Kalbine danış ne demek?

Tarih: 04.01.2021 - 12:26 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Benim uzun zamandır öğrenmek istediğim bir konuda sorum olacaktı; fetva konusunda sıkça duyduğumuz Peygamber Efendimizin söylediği
“Her ne kadar müftüler sana fetva verseler de sen yine kalbine danış” hadisindeki ifade ile tam olarak ne anlamamız gerekiyor?
- Bu konuda danışmak istiyorum. Daha açık belirtmek gerekirse kendim üzerimden şu şekilde açıklayayım:
- Ben ve toplumdaki çoğu kişi medrese ya da üniversitede dini eğitim almamış ve farklı mesleklerle uğraşan, karşılaştığı sorunlarda o işin caizliği hakkında bir müftü ya da sizin gibi bilgisine güvendiğimiz hocalarımıza sorarak öğrenen kişileriz. Birçok konuda da verilen fetvalar arasında farklılıklar olabiliyor.
- Ben biraz vesveseli biriyim. Özellikle bu hadisi şerifi duyduktan sonra alınan fetva ile amel noktasında zihnimde birtakım şüpheler oluştu…

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu hadisin sahih ve hasen rivayetleri vardır, farklı rivayetlerle birkaç kaynağı şöyledir:

Sahabiden Vabısa, Hz. Peygamberimiz (asm) Efendimizin kendisine şöyle dediğini naklediyor:

“Geldin bana iyi (birr) ve kötü (ism) nedir diye soruyorsun.” “Evet.” dedim. Parmaklarını birleştirip göğsüme art arda dokunarak şöyle buyurdu:

“Ey Vabısa, kalbine sor, nefsine sor; iyi (dince makbul olan), nefsin tatmin olduğu, huzur bulduğu davranıştır, kötü (günah) ise nefsi huzursuz eden ve göğüste (kalpte) tereddüde sebep olandır; insanlar sana fetva verseler de sana fetva verseler de!(Ahmed, Müsned, hadis nu. 17545)

Bu rivayeti Nevevî de Kırk Hadis’ine almış kendisi, Munzirî ve Şevkânî hasen olduğunu söylemişlerdir.

Ahmed b. Hanbel ve Münzirî’nin kitaplarına aldıkları benzer bir rivayet de şöyledir:

Birr, nefsin huzur bulduğu ve kalbin tatmin olduğu, ism ise müftüler fetva verseler bile nefsin huzur bulmadığı ve kalbin tatmin olmadığı (hükümdür, davranıştır).

Benzer manada bir hadis de şöyledir:

Birr (iyi, meşru, dince güzel olan) güzel ahlâktır, ism (birrin zıddı) ise kalbinde oturup kalan (ukde olan) ve insanların bilmesini istemediğin davranıştır.” (Müslim, Birr, 14-15)

Şu halde hadis, rivayet yönünden problemli değildir, sağlamdır, amel edilebilir niteliktedir.

Hadisi anlama ve uygulama konusunda ise önemli bir sapma vardır; sanki Kuran ve Sünnet, takva sahibi alimlerin fetvaları ne olursa olsun, sıradan insanların, bunlara değil de kalplerine bakmaları, kalplerini ve nefislerini tatmin eden ne ise onu uygulamalarını buyurmuş gibi davranmak sapmadır.

Sahih naslar, müminlerin din bilgisini Kuran’dan, Sünnetten, bunlardan doğrudan alamıyorsa, bilgisi, yetişmişliği buna yetmiyorsa takva sahibi alimlerden sorarak, okuyarak almalarını emrediyor. Böyle bir alim fetva verdikten sonra “Bu kafama yatmadı, beni tatmin etmedi, ben kalbime hangisi yatıyorsa, hangi davranışı doğru ve meşru buluyorsam onunla amel ederim” demek büyük hatadır ve mealini aktardığımız hadis bunu kastetmiyor.

Peki, bu hadis neyi kastediyor…

Önce bazı âlimlerin yorumlarını aktaralım:

Karadavî: Ölçü her kalp değildir, Peygamber Efendimizin onayladığı sahabi Vabısa’nın kalbi gibi olan kalplerdir.

Şevkani: Bu ölçü, deliller veya fetvalar çeliştiği zaman kullanılacak bir ölçüdür.

Gazali: Müftü, bir şey için caizdir, mubahtır derse bir de kalbe danışmak olur. Müftü haramdır derse kalbe danışma ölçü olmaz. Ayrıca bu usul her kalp için geçerli değildir; vesveseye teslim olmuş, her şeyi reddeden kalp vardır, ölçüleri kaybetmiş her tarafa uçan kalp vardır; bunlar ölçü olmaz… (Şevkânî, İrşad, s. 249)

Biz de bunlara ek olarak diyoruz ki:

Hz. Vabısa, Peygamber Efendimize (asm) dinî hüküm ve kurallarla ilgili bir soru sorsa, O da buna cevap verse Vabısa’nın yapacağı şey, bir de kalbine danışmak değildir, cevabı derhal uygulamaktır.

Efendimizin (asm) “Kalbine danış” demesinin iki yorumu olabilir:

1. Benim bulunmadığım yer ve zamanda, ilgili ayet ve hadisleri de bilmiyorsan “Sen ey Vabısa” kalbine danış.

2. Genel olarak dinî soruya muhatap olan “bir bilen”, soruya göre cevap ve fetva verir; yargıdaki hüküm de böyledir; soruyu soran ya kasıtlı veya kasıtsız olarak önemli bir ayrıntıyı zikretmemiş olabilir. Bu bakımdan eksik soruya alınan cevap muhatap için yeterli olmamalı, soran, eksiği de bildiği için bir de vicdanına danışarak uygulama yapmalıdır.

Şimdi maddeler halindeki diğer sorulara kısa cevaplar verelim:

Soru 1:
Dini alanda ihtisaslaşmamış sıradan Müslüman olarak fetva aldığımızda onu kalbimize nasıl soracağız? Kalbimiz o fetvayı nasıl onaylayacak ya da onaylamayacak?

Cevap 1:

Eğer soracak kimsenin, öğrenecek bir kaynağın mevcut olmadığı bir ortamda ve durumda iseniz, nefsinize de hakimiyet sağlamışsanız kalbinize ve vicdanınıza danışırsınız.

Soracak bir kişi bulup sorduysanız, “Ben soruyu doğru sordum mu, sorduğum kişi ehliyetli onaylanmış bir alim midir?” diye düşünür, buna göre uygulamaya karar verirsiniz. Bu konuda vesveseye dayalı değil, makul bir eksiklik varsa eksikliği giderirsiniz.

Soru 2:
Ben dini bilgim az, bilmediğim için bir konuda sorup bir fetva aldığımda onu uyguluyordum ama bu hadisi duyduktan sonra yaptığım işler ya Allah katında caiz değilse diye şüphe duymaya başladım. Fetva ile amel ettiğimizde kalbimizde iyi ya da kötü bir duygu oluşmuyorsa bu durum bizi ahirette mesul eder mi?

Cevap 2:

Buraya kadar açıklanan usule uygun bilgi aldığınızda bunu uygularsanız, Allah katında hatalı da olsa, kalbinizde bir ukde de kalsa -çeşitli sebeplerle gideremediğiniz ve üzerinize düşeni yaptığınız için- kulluk görevinizi yerine getirmiş olursunuz.

Soru 3:
Hadiste belirtildiği üzere alınan fetvayı kalbimize danıştığımızda; A kişisinin kalbine yattığı için o fetvayı uygulaması onun için dinen uygun bir davranış olup, B kişisinin ise aynı fetvayı uygulayıp uygulamama hususunda kalbinde şüpheler varsa, o kişi, içinde bu fetva ile amel etmesi dinen uygun değildir olarak mı anlamalıyız?

Cevap 3:

Evet, herkesin kalbi ve vicdanı kendine aittir, diğerlerininki onu bağlamaz.

Soru 4:
Hadiste belirtilen fetva konusunda kalbimize danışmak derken; eğer bir konuda caiz ve caiz değildir şeklinde iki farklı fetva olursa, Müslümanın daha kolayına gelen caiz fetvası ile amel etmeyip, caiz değildir fetvasını esas alıp onu uygulamasının dinen doğru olduğu mu belirtilmek istenmiştir?

Cevap 4:

Her zaman “caizdir” veya “değildir” fetvası tercih edilmez; buraya kadar yaptığımız açıklamalara göre usule uygun fetvalardan hangisi kalbe ve vicdana uygun düşüyor ve müminin ihtiyacına cevap veriyorsa o uygulanır.

Soru 5:
Vesveseli biri olarak fetva hususunda bu düşüncelerim vesveseye mi kayıyor? Abartıyor muyum? Karar veremediğim için size danışmak ve bu konuyu öğrenmek istedim.

Cevap 5:

Biz de bildiğimiz ve bulduğumuzu yazdık. Sizden biraz vesvese kokusu da aldık, onu atın, iradenizi kullanın, makul ve meşru olan sizi tatmin etsin ya şu ya bu demekten kurtulun.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun