Hanefi Mezhebine göre, bir dirhem / el ayası kadar olan necasetin namaza engel olmadığı görüşü hangi hadis rivayetine dayanmaktadır?

Tarih: 16.03.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Hadiste, el ayası tabiri geçmiyor mu?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bilindiği üzere dini konularda bir fetva derecesi vardır, bir de takva. Dinin her meselesinde üst üste bu iki basamağı her zaman görmek mümkündür.

Fetva basamağı, dini hayatta çıkılacak ilk mecburi basamaktır. Fetva basamağından aşağıda kalınacak başka basamak yoktur. Fetvanın üstünde ise takva basamağı vardır. Takvayı tercih eden sevabını alır. Etmeyen günaha girmez. Ancak fetva öyle değildir. Fetva mecburidir. Çünkü fetvanın altında inilecek başka basamak yoktur. Fetvadan düşen tutunacak yer bulamaz, kuyu dibine düşer.

Burada şunu da ilave etmeliyiz ki; insan (ilgi duyabiliyorsa) kendi nefsi için çoğu yerde takvayı tercih etmeli, takva ile amel etmeye gayret göstermelidir. Ama başkaları için fetvayı kafi bulmalı, fetva ile amel edeni muhabbete layık görmeli, hafife almamalıdır ki, arada sevgi azalması söz konusu olmasın.

Soruda geçen konu da bunlardan biridir. Hanefilere göre bir dirhem kadar necaset namaz ibadetine engel olmaz. Bu, bir fetvadır ve Müslümanlar için bir kolaylıktır. Ancak elden geldiği kadar bedende ve elbisede, az bile olsa hiç bir necaset bırakmamak en güzelidir ve tkvaya uygun olan da budur.

Hz. Aişe (r.anhâ)'nın nakline göre Resûlullah (s.a.v.), "Biriniz, tuvalet ihtiyacını görmek istediğinde taharetlenmek için yanına üç taş alsın. Bunlar ona yeter." buyurmuştur. (Ahmed b. Hanbel, VI, 38; Ebû Dâvûd, Taharet, 21; Nesâî, Taharet, 7)

Neylü'l-Evtâr'da (1,88) zikredildiği üzere hadisi Ebû Dâvûd, Nesâî, Ah-med b. Hanbel ve Dârekutnî rivayet etmiştir. Dârekutnî hadisin isnadını sahih hasen olarak nitelemiştir.

Hz. Aişe (r.anhâ)'nn rivayet ettiği söz konusu hadis, tuvalet ihtiyacını gördükten sonra taharetlenmek için taş kullanımının yeterliliğine ve suyla temizlik yapmanın zorunlu olmadığına delâlet etmektedir. Önceki ve sonraki âlimlerin çoğu ve farklı bölgelerdeki müftüler kaza-yı hacetten sonra temizliğin hem taş hem de suyla yapılmasının daha faziletli olacağında icmâ etmişlerdir. Aynî’de, (Umdetü'l-kâri, 1/720) suyla yıkamanın zorunlu olmadığı ifade edilmektedir.

Reddü'l-Muhtar'da (1/326) nakledildiğine göre konuyla ilgili Şerhu'l-Münye'deki açıklama, "Bize göre az olan pisliğin bağışlandığında icmâ bulunmaktadır. Nitekim tuvalet ihtiyacını gördükten sonra taşla taharetlenmenin yeterli olduğunda icmâ bulunmaktadır." şeklindedir. Pisliği tamamıyla temizlemediği, azaltıp kurutmasını temin ettiği bilinmesine rağmen taşla taharetlenmenin yeterli olması, temizlik yapılan yer miktarınca kalan necasetin bağışlandığını göstermektedir. Bu kadar miktardaki necasetle namaz kılınır. Temizlenen yer bir dirhem miktarı kadardır. el-Kifâye'de (1/177) nakledildiğine göre İbrahim en-Nehaî şöyle demiştir: "Konuyu açıklamak üzere 'makat yeri kadar' demeyi kaba buldukları için onun yerine 'dirhem miktarı' demeyi uygun görmüşlerdir.

Rahmetü'l-Ümme'de (s. 7) rivayet edildiğine göre Ebû Hanife (r.a.), "Bir kimse tuvalet ihtiyacını gördükten sonra taharetlenmeden abdest alıp namazını kılsa namazı sahih olur." demiştir. Böylece o, kazayı hacet mahallini diğer necasetler için de bağışlanan miktarın ölçüsü olarak belirlemiştir. Bu ise bir dirhem-i bağalî (3,776 g.) kadardır. (bk. Erdoğan, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, s. 104) Ebû Hanife (r.a.), etrafa taşması ve bir dirhemden fazla olması halinde, necasetin temizlenmesi gerektiğini söylemiştir. (bk.  Tehanevi, İ’laü’s-sünen/Hadislerle Hanefi Fıkhı, Necis Sayılan Maddeler ve Hükümleri)

İlave bilgi için tıklayınız:

Azimet ve ruhsat konusunu izah eder misiniz?

Peygamberimizin, ben her küçük abdest bozduğumda su ile ...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun