimseyle muameleden kaçınmanın dini şüphelerden arındırmak açısından ihtiyati bir hüküm olarak kerahet kaydının getirilmesini uygun görmüşlerdir.

Kerahet kaydı ise, derecelendirilmiş olup kerahetin şiddetinin artması şüphenin kuvvetine göre belirlenmiştir. Zira bizatihi aynıyla haram olduğu bilinmedikçe haram hükmü verilemez. Zira bilmeden ikinci bir zimmete geçen haramdan elde edilen kaynak bu ikinci zimmet açısından haramlık hükmünü intikal ettirmez. Üstelik doğrudan bu kazançla ilgisi olmayan üçüncü şahısların yaptıkları meşru işler karşılığında taayyün etmeyen nakitler şeklinde bedel almalarında sakınca olmadığı söylenebilir.

Bu durumda malının çoğunu haramdan elde eden kurum veya şahıslarla muameleden kaçınmak kerahetten sakınmak açısından doğru olur. Ancak kazancına helal yanında az bir miktar haram karıştıran bir firma veya şahısla haram olan bir ticari faaliyeti ilgilendirmeyen meşru bir iş üzerinde akid kurarak gelir elde etmek caizdir. Zira haram yolla kazanılan para bunu kazanana haram olur. Bizatihi gasp, hırsızlık gibi başkasının hakkı tahakkuk etmedikçe onun çoğu helal olan helal-haram karışık parasından meşru muamele ve iş karşılığı ücretlerini alan veya muamelede bulunan diğer şahıslar onun bu günahına iştirak etmiş olmaz.

Ancak bu durumla haram bir muamele üzerinde ortak olmayı birbirine karıştırmamak gerekir. Söz gelimi faiz getirisi olan bir işte malında az ya da çok haram karışmış bir kimse ile malı helal olan kimsenin ortak olması başka bu kimselerin birbirlerinden meşru bir iş ya da mal karşılığı ticaret yapması başka şeylerdir.

Haram bir kazanç ya da iş üzerinde ortak olmak malının helal olanlar için bile haramlıkla hükmedilirken malında haram karışık olan birinden meşru bir iş ya da mal karşılığı ticaret yapmak yukarıdaki tafsilata göre hüküm alır.

Özetle, haram mal edinmeye sevkeden kazanç ve sebepler, Allah Teala’nın razı olmadığı fiiller cümlesinden olduğu için titiz ve hassas olunması gereken bir husustur. Müslümanın insan olması itibarıyla günaha düşmesi olabilecek şeylerdendir. Ferdi olarak günaha girmek başka bir şey günahı sürekli hâle gelecek bir sistematiğe sokarak her seferinde hem temizlenmeyi hem işlemi sürdürmeyi iltizam etmek başka bir şeydir.

Bu itibarla Müslümana düşen günahtan tövbe ve istiğfar ederek alternatif temiz kazanç yollarına yönelmesi, kendisini sürekli bir zaruret döngüsüne hapsetmemesi ve bu yönelişin bereketiyle mutlaka kendisine çıkış yollarının açılacağına inanmasıdır.

Takva, haramdan arınmış temiz bir kazanç için gayret etmeyi, daha çok kazanma daha fazla ciro yapma gibi mazeret olmayacak sebeplerle haramın muamelelerine karışmasına mâni olmayı gerektirir.

Ancak bilinmeden veya muamelelerin karmaşıklığı içerisinde sehven oluşabilecek hatalardan da bir an önce dönmek gerekir.

Tüm çabalara rağmen muamele yapılan kimselerin mallarındaki karışık durumlardan kaçınma imkânı olmadığında ise en az sakıncalı olanı tercih etmeye gayret etmelidir.(10)

Kaynaklar:

1) bk. Desuki, Haşiye, 3/277; Nevevi, Mecmu, 9/343-344; 13/178; İbn Müflih  er-Ramini, Kitabu’l-furu’, 4/390-392; Tahtavi, Haşiye, s. 35.
2) Hamevî, Gamzu Uyûni’l-Besâi, 1/193; Tahtavi, Hâşiyetu’t-Tahtavi, s. 35.
3) Desuki, Hâşiyetu’d-Desûkî, 3/277.
4) Nevevi, Mecmu, 9/343-344, 8/178; Heytemi, Tuhfetu’l- Muhtâc, 7/180.
5) İbn Rüşd, Mesailu İbn Rüşd, 1/556.
6) Ruheybani, Metalib, 5/233.
7) Umrani, el-Beyan fi mezhebi’l-İmam eş-Şafii. Thk. Kasım Muhammed en-Nuri. Cidde, 5/119.
8) Şevkani, es-Seylü’l-cerrar, s. 483.
9) Gazali, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, İstanbul, Temel Neşriyat, 2/104.
10) Yunus Keles, Haram karışık mal ve kazançla i̇lgi̇li̇ meseleler. İslam Ekonomisi ve Finansı Dergisi (İEFD), 6 (2) , 212-237.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun