Kalbimizle arzu ettiğimiz şeyleri zamanı gelince rabbimiz verecek mi?
- Duha 5. ayetin tefsirini sayfanızda okudum ama okuduğum gibi paylaşmayan dinî siteler var. Bu ayeti birçok kişi şu şekilde anlıyor:
- Kalbimizle arzu ettiğimiz şeyleri zamanı gelince rabbimizin vereceğini söylüyorlar, yeter ki sabredelim imiş.
- Ve zamanı geldiğinde, Rabbin sana (kalbindekini) verecek, seni hoşnut kılacak.." (Duha, 5)
- Gerçekten bu ayetin anlamı böyle mi? Benim bildiğim bu ayet peygamberimizle (sav) ilgili sadece.
- Bize de hitap eder mi bu ayet? Ederse nasıl?
Değerli kardeşimiz,
Öncelikle ifade edelim ki, bu ayet doğrudan Hz. Peygamber (asm) Efendimize hitap eder. Ancak ona hitap eden her ayetin -Efendimize özel olmadıkça- ümmetine de hitap etmesinin ve herkesin kendine göre hisse almasının bir sakıncası olmaz. Zira Kuran herkese hitap eder, zahiren Efendimize (asm) hitap eden nice ayetler aynı zamanda ümmetine de hitap etmektedir.
Bununla beraber, bu ayeti genelleştirip "her konuda ve her durumda" diye yorumlamak hatalı olur, yanlış anlaşılmalara ve hatta hayal kırıklıklarına neden olabilir.
Örneğin, kalbimde olan her şeyin bu dünyada verileceğini düşünmek ve “Kalbimizle arzu ettiğimiz şeyleri zamanı gelince rabbimizin vereceğini” kabul etmek hatalı ama bunların da başkalarının canların arzu ettiği her şeyin ve daha fazlasının ahirette verileceğini düşünmek doğrudur.
Bu nedenle ümit etmek ibadettir, ama mutlaka bu dünyada olacak diye yorumlamak doğru olmaz, zarar verebilir.
Bu konuya dikkat çektikten sonra ilgili ayete gelince:
“İleride / daha sonra Rabbin mutlaka sana razı olacağın lütuflarda bulunacaktır.” mealindeki ilgili ayetin barındırdığı müjdenin genel anlamda iki vechi vardır:
Birincisi: Ahirete Bakan Ciheti
Bu yönü itibariyle ayetin ifadesinde şu noktalar ön plana çıkabilir:
a) Vahyin fetret dönemi olarak ifade edilen birkaç aylık süreçte geldiğini gösteren emarelerin kesilmesinden ötürü müşrikler “Muhammed’in (asm) Rabbi ona küsmüş ve kendisini terk etmiştir.” diye dedikodu yapmaya başlamışlar. Bunun üzerine surenin 3-4. ayetinde “Rabbin ne seni terk etmiş ne de senden küsmüş, kesinlikle ahiret yurdu senin için bu dünyada çok daha güzeldir.” mealindeki ifadeyle buna cevap verilmiştir.
b) Surenin 5. ayetinde ise, Hz. Peygamber (asm) ile irtibatın devam edeceğine vurgu yapılmış ve bu irtibatın ahirette / cennette kendisinin hoşnut olacağı şekilde bütün arzularını temin edecek mükâfatın ebede kadar süreceğine işaret edilmiştir.
c) Ayetin bu ifadesinde -ihbar-ı gaybî yani gelecekten haber verme- türünden Kuran’ın Allah’ın kelamı, Hz. Muhammed’in (asm) onun hak peygamberi olduğu gerçeğinin altı çizilmiştir; şöyle ki:
- “Hz. Muhammed’in (asm) razı olacağı şekilde mükâfatlandırılması, Allah’ın rızasının -kesintisiz olarak- kendisiyle birlikte ebediyete kadar devam edeceğine işarettir. Bunun anlamı şudur:
Hz. Muhammed’in (asm) bütün insanların şahit olacağı tarzda davasından vazgeçmeden, -haşa yüz bin defa haşa- kendi kendini yalanlayacak hiçbir davranış sergilemeden, ötelerde ilahî rahmetin kendisine kucak açtığını gördüğü için ölümü gülerek karşılayan, “er-rafika’l-a’la / yüceler yücesi dostu istiyorum” diyerek peygamberlik davasına sadakat, bağlılık, samimi bir itikat ve itminan içinde vefat edeceğine yapılan bir vurgudur.
Bu durum ise, onun son nefesine kadar Allah’ın huzuruna çıkmaya pek iştiyaklı olduğunu, bu ise onun hak peygamber olduğunun tartışmasız, kesin bir göstergesidir.
İkincisi: Ayetin Dünyaya Bakan Yönü
Ayetin “İleride / daha sonra Rabbin mutlaka sana, razı olacağın lütuflarda bulunacaktır.” mealindeki ifadesinde de birkaç mucize parıltısı vardır:
a) Müşriklerin iddia ettiği gibi, Allah’ın Hz. Muhammed’den (asm) küsmediği, bundan sonra da küsmeyeceğine, onun hak peygamber olarak sağlam bir şekilde görevinin başında kalmaya devam edeceğine işaret edilmiştir.
b) İleride kendisine lütfedilecek dünya saltanatının varlığı, yüz ölçüm bakımından yeryüzünün yarısının, nüfus bakımından her asırda en az beşte birinin kendisine boyun eğmesi, dinine bağlanması, ona iman etmesinin şehadetiyle onun Allah’ın hak peygamberi olduğuna vurgu yapılmıştır.
c) Ayette ihbar-ı gaybi nevinden şu noktalara da dikkat çekilmiştir:
Birincisi: “İleride yapılacak lütuflar” ifadesi, Hz. Peygamberin (asm) bu surenin inişinden sonra daha uzun bir zaman hayatta kalacağına açık bir delildir.
İkincisi: Hz. Muhammed’in (asm) hayatta kaldığı sürece, peygamberlik davasına halel getirecek hiçbir aykırı tutum ve davranışta bulunmayacağına kesin bir ilandır.
Tarihin bu haberi tasdik etmesi, onun hak peygamber olduğunu onaylaması anlamına gelir.
Bedir gazvesinden, Mekke fethinden başlayan, İslam tarihi boyunca Raşit Halifeler devri ve diğer dönemlerde meydana gelen zaferlerin hepsi, bu ayetin tasdiki için atılan birer ıslak imzadır. (krş. Taberi, Razi, Fi zilali’l-Kur’an, Mehasinu’t-Tevil, İbn Aşur, Meraği, ilgili yer)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- “Oku! Yaradan Rabbinin adı ile…”
- ... ve Bedir
- Muhammed neredeydi? Bekke, Kudüs mü?
- Soruşturma
- Peygamberimizin içinde gizlediği şey neydi?
- Bütün peygamberler, Peygamber Efendimiz'den haberdar mıydılar?
- Uhud
- İnsanlığın Zirve Noktası, Eşsiz Örnek Hazreti Muhammed (asm)
- Peygamber Efendimizi eleştiren ayetleri yazar mısınız?
- Kalk ve Uyar: Açık Davet