İnsanın dinsiz yaşaması mümkün müdür?

İnsanın dinsiz yaşaması mümkün müdür?
Tarih: 17.11.2013 - 10:59 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Dinsiz insanların varlığı, insanın dinsiz yaşayabileceğini göstermektedir. Ancak bir toplum, toptan dinsiz kalmaya devam edemez.

Denilebilir ki, din duygusu, yani bütün varlıkların üstünde sonsuz bir güce sahip aşkın bir varlığa tapma duygusu insanların yaratılışında vardır. Bu  duygunun tesirinde kalmayan kimse yoktur. Bu sebepledir ki, gerçek mabudu bulmayanlar, yanlış mabutlar edinirler. Güneşe, aya, yıldıza, taşa, ağaca tapmaya başlarlar. Bu da bir nevi dindir.

“Baksana kendi heva ve hevesini ilah edinen, ilmi olduğu halde Allah’ın kendisini şaşırtıp, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözlerine de perde çektiği kimsenin haline! Hakkı görmemekte ve azgınlıkta ısrar etmesi sebebiyle Allah’ın şaşırttığı bu kimseyi kim yola getirebilir? Düşünmüyor musunuz?”(Casiye, 45/23)

mealindeki ayette, putçuluk ve başka yanlış din sahipleri gibi dinsizlerin de heva ve heveslerini ilah edindiklerini ve dolayısıyla bir nevi dinsizlik dinine sahip olduklarını göstermektedir.

İnsanın yeryüzünde var oluşundan beri, asırlardır süregelen yaşantısına bakıldığında onun hiçbir zaman dinsiz yaşamadığı görülecektir. Gerek antropoloji, gerekse psikoloji ve sosyoloji çalışmaları bu gerçeği ortaya koymuştur. İnsanlık tarihi araştırmalarında, mutlak manada dinsiz bir millet görülmemiştir; herhangi bir insan ırkı ve toplum incelendiğinde orada, basit ve batıl da olsa bir dine, bir ilâh fikrine rastlanmıştır.

Ruh ve beden gibi, maddî ve manevî unsurları bünyesinde barındıran insanoğlu, bir yandan maddî varlığının devamı için uğraşıp çabalarken, öte yandan rûhî gıdası olan inanç duygusunu tatmin gayesiyle, bazen gökteki güneşe, aya ve yıldızlara; bazen de yeryüzündeki ateşe, hayvanlara ve mukaddes tanıdığı bir takım varlıklara tapmıştır. Irkları, devirleri ve ülkeleri ayrı, birbirini tanımayan insanlarda görülen bu mutlak inanç birliği, din fikrinin genel, Allah inancının da fıtrî (doğuştan) olduğunu ispat etmiştir. (bk. AY, Mehmet Emin, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 13-14, Timaş Yayınları, İstanbul, 1994)

Kur’ân-ı Kerim’deki,

 “Her ümmetin bir peygamberi vardır.” (Yunus, 10/47)

âyeti toplumların dinsiz ve peygambersiz yaşayamayacağına işaret eder. Yine Hz. İbrahim (a.s.)’in yaratıcıyı arama ve bulmasını ifâde eden Kur’ân âyetleri de (bk. 6/76-79; 21/58-67; 26/70-82) insanların dine olan ihtiyacını ve fıtratındaki manevî duygularla Allah’ı tanıyabileceğini açıkça gösteriyor.

Din duygusunun vazgeçilmez bir hususiyet olduğunu görmüş olmalıdır ki, bir Yunan ahlâkçısı olan Plutargue şunları söylemektedir:

“Dünyayı dolaşınız, duvarsız, edebiyatsız, kanunsuz, servetsiz beldeler bulacaksınız; fakat mabetsiz, mabutsuz beldeler bulamayacaksınız.”

Buna göre, mabet ve ma’bûda bağlılık ihtiyacı, insanlığın yaratılışında mevcut ortak bir özellik arz etmektedir. (Mürsel, Safa,  Bediüzzaman Said Nursi ve Devlet Felsefesi, s. 90- 91, Yeni Asya Yayınları, İstanbul, 1980)

Toplumların dinsiz kalamayacağı hususuna dikkatimizi çeken Mehmet Akif Ersoy dinin sosyal yönden gereğinin şu mısralarında ifade eder:            

“Her cemaatten beş-on dinsiz zuhur eyler, bu hâl,
  Pek tabiîdir. Fakat ilhâdı bir kavmin pek muhal.
  Hangi millettir ki, efrâdında yoktur hiss-i din?
  En büyük akvâma bir bak, dîni her şeyden metîn.”
(Safahat, Üçüncü kitap, Hakkın Sesleri, s. 258, 9 Mayıs 1329)   

İnsan, mahiyetine bakıp düşündükçe başıboşluk içinde yaşayamayacağını idrak edecektir. En dinsiz insanlar bile dine sığınmaya mecburdur. Çünkü insan âciz olduğu için hadsiz düşman ve ihtiyacına cevap veren bir gücün himayesine sığınmaya muhtaçtır. Ayrıca kalbindeki ebediyet isteğini de tatmin etmek ister. İşte insanların bu arzularını tatmin eden yegâne kudret sahibi, Allah’dır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun