Genel geçer bir kural belirtmeyen ayetler bugün bize ne anlatıyor?

Tarih: 22.08.2025 - 09:27 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Kuranda bir yerde Raina demeyin Unzurna deyin diye buyuruyor. Başka bir yerde müşrikler ebter deyince yine ayet iniyor.
- Anlık olaylar, söylemler, durumlar için gelen ve görüntü itibariyle genel geçer bir kural belirtmeyen ayetler bugün bize ne anlatıyor?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Öncelikle ifade edelim ki, Kuran ve hadislerde geçen konular birer formül gibidir, onunla ilgili hangi problem çıkarsa aynı formüle göre problem çözülür.

Örneğin, “Raina” kelimesi gibi sözcükler doğrudan imanla alakalıdır. Müslümanlar Efendimizden (asm) Kuran’ı ve başka nasihatleri dinlerken “RAİNA” diyorlardı. Bu kelime Arapçada “unzurna = bize bak” manasına gelir. Yani "bizim de anlayabileceğimiz şekilde bunu açıkla" demek isterlerdi.

Yahudiler bu kelimenin bir benzeri olan “raina” sözcüğünü kullandılar. Çünkü bu kelime İbranicede “sövgü ve hakaret” anlamına geliyor ve “Dinle, dinlemeyesice herif” demek için bu kelimeyi kullanarak düşman oldukları Hz. Peygamberi (asm) rencide etmeye çalışıyorlardı.

Kuran’da bu ve benzeri ses uyumuna sahip kelimeleri kullanmamalarının istenmesi, sosyal ve kültürel bir hayatın tanzimi, tashihi ve düzenlenmesi için hiç lüzumsuz olur mu? (krş Razi, Kurtubi, Meraği, Bakara:104. ayetin tefsiri)

Bu formül bize, bugün de kıyamete kadar da benzer konuşma tarzları olacaktır ve Müslümanlar bunlara dikkat etmek zorundadırlar. Dilde, konuşma tarzında, ifade biçiminde, beden dilimizde, hâl ve hareketlerimizde inancımıza, kültürümüze, ahlak ve adabımıza aykırı şeylerin girmesine izin vermeyin demiş olmuyor mu?

Allah, müminleri ve Peygamberini o anki ihtiyaçlarına göre yönlendirmiş, doğruyu ve yanlışı açıkça belirtmiştir. Bu, Kur'an'ın canlı ve insan hayatının her alanına müdahil olan bir kitap olduğunu gösterir.

Böylece genel ahlaki ve sosyal prensipler somutlaşmıştır.

"Raina" kelimesinin Yahudiler tarafından yanlış anlaşılmaya müsait veya alaycı bir şekilde kullanılması üzerine "Unzurna" (bize bak / bizi gözet) denilmesinin emredilmesi, kelimelerin doğru ve saygılı kullanımının, iletişimde açıklığın ve kötü niyetli istismara mahal vermemenin önemini vurgular.

Bu, genel olarak müminlerin söz ve davranışlarında dikkatli olmaları, fitneye sebep olmaktan kaçınmaları gerektiği prensibini öğretir.

Aynı durum ebter için de geçerlidir.

Müşriklerin Peygamber Efendimiz (asm) hakkında kullandığı "Ebter" (soyu kesik, bereketsiz) gibi kötü sözlere verilen ilahi cevaplar, Allah'ın, Resulünü nasıl koruduğunu ve onun şahsına yapılan saldırılara nasıl karşılık verdiğini gösterir. Bu, aynı zamanda müminlere, Peygamberlerine karşı saygılı olmaları ve onu savunmaları gerektiği mesajını verir.

Diğer taraftan bu durum bugünkü Müslümanlara da hitap eder ve mesajlar verir.

Örneğin, bugün Müslümanların başına gelecek her konuda artık Müslümanların soyu bitiyor, onlardan bir şey olmaz, güçleri kuvvetleri kalmadı gibi ne kadar olumsuz düşünce ve hakaret varsa, bu ayet onlara da cevap verir:

"Ey Müslümanlar, siz de Peygamberiniz Hz. Muhammed (asm) gibi Allah’ın evrende ve şeriatta koyduğu kurallara uyarsanız, Allah onu muzaffer ve muvaffak kıldığı gibi sizi de muzaffer eyler ve muvaffak kılar."

Dolayısıyla, bu "anlık" gibi görünen ayetler, aslında Kuran'ın öğretilerini ve İslami yaşam prensiplerini somut olaylar üzerinden açıklayan, pekiştiren ve müminlere pratik rehberlik sunan önemli delillerdir. Onlar, Peygamber Efendimizin (asm) hayatının, vahyin nasıl yaşandığını gösteren bir "eğitim merkezi" olduğunu ve bu derslerin kıyamete kadar tüm insanlığa aktarılması gerektiğini ortaya koyar.

Demek ki, kıyamete kadar her konudan alacağımız dersler, ibretler, ümitler, teşvikler ve benzeri durumlar olabilir.

Bu nedenle, Kuran-ı Kerim'deki bazı ayetlerin, görünüşte belirli bir olaya, söyleme veya duruma özel olarak nazil olduğu düşünülebilir. Ancak bu tür ayetler de Kuran'ın evrenselliği ve kıyamete kadar tüm insanlığa hitap eden bir rehber olması prensibiyle uyum içerisindedir. Bu ayetler, aslında o anki özel durumlar üzerinden genel geçerli ilke ve hikmetleri öğretmek amacını taşır.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm) Efendimiz, İslam'ı bizzat kendi şahsında temsil eden bir modeldi. Onun her hali, her davranışı ve karşılaştığı her durum, müminler için birer örnek teşkil etmekteydi. Bu nedenle, Allah tarafından kontrol edilen ve zaman zaman kendisine özel olarak hitap eden ayetler nazil olmaktaydı.

Peygamberimize (asm) hitap eden hükümler, onun şahsında bütün ümmeti ilgilendirmektedir. Çünkü o (asm) müminler için bir modeldir.

Aynı şekilde, Peygamberimizin hane-i saadetindeki eşleri de İslam'ı temsil etmesi bakımından, onlar hakkında zikredilen ayetler de bütün Müslümanları ve özellikle kadınları ilgilendirmekte, onlara hitap etmektedir. Örneğin, Ahzab Suresi'ndeki Peygamberimizin (asm) hanımlarına yönelik emirler, sadece onlara mahsus olmayıp, onların şahsında tüm mümine kadınlara mahsustur. Bu, bir kadının namahrem erkeklere karşı nasıl davranması gerektiği gibi genel ahlaki prensipleri öğretir.

Unutmamak gerekir ki, Kuran Allah’ın kelamıdır, ezelden gelir ebede gider. Onun kelamında israf olmaz, her zamana, herkese ve her olaya bakan yönleri olabilir.

Bize düşen görev bunun farkına varıp hangi dersleri ve ibretleri alabiliriz hangi hikmetleri ve faydaları çıkarabiliriz, hangi işaretleri ve imaları bulabiliriz, hangi hedefleri ve gayeleri çıkarabiliriz… diye gayret ve çaba göstermektir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun