Günümüzde İslami kurallara dayalı bir devlet kurulabilir mi? Kur'an’ın devlet yönetimi ile ilgili koyduğu kurallar günümüzde geçerli olabilir mi? Bazıları asır değişti, bu ayetler hükmünü yitirmiş diyor, bu doğru mu? Kur'an asrımıza hitap edebilir mi?..
Değerli kardeşimiz,
1. Allah'ın sonsuz ilminden gelen Kur'an, kıyamete kadar fennî keşiflerin ortaya koyduğu ve koyacağı bütün gerçekleri, insanların sosyal, ekonomik ve siyasî hayatları için ihtiyaç duyduğu bütün prensipleri -açık veya işarî yolla- ihtiva etmektedir.
"Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır."(Enam, 6/59).
"Bu kitabı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik."(Nahl,16/89)
mealindeki âyetler bu gerçeğe işaret etmektedir. Gazzalî de Hz. Ali (ra)nin "Kur'an'ı tam mânâsıyla anlayan kimse bütün ilimleri açıklayabilir." şeklindeki ifadesinden Kur'an'ın bütün ilimlere işaret ettiğinin anlaşılabileceğini vurgulamıştır.(Gazzalî, İhya, I/297).
Bediüzzaman'ın:
"Eğer ölümü öldürüp, zevali dünyadan izale etmek ve aczi ve fakrı, beşerden kaldırıp kabir kapısını kapamak çaresi varsa, söyle dinleyelim; yoksa sus; kâinat mescid-i kebirinde Kur'an kâinatı okuyor! Onu dinleyelim..."(Sözler, 384)
sözü de bu gerçeğin bir ifadesidir.
Kur'an, İslâm âlemini küfrün ve cehaletin karanlığından çıkarıp imanın, ilim ve irfanın aydınlığına çıkaran bir güneştir. Güneş ise üflemekle sönmez, göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan yalnız kendine gece yapar. On Dört asırlık İslâm âleminin varlığı, Kur'an'ın varlığına borçludur. Bu zaman zarfında nüfus bakımından dünyanın beşte birine, yüz ölçümü olarak dünyanın yarısına hâkim olan İslâm dünyasının maddî-mânevî temel dinamiği şüphesiz Kur’an’ın rehberliğidir. İslâm âlemini uzun bir müddet en üstün bir medeniyete kavuşturup onu hürriyet, adalet ve fazilet üzerine şekillendiren de Kur'an'dır.
Müslümanların asırlarca dünyaya getirdiği maddi-manevî terakki, refah, barış ve mutlu hayatın rehberliğini yapan Kur'an'ın bu muhteşem ve eşsiz geçmişi, parlak geleceğinin de garantisidir.
Devletlerin sosyal ve ekonomik olarak öngördükleri doğru tespitlerin hiç biri Kur'an'a ters düşmemektedir. Kur'an elbette bir trafik broşürü değildir. Ancak, insan hayatına verdiği önem, tehlikelerden uzak durmalarını tavsiye etmesi ve aklınızı kullanıp doğru bulmaya gayret edin, demesi, onun vahyin ışığında aklın ışığını yakmamızı istediğinin belgesidir.
Bir karıncayı incitmeye müsaade etmeyen ve "yolda insanlara eziyet veren bir çöp kaldırmayı imanın bir gereği sayan" İslam dininin ana kitabı olan Kur'an-ı Kerim'in ve onun bir nevi açıklaması olan hadislerin ve bunların ışığında yazılan İslamî kaynakların, insanlık camiasının ihtiyaçlarını karşılamaması mümkün müdür?
2. Kainata baktıkça, gözümüzü kainata saldırdıkça, eşsiz bir ilim karşılar bizi. Bu uçsuz bucaksız alemde, her şey her şeyle ilgilidir; her şey her şeyle bağlıdır. Bir pire midesinin, ya da bir tohumun açılışının daha bütün yeryüzüyle, güneş sistemiyle, samanyolu'yla ilgisi vardır. Atomaltı parçacıklardan galaksiler arası uzayın derinliklerine kadar, her iki şey, var oluşu için her şeyi bilen birinin varlığını fısıldar. Bizi alim olan, ilmi sonsuz olan biri ile tanıştırır.
Ve hiçbir şey, boşu boşuna, iş olsun diye yaratılmış değildir. En küçük bir bakterinin, tek hücreli bir yaratığın, bir amipin dahi bir görevi vardır. Kuşların her birinin ayrı ayrı tüyleri oluşundan gagalarındaki farklılığa, sivrisineğin hortumundan dünya ile güneş arasındaki uzaklığa, bir arının uçuşundan samanyolu'nun dönüşüne kadar herbir şeyin mevcut haliyle var edilişinde bir fayda, bir maslahat bir hikmet vardır, sözgelimi, tek bir karaciğere yüzlerce iş yaptırılması gibi. Bütün bunlar ise, hikmeti de sonsuz olan birini haber verir. Alim olan zat, hakimdir de.
Ve sonsuz, sayılarla sınırlanamaz. Ne bir ile, ne de trilyonla kıyaslanamaz. En büyük sayının dahi, sonsuzun yanında, kıymeti yoktur. Bunun gibi, sonsuz ilim sahibi biri için, “şunu biliyor, ama bunu da biliyor mu?” Denilemez. Kainatın da şahit olduğu üzere, o, sonsuz ilim sahibi biri ise, her şeyi bilir. Kainatın da şahit olduğu üzere, aynı zamanda sonsuz hikmet sahibi ise, her eserinde, her fiilinde, her emrinde bir hikmet vardır.
İşte bu sırdandır ki, gözünü kainata açan ve kainatın bildirdiği sonsuz ilim ve hikmet sahibini tanıyan nurani akıllar, “kelam-ı ezeli” demişlerdir. Çünkü, ilmi, hikmeti, kudreti, ikramı, ihsanı, görmesi, işitmesi sonsuz birinin konuşmasıdır.
Sözün kısası, birilerinin zannettiği üzere, kur'an, “1400 sene öncesi”nin kitabı değildir. 1400 sene önce nüzul eden, ama bütün zamanları kuşatan bir kitaptır. Zira sonsuzdan gelen, sonsuz ilim, sonsuz hikmet yüklü bir kelam-ı ezeli'dir.
Bunca sözü niye söyledik? Şu her bir zerresi o birini tanıtan kainatı “evrimci” bir kafayla izaha çalışan birileri, nasıl kainattaki mahlukları “ilkel-gelişmiş” diye ayırıyorlarsa; çağları ve asırları da öylece bölüyorlar. Nasıl “amipi” insandan önce var edilmişti diye “ilkel” görüyorlarsa, ilk insanı da “ilkel insan” olarak görüyorlar. Zamanı düz bir çizgi olarak görüyor; sonraki her yılı önceki her yıldan ileride düşünüyorlar. Böyle olunca, “geçmiş”te kalan her şey, “bugün” var olandan ve “gelecek”te var olacak olandan “geri” olmuş oluyor. Kur'an'ı da 1400 yıl öncesine hapsedince, matah soruymuş gibi, soruyorlar:
“İslam çağımıza cevap verebilir mi?” “Kur'an çağımızın ihtiyaçlarını karşılayabilir mi?”
Oysa, bir kere “ilkel” bir yaratık yoktur. Her şey kendi görevini mükemmel biçimde yapmaktadır. Hangi “gelişmiş” insan, “ilkel” amipin yaptığını yapabilir?
İkincisi, “ilkel insan” yoktur; ilk insan, bir peygamberdir!
Üçüncüsü, eğer çağlar “ilkel”lik tasnifine sokulacaksa, şu modern çağdan daha “ilkeli” yoktur. Çünkü, insanlık başka hiçbir çağda elli milyon insanı bir anda öldüren dünya savaşları, nükleer silahlar ve ekolojik felaketler görmemiştir.
Dördüncüsü, bugün birçok batılının da kabullendiği üzere, zaman düz bir çizgi üzerinde gitmez; aksine bir daire gibidir. Gece-gündüz, ilkbahar-yaz-sonbahar-kış, tohum-ağaç-çiçek-meyve-tohum... Bütün bu örneklerin de göze gösterdiği gibi, bir dönüşüm söz konusudur.
Beşincisi, alim, hakim, semi ve basir olan; ilmi, hikmeti, kudreti, işitmesi, görmesi sonsuz birinin kelamı olan Kur'an, kelam-ı ezelidir; yani çağlar üstüdür. 1400 sene öncesini değil, bütün zamanları kaplar. Zamanlar üstüdür. Zamanı ve mekanı kudret elinde tutan; zamandan ve mekandan münezzeh; geçmiş, şimdi ve geleceği bir anda gören, sonsuz ilim ve kudret sahibi birinin vahyidir. O her zamana bakabilir, her zamana cevap sunabilir; ama hiçbir çağ, hiçbir zaman onu yargılayamaz. Çünkü bir zaman dilimi, zamanlar üstü bir hakikati kavrayıp kuşatamaz.
O yüzden, biz de şunu soralım: "Çağ İslam'a cevap verebilir mi?"
İlave bilgi için tıklayınız:
Günümüzde şeriat kuralları geçerli mi? Kahrolsun şeriat, ifadesi kişiyi dinden çıkarır mı?
Şeriat nedir, nasıl yaşanır, bu asırda şeriat geçerli midir?
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Etrafımdaki insanlar İslamiyet'in de kölelik ve cariyelik, erkeğin kadından üstün olması gibi yanlış hükümlerinin olduğunu idda etmektedirler. Bunlara nasıl cevap verebilirim?
- Kur'an, o dönemin koşullarına göre mi inmiştir?
- Kuran-ı Kerim'in gönderilmesinin sebebi nedir?
- Kur'an-ı Kerim'in hedefi ve ana düşüncesi nedir; Kur'an nasıl bir kitaptır?
- Ateistlerin "Belki de bizi UFO'lar yönetmektedir." iddiasına nasıl cevap verebiliriz?
- Kur'an-ı Kerim'in önemi nedir; tarifi / tanımı nasıldır?
- Kur'an-ı Kerim mealleri okunmamalı mı?
- İnanmaya Direnen Birinin Son Soruları
- Şuara suresi 28. ayete göre, Kur'an dünyanın düz olduğunu mu söylüyor?
- Neden tanrıya inanamıyorum?