Hz. Muhammed öngörülü bir insan mıydı?

Tarih: 15.12.2018 - 20:10 | Güncelleme:

Soru Detayı

a) Bir ateist arkadaş bana dedi ki haşa Hz. Muhammed yalancıymış ve Albert Einstein’dan daha zekiymiş ve Hz. Muhammed Kuran’da gelecekle ilgili haber veriyor ya işte onlar öngörmüş, tahmin etmiş. Ben de dedim ki hangi insan 1500 yıl sonrasını tahmin eder. O da bana Hz. Muhammed çok zekiydi dedi ve haşa Hz. Muhammed hadis yazan kişilerle anlaşma yapmış yanlış hadis yazdırmış bu doğru olabilir mi?
b) Ayrıca Kuran Hz. Muhammed’den önce yazıldı diyorlar bu doğru olabilir mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cevap 1:

Söz konusu ateistin söylediklerini doğru kabul etmek, İslam dininden çıkıp küfre girmek demektir.

- Hz. Muhammed (asm)’in dünyanın en zeki en akıllı insanı olduğunda şüphe yoktur. Çünkü, Hz. Âdem’den beri gelen -temel esaslar itibariyle- Allah’ın  gönderdiği bütün vahiyleri içine alan Kur'an gibi her asra, insanların her kesimine hitap eden bir vahyin muhatabı olan Hz. Muhammed (asm)’in bunu anlayabilmesi ve açıklayabilmesi için böyle bir akıl, feraset, fetanet ve zekâya sahip olması şarttır...

- Ancak, şu evrensel bir gerçektir ki, en zeki bir insanın bile öngörülerinden birkaç şey doğru çıksa, birçok şey yalan çıkar. İnsanlık tarihi bunun canlı şahididir.

Hz. Muhammed (asm)’in gerek Kur'an gerek hadislerle haber verdiği, eski peygamberlerle ilgili tarihi kıssaları öyle bir şekilde anlatmış ki, onun en büyük düşmanı olan Yahudiler bile, kendi peygamberlerine ait olan o kıssaların yanlış olduğunu söylememişler. Başta Abdullah b. Selam olarak birçok Yahudi alimlerinin Müslüman olması, bu hakikatin tartışmasız şahitleridir. 

Hatta bazen Yahudilerin bilerek veya bilmeyerek Tevrat’ta olduğunu söyledikleri yanlış iddialarına karşı, Hz. Muhammed (asm) onlara meydan okumuştur.

Mesela: Yahudiler, kendilerine haram kılınan bazı şeylerin ta Hz. Âdem’den beri yasak olduğunu iddia ediyorlardı. Bunun üzerine Hz. Muhammed (asm),

“Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in (yani Yâkub’un) kendi nefsine haram kıldığı hariç, diğer bütün yiyecekler İsrailoğullarına helâl idi. De ki: İşte meydan! İddianızda tutarlı iseniz Tevrat’ı getirip okuyun.” (Al-i İmran, 3/93)

mealindeki ayet ile onlara meydan okudu. (bk. Razi, ilgili ayet)

Hangi akıl ve zekâ böyle gaybi bir bilgiyi kesin olarak ortaya koyabilir?

- Hz. Muhammed (asm)’in -haşa, yüz bin defa haşa- “hadis yazan kişilerle anlaşma yapmış, yanlış hadis yazdırmış...” ise, bunun ispatı iddiacının boynunun borcudur. Yani, bizzat Hz. Peygamber (asm)’in yazdırdığı kesinleşmiş bir hadisin verdiği bilgilerin yanlış çıktığını gösteren bir tek hadis göstersinler... Bunu göstermeyenin, müfteri ve yalancı bir kimse olduğu kesin sabit olur.

- Aslında fazla söze hacet yok. Allah’a inanmayan bir ateistin peygambere inanması beklenemez. Allah’a inanmadığı halde, Hz. Muhammed (asm)’in hak peygamber olmadığını iddia etmek kadar komik, gülünç ve ahmakçasına bir hezeyan olamaz. Güneş'in olmadığını iddia eden bir kimsenin "İstanbul’da güneş ışığı olmaz." demesi ne kadar şizofrenik ise, Allah’a inanmayan kimsenin peygamberi yalanlamaya kalkması, bundan çok daha fazla zihinsel özürlü bir hastalığı gösterir. Başka izahı olamaz...

- Çocukluğundan beri bulunduğu çevrede "en güvenilir, asla yalan söylemeyen" bir kimse olarak şöhret bulmuş ve bu yüzden kendisine “Muhammedü’l-emin” (Muhammed en güvenilir insan) unvanına layık görülmüş olduğu tarihi bir gerçek olarak sabit olduğu bilinen bir kimseye -haşa- "yalancı" demek kadar bir yalancılık ve iftira olamaz.

- Bu konuda Risale-i Nur’dan bir pasaj takdim ile onun tamamını ilgili yerinden okumanızı tavsiye ediyoruz.

“Hem Kur'an'ı kelâm-ı beşer farzetmek lâzım gelir ki; nev'-i benî-Âdemin en büyük ve muhteşem ordusu olan ümmet-i Muhammediyenin (asm) mukaddes kumandanı olan Kur'an, bilmüşahede kuvvetli kanunlarıyla, esaslı düsturlarıyla, nafiz emirleriyle o pek büyük orduyu, iki cihanı fethedecek bir derecede bir intizam verdiği ve bir inzibat altına aldığı ve maddî-manevî teçhiz ettiği ve umum o efradın derecatına göre akıllarını talim ve kalblerini terbiye ve ruhlarını teshir ve vicdanlarını tathir ve aza ve cevarihlerini istimal ve istihdam ettiği halde; -hâşâ, yüz bin defa hâşâ- kuvvetsiz, kıymetsiz, asılsız bir düzme farzedip yüz derece muhali kabul etmek lâzım gelmekle beraber... müddet-i hayatında;

- Ciddî harekâtıyla Hakk'ın kanunlarını benî-Âdeme ders veren,
- Ve samimî ef'aliyle hakikatın düsturlarını beşere talim eden,
- Ve hâlis ve makul akvaliyle istikametin ve saadetin usûllerini gösteren ve tesis eden,

- Ve bütün tarihçe-i hayatının şehadetiyle Allah'ın azabından çok havf eden,
- Ve herkesten ziyade Allah'ı bilen ve bildiren,
- Ve nev'-i beşerin beşten birisine ve küre-i arzın yarısına bin üç yüz elli sene kemal-i haşmet ile kumandanlık eden ve cihanı velveleye veren ve şöhretşiar şuunatıyla nev'-i beşerin belki kâinatın elhak medar-ı fahri olan bir Zâtı;
-hâşâ, yüz bin defa hâşâ- sahtekâr, Allah'tan korkmaz ve bilmez ve haysiyetini tanımaz, insaniyetin âdi derecesinde farzetmekle yüz derece muhali birden irtikâb etmek lâzım gelir. Çünkü şu mes'elenin ortası yoktur. Zira farz-ı muhal olarak Kur'an Kelâmullah olmazsa; arştan düşse, ortada kalamaz. Belki yerde yalancı birinin malı olduğunu kabul etmek lâzımgelir.”

“Bu ise ey şeytan! Yüz derece sen katmerli bir şeytan olsan, bozulmamış hiçbir aklı kandıramazsın ve çürümemiş hiçbir kalbi ikna edemezsin.” (bk. Sözler, s. 187-188)

Cevap 2:

Söz konusu parşömen ile Kur'an’ın düşmanları tarafından yapılan bir değerlendirmenin ne derece sağlıklı olduğunu düşünmek gerekir.

En ünlü bilim adamları tarafından keşfedilen “matematik, fizik, kimya, elektrik, kozmik vs.” bulgular üzerinde tahrifatın yapıldığı bilinmekte iken, İslam düşmanları tarafından, çürütme gayesiyle Kur'an hakkında yapılan değerlendirmelerin sağlam bilimsel veriler olduğunu kabul etmek safdillik olur. Nitekim, söz konusu yerde şu bilgiler de vardır:

“Ancak Oxford Üniversitesi Bodleian Kütüphanesi'nden Dr. Keith Small ise, karbon testlerinin her zaman güvenilir olmadığını, geçen ay (Birmingham'da bulunan Kur'an parçasıyla ilgili olarak) açıklanan tarihlerin mürekkebe değil parşömene ait olduğuna dikkat çekti. Metnin kayanağı da belirsiz ve kaligrafisi sonraki dönemlere ait yazmaların özelliğini taşıyor. Dr. Small bununla birlikte tarihlerin muhtemelen doğru olduğunu ve bunun İslam'ın kökeniyle ilgili soru işaretleri doğurabileceğini söylüyor."

(Bu “muhtemel”in ihtimal dahilinde olmadığını, muhtemelen SMALL’ın bilimsel olarak Kur'an’ı çürütmenin çaresini bulamadığı için ihtimallerle bir zehir kusmayı tercih ettiğini düşünüyoruz. )

Keza aynı yerde şu bilgiler de var:

“Gazete, bazı Müslüman din adamlarının ise iddialara karşı çıkarak, aksine bulunan parşömenin varlığının Kur'an'ın kökenine ilişkin geleneksel bilgileri güçlendirdiğini söylediklerini vurguladı.”

Şu bilgilere de bakmak gerekir:

British Library'deki uzmanlardan Dr. Muhammad Isa Waley, "heyecan verici bu keşfin Müslümanlar için çok büyük bir sevinç kaynağı olduğunu" söyledi.

Söz konusu Kur'an'ın, yaklaşık yüz yıldır üniversite kütüphanesinde olduğu ve farkedilmediği belirtildi. Kitap, dünyadaki en eski Kur'a-ın Kerim'den bölümler olduğu belgelenmemiş halde, Orta Doğu bölgesinden diğer birçok kitap ve belgelerin yer aldığı koleksiyonda bulundu.

Bir doktora öğrencisinin, koyun veya keçi derisinden parşömene yazılmış olan kitabın parçalarını dikkatle incelemesinden sonra, karbon 14 tarihleme yöntemi uygulanması kararlaştırıldı ve büyük heyecan uyandıran, bu yazıların bugüne dek ulaşmış en eski Kur'an-ı Kerim'e ait olabileceği sonucu ortaya çıktı.”

“Yapılan tahliller, parşömenin yüzde 95 olasılıkla, 568 ile 645 yılları arasındaki dönemden kalmış olduğunu gösteriyor.”

[568 ile 645 tarihleri arasında, Kur’an’ın indirildiği tarih olan “610-632” tarihi de vardır. Bunun neresi, Kur'an’ın Hz. Muhammed (asm)’den önce var olduğunu gösterir?]

Ayrıca, bulunan bu Kur'an’ın Hz. Osman devrinde derlenen Kur'an’dan önce olduğunu, dolayısıyla daha  bilinen Kur'an yazılmadan önce bunun yazıldığının söylenmesi de doğru değildir. Çünkü, ilk defa Kur'an Hz. Ebu Bekir devrinde (632-633) bir araya getirilmiştir.

Bununla beraber, Hz. Osman’dan önce, Abdullah b. Mesud, Hz. Ali, Hz. Aişe ve daha başka sahabilerin kendileri için yazdıkları Kur'anların olduğu tarihi bir gerçektir. Görülmüş olan bu parçaların onlara ait olmadığını kim söyleyebilir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 500+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun