FETVA VE MÜFTİ, MÜFTÜ

"Fetva", "iftâ" ve "Müftî" terimlerini ayrı ayrı anlatma imkanı olmadığından beraberce anlatmaya çalışacağız."Fetva" kelimesi ile "Fütüvvet ya da "Fetâ" kelimeleri aynı köktendir. "Fütuvvet" gençlik, cömertlik ve kerem, "Fetâ" ise bu vasıf ları taşıyan genç demektir. Kelimenin kök manasında bir güç ve kuvvet mevcuttur. Bu kökten türeyen "Fetvas"da da aynı mana vardır ve o, bir olaya verilen kuvvetli cevap ya müşkil bir meselenin güçlendirici izahıdır. Çoğulu "fetâvâ" veya "fetâvî" gelir. Buradan türetilen "iftâ" açıklamak demektir. Bunlar kelimenin sözlük anlamıdır. Fıkıh istilahında ise "Fetvâ": Birisi tarafından hüküm bilinmediği için sorulan şeri bir meselenin müşkilliğini giderecek cevabının verilmesidir. Fetva verene "Müfti" sorana da "Müstefti" denir. Dolayısı ile fetvada; Müfti, müstefti, ifta ve fetva olmak üzere dört unsur vardır. Pek çok fıkıh usulcüsüne göre "fetva" ile "ictihad" arasında fark yoktur. Buna göre "müfti" de aynı zamanda "müctehid" demektir.

Dilimizdeki "müftü" kelimesi "müftî`nin Türkçe ses uyumuna uydurulmuş halidir ve mecaz anlamda kullanılmaktadır. Kısaca "fetva" bir "ictihad" ameliyesidir ve fetvayı asıl anlamına ancak müctehid olanlar verebilirler. Çünkü fetva şari` (şeriat koyucu) adına hüküm vermektir ve bu yetki de ancak müctehide verilmiştir. Onun için de fetva vermek çok büyük ve tehlikeli bir iş olarak görülmüştür. Resulullah da (s.a.): "Sizin fetvaya en cüretkârınız ateşe de en cüretkarınızdır" buyurmuştur. Gerçek anlamda müfti müctehid olunca, müctehidde bulunması gereken şartların kısaca ictihad ehliyetinin onda da bulunması gerekir. Bu şartları Ebu Yusuf: Kitap ve sünnetin ahkamını, nasih ve mensuhu, müteşabih nasları, sahabi görüşlerini ve Arapçanın vücuhunu bilmek diye sayar. Imam Muhmmed de kısaltarak, isabeti hatasından çok olmak diye özetler.

Ancak hakiki anlamda müftilerin bulunmadığı ya da yeterli olmadığı yerlerde dini kaynaklara müracaat edebilecek ve doğru anlayabilecek seviyedeki alimlerin önceden verilmiş, fetvaları (ictihadları) nakil yoluyla fetva vermeleri de caizdir.

Bir de mütfide bulunması gereken edepler vardır:
Öncelikle müfti peygamber varisi olduğunu bilmeli ve ondaki zühd ve takvadan da nasibini almalıdır. Çünkü varis, müteveffanın bıraktığı her mahalde payı olan kimsedir.
Mütesahil olup, gayrette kusur ederek işin kolayına kaçmamalıdır.
Duygusal anlarında fetva vermemelidir.
Imkan nispetinde bu işi sırf Allah rızası için yapmalı ve karşılığında ücret almamalıdır.
Yeminler ve ikrar konusunda bölgenin örfünü bilmeden fetva vermemelidir.
Naklen fetva veriyorsa mutlaka sağlam kaynaklardan alıntı yapmalıdır.
Fetva soranı şaşırtacak tarzda ihtilafları zikredip meseleyi karma karışık hale getirmemelidir.
Sorulan soruyu zaman ve mekan unsurlarını da hesaba katarak öncelikle çok iyi anladığından emin olmalıdır.
Cevabından çok emin olmadığı konuları diğer ulema ile tanışıp sonuca öyle varmalıdır.
Fetvayı yazıyorsa, çok açık ve yanlışa ihtimal vermeyecek tarzda yazmalıdır.
Ifade açık ve avamın anlayacağı bir üslup kullanmalıdır.
Bilmediği konular için "bilmiyorum" demekten çekinmemelidir.
Fetvasına besmele ve dua ile başlamalıdır.
Insanlara halk arasındaki değerlerine göre değil, soru sorma sıralarına göre fetva vermelidir.
Fetvada bir tarafa meyletmekten kaçınmalıdır.
Kelamî konuları uzunca anlatmamalıdır.

Müfti; müctehid olan ve olmayan diye ayrıldığı gibi fetva da; ictihad olarak verilen, tahric yoluyla (başka müctehidlerin ictihadlarına kıyasla) verilen ve sırf bir müctehidin sözünü nakilden ibaret olan fetva diye üçe ayrılır.

Fetva vermek (ifta) ile kazâ (hüküm) bir yönüyle aynı şeyler ise de bazı yönlerden birbirlerinden ayrılırlar:

1. Ifta, şer`î hükmün ne olduğunu sadece bir açıklama ve haber vermedir. Kazâ ise böyle açıklama olmakla beraber bağlayıcıdır. Kanuni müeyyidesi vardır.

2. Iftâ bir velayet cinsi değildir. Oysa kazâ bir nevi velayettir. Binaenaleyh, kadının verdiği hüküm kabule zorlanır.

3. Müctehid bir müftinin kendi görüş ve ictihadının aksine bir ictihad ile amel etmesi caiz olmaz. Oysa kendi ictihâdının aksine de olsa hakkındaki kazaya uymak zorundadır.

4. Kaza aslında halifeye ait olup onun vekillerine intikal eder. Fetvayı ise ehil olan herkes verebilir.

5. Kaza, kadının görevli olduğu süre ve mekanla sınırlıdır, fetva ise umumidir.

6. Müfti diyanetten fetva verir, kâdı ise zahire göre hüküm vermek zorundadır.

7. Iftada erkeklerle kadınların farkı yoktur, kazada ise kadınlar çoğunluğa göre hiç bir surette, bazılarına göre de önemli konularda görev alamaz ve kâdı olamazlar.

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun