Kâfirlerin, büluğ çağından önce vefat eden çocuklarının ahiretteki durumu ne olacak; cennetlik midirler?

Tarih: 08.02.2006 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Müslüman olan kimselerin, baliğ olmadan ölmüş çocukları icmâ ile cennetliktirler. Fakat kâfirlerin çocukları hakkında değişik görüşler vardır. Muhakkik ve araştırmacı âlimlerin görüşüne göre, kâfirlerin büluğ yaşına ermemiş çocukları cennetliktir.

Kur'ân-ı Kerim şöyle buyurur:

"Peygamber göndermedikçe azâb verici değiliz." (İsrâ, 17/15)

Malum olduğu gibi, çocuk ve deli olan kimseler mükellef olmadıkları için peygamberlere muhatap da olmazlar.

Başka bir âyette de şöyle buyurulur:

"Hiçbir kimse bir başkasının günahını yüklenemez." (Necm, 53/38)

Bir kimse bir cinayet işlerse, oğlu cinayetinden sorumlu olmadığı gibi, kâfir olan kimsenin oğlu da küfründen sorumlu değildir. En kuvvetli görüş budur.

Buhârî, müşrik çocuklarının durumu üzerine söylenenler hakkında açtığı babda üç hadis kaydeder: Birincisinde tevakkuf (Tevakkuf: Hiçbir hükümde bulunmamak.) ifade edilmiştir; ikincisinde cennette olacakları görüşünü üstün kılan bir hadis kaydedilir; üçüncü hadiste ise cennetlik olacaklarını açıkça ifade eden bir hüküm mevcuttur:

Buharî’nin rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber (a.s.m)

“Hz. İbrahim’i –bütün insanlara ait çocukların etrafını sardığı bir hâlde- cennette görmüştür.”

Bir rivayette; oradakilerin:

“Ey Allah’ın Resulü! Müşriklerin çocukları da mı cennetteler?” şeklindeki sorularına,

“Evet, müşriklerin çocukları da…” diye buyurdu.” (Buhari, Cenaiz, 93, Tabir, 48; bk.Nevevî, Şerhu Müslim).

Şarihler bunda hem üç ayrı görüşe delil ve hem de Buhari´nin tercihini görürler: Ona göre esas olan kâfir çocuklarının cennetlik olduğudur. (bk. İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/26-28.)

Nur Külliyatı'ndan Kastamonu Lahikası'ndaki bir mektupta şöyle buyrulur:

“O musibet-i semaviyeden ve beşerin zalim kısmının cinayetinin neticesi olarak gelen felâketten vefat eden ve perişan olanlar, eğer on beş yaşına kadar olanlar ise, ne dinde olursa olsun şehit hükmündedir. Müslümanlar gibi büyük mükâfat-ı maneviyeleri, o musibeti hiçe indirir.”

Bu sözler bizi bir anda Asr-ı Saadet’e götürdü. “Hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenmez.” meâlindeki âyetin izahı sadedinde, Allah Resulünden (asm.) Hristiyan çocuklarının durumları sorulmuştu. Verilen bir cevapta Müslüman olmayanların çocuklarının da cennet ehli olduğu ifade buyruluyordu. Bir başka rivayette ise “Onların babalarıyla birlikte olacakları, ama nasıl bir muameleye tabi tutulacaklarını ancak Allah’ın bileceği” ihtar ediliyordu.

Her iki rivayette de çocukların azap çekeceklerine dair bir hüküm yok. Cehenneme girmek başka, azap çekmek başkadır. Cenâb-ı Hak bir kısım meleklerini cennette bir kısmını cehennemde vazifelendirdiği gibi, dilerse çocukların da bir kısmını cennetine bir kısmını da cehennemine koyar. Ama, Onun rahmetinden umulur ki, cehenneme konulan çocuklar da cehennem melekleri gibi, azaptan azade olsunlar ve ebediyen Rablerini tespih ve Ona şükretsinler; yahut o çocuklar A’raf denilen cennet-cehennem arası bir yerde dünya hayatına benzer bir hayat sürsünler.

Gerek fetret ehlinin, gerekse gayr-i müslim çocuklarının cennete girip girmeyeceklerini bu kadar merak etmek, hele onların cennete girmelerini âdeta kıskanır gibi bir ruh haletine girmek biraz tuhaf kaçıyor. Müslümana düşen görev, bu tip yersiz ve sonuca tesir etmeyecek münakaşalarla vakit kaybetmek yerine, o çocuklara el atmanın, onları kurtarmanın yollarını aramaktır.

- Kâfirlerin çocuklarının da cennette 33 yaşında yetişkin bir insan olması gerekmez mi? Onlar masum değil mi?

Kişiler belli bir imtihana tabi tutulup, dünya hayatında nefis, şeytan ve diğer günahlara karşı sabredip mücahede ederek, tabiri caiz ise belli bir emek vererek Allah'ın lütfuyla cennete girecekler. Hiçbir mücahede göstermeyen ve imtihana tabi olmayan çocuklar ve deliler de Allah'ın sonsuz rahmet eseri olarak cennete girecekelerdir. Ancak bunların cennetteki konumu ve lezzeti farklı olcaktır. Onlar cennete ayrı bir güzellik katacaktır. Canıyla, malıyla her şeyiyle islamiyete hizmet eden Hz. Ebu Bekir gibi bir Müslümanla, hiçbir zorluğa katlanmadan cennete girmiş bir cennetlik kimsenin konumunun aynı olamayacağını her insan vicdanında hisseder. Orada herkes halinden ve konumundan memnun ve Allah'a şükreder bir halde olacaktır. Çünkü bu kimseler toprak olmaktan, yok olmaktan kurtulup cennete girmişlerdir.

Âyetlerde, "vildân"ın da cennetliklere hizmet ettiğinin belirtilmesinden hareketle, -vildân’ın cennetliklerin çocukları sayıldığı takdirde- bu durumun hizmet etmekle bağdaşmayacağı söylenebilir. Bizce, bu çocukların ana-babalarına hizmeti ihtiyaçtan kaynaklanan bir durum olmayıp, nimetlerin onların eliyle sunulmasında ayrı bir tat ve güzellik olduğu içindir. "Hizmetçi" kelimesinin zihinlerde çağrıştırdığı mana ile bu çocukların hizmeti arasında önemli farklar olduğu kanaatindeyiz. Bu çocukların hizmeti sıradan bir hizmetçilik değil, anne ve babalarına olan sevgi ve düşkünlüklerini göstermeye yönelik bir hizmettir.

Bu durum hizmetten çok bir nevi lezzettir. Bu hizmetle hem kendileri büyük bir zevk almaktadırlar hem de anne ve babaları. Hareketsiz bir çocuğa karşın hareketli, enerjik çocuk daha sevimlidir. Çocukların hareketliliği, anne ve babalarının etraflarında dönüp durmaları, sağa sola koşuşmaları onların güzelliğine ve sevimli olmalarına ayrı bir güzellik katar. Nitekim, İnsân suresi, 19. âyette, bu hizmetçi çocukların etrafa saçılmış incilere benzetilmesi, onların çokluğunu, meclis ve evlerde sürekli bir faaliyet, hareket ve çeşitli hizmetler içinde olduklarını ve keza renklerinin saflığını ve güzelliklerini ifade etmektedir. İncilerin dizili oldukları ipten sıyrılarak etrafa saçılmasıyla parıltılarının birbirine yansıması sebebiyle ayrı bir güzelliği, gönle hoş gelen, sürur veren ayrı bir özelliği vardır. Bilhassa altın veya ipek sergi üzerine saçılırsa çok daha güzel bir görünüm arz ederler. Sedefinden yeni çıkarılarak etrafa saçılan henüz el değmemiş, üzerine toz konmamış yaş ve taze olan incilerin sürur veren ayrı bir güzelliği vardır.

Bu açıklamalara göre "cennetlik çocukların hizmetçi olması", dünya hizmeti olarak değil, cennetin güzellikleri olarak değerlendirilmelidir. Bu durum cennet çocukları için bir eziyet değil, büyük bir lezzet ve nimettir. Aynı güzellikler büluğ çağına ermeden ölen kâfir çocukları için de geçerlidir, denilebilir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun