İslam'da sağcılık ve solculuk gibi kavramların olup olmadığını ve eğer yoksa bir Müslümanın bu kavramlara nasıl yaklaşması gerektiğini açıklar mısınız?..

Tarih: 04.07.2006 - 12:14 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Yirminci asrın başımıza sardığı tabirlerden birisi de "sağcılık" ve "solculuk" tur. Gözlerin ve gönüllerin hak ve hakikatten, İslâm ve Kur'ân'dan uzaklaştığı zamanlarda, insanlar birtakım kelime ve tabirlerin arkasına sığınarak mücadele veriyorlar.

Cemiyetin kutuplaşmasına, milletin farklı gruplara ayrılmasına sebep olan bu mefhumların kaypaklıkları ve meçhullükleri her zaman göze çarpar durur.

Halbuki bunların yerine, kişiler Allah'a olan kullukları bakımından bir tasnife tâbi tutulsalar, daha açık ve berrak bir tarif ortaya çıkacaktır. Tamamen siyasetle iç içe olmuş bazı kimseler, Kur'ân'da geçen bazı âyet ve ifadelere bakarak sağcılık ve solculuğun tariflerini çıkarmaya çalışırlar. Kaynağı bütünüyle Batı'ya ait olan bu mefhumların İslâm'la uzaktan yakından bir alâkası ve irtibatı yoktur.

Kur'ân-ı Kerime baktığımız zaman "ashabü'l-yemin, ashabü'l-meymene" şeklinde "sağ ashabı"; "ashabü'ş-şi-mal" ve "ashabü'l-meş'eme" şeklinde "sol ashabı" mânâsına gelen ifadeleri görürüz. Tamamen Kur'ân'a ait olan bu beyanların izahını, bu kişilerin kimler ve nasıl bir vasfa sahip olduklarını yine orada görürüz. Vakıa Sûresinde bu hususta şu tarifler ve tanıtmalar yapılır:

"Amel defterleri sağdan verilenler, ne mutlu o sağ ashabına! Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçlan, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarında, bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında, yüksek döşekler üzerindedirler. Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır. Onları bakire, eşlerine düşkün ve yaşıtları kılmışızdır. Bunların bir kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı sonrakilerdendir."

"Amel defterleri soldan verilenler, ne yazık o sol ashabına! İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar. Çünkü onlar, bundan önce, dünyada nimet içinde bulunurlarken büyük günah işlemekte direnir dururlardı. Şöyle söylerlerdi: 'Öldüğümüzde toprak ve kemik yığını olduğumuz halde biz mi tekrar dirileceğiz?' Sonra ey sapıklar, yalanlayanlar, doğrusu zakkum ağacından yiyeceksiniz. Karınlarınızı onunla doyuracaksınız. Onun üzerine kaynar su içeceksiniz. Hem de susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz. İşte onlara ceza günü sunulacak menziller bunlardır." (Vakıa, 56/27-56)

Âyetlerden açıkça anlaşılacağı gibi, "sağ ashabı" olarak tarif edilenler mü'minler, cennet ehlidir; "sol ashabı" da kâfirler, cehennem ehlidirler. Bunların bugünkü siyasî literatürde kullanılan sağcılık ve solcukla bir alâkası yoktur.

Milletleri çeşitli ırk, grup ve sınıflara ayırarak aralarına kolayca fitne sokma emelinde olan İslâm düşmanları, bu gibi tabirleri de devamlı dillerinde gezdirerek hayalî ve mevhum cepheler ortaya çıkarmışlardır.

Bu gibi tabirlere karşı çıkan ve kullanılmasında mahzur gören Bediüzzaman,  "Küfür ile iman ortası yoktur. Bu memlekette İslâmiyete karşı komünist mücadelesi ortası olamaz." şeklinde izaha başlar ve şöyle devam eder:

"Sağ ve sol ortası üç meslek icap ettirir. Eğer İngiliz, Fransız deseler hakları var. Sağ İslâmiyet, sol komünistlik, ortası da Nasraniyet (Hıristiyanlık) diyebilirler. Fakat bu vatanda küfr-ü mutlaka karşı iman ve İslâmiyet'ten başka bir din, bir mezhep olamaz. Olsa, dini bırakıp komünistliğe girmektir. Çünkü hakiki bir Müslüman hiçbir zaman Yahudi ve Nasrani olamıyor. Olsa olsa dinsiz olup tam anarşist olur."

"İnşaallah maarif ve adliye vekilleri (bakanları) gibi sair erkânlar da bu ehemmiyetli hakikati tam anlayacaklar. Sağ-sol tabiri yerine, hak ve hakikat ve Kur'ân ve iman kuvvetine dayanıp bu vatanı küfr-ü mutlaktan, anarşilikten, zındıkadan ve onların dehşetli tahribatlarından kurtarmaya çalışmalarını rahmet-i İlâhiyeden niyaz ve rica ediyoruz." (Beyanat ve Tenvirler, s. 31-32)

Evet, ölçümüzü Kur'ân ve onu tefsir eden müfessirlerden aldığımıza göre, insanları şu veya bu düşüncelerine göre değil de inançları cihetinden değerlendirmeye tâbi tutacağız, yani Rabbimizin Kur'ân'da yaptığı gibi...

İlave bilgi için tıklayınız: 

- SAĞCILIK

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun