Fatiha suresinin namazın her rekatında okunmasının, rükû ve secdenin yapılmasının iç anlamı nedir?

Tarih: 31.01.2013 - 00:04 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Namazın iç anlamını anlatır mısınız?
- Bir de namaz müminlerin miracıdır, diye bir şey duydum açıklar mısınız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Yaratıcının huzurunda -ona hitaben- yapılan namaz gibi bir kulluk, şöyle özetlenebilir:

Kulluk: Her zaman Allah’ın huzurunda olduğunu idrak etmek ve ona göre bir duruş sergilemektir. Eserden müessire / sanattan sanatkâra geçmektir.

Kulluk:  Sonsuz kerem ve ihsan sahibi olan Allah’ın, maddî-manevî sayısız nimetleriyle insana ikramlarda bulunup, maddî-manevî duyu organlarına hitap edip, damağına ve dimağına keyif ve lezzetler enjekte etmek istediğini kavramak, buna mukabil; fiilleriyle, sözleriyle, tutum ve davranışlarıyla, hatta elinden gelse varlığının bütün zerreleriyle ona övgülerini, şükranlarını sunmaktır.

Namaz, Arştan Yeryüzüne Uzatılan Manevî İletişim Hattıdır

Yüce Yaratıcı ile bire bir iletişim kurmayı sağlayan bu hattan mahrum olmak büyük bir talihsizliktir.

Namaz, Ferşi Arşa / yeri göğe, kalbi Yüceler Yücesine bağlayan nuranî bir bağdır. İlahî huzurun aydınlığına kavuşmak isteyenlerin bu bağa sımsıkı tutunmaları, akılıselimin gereğidir.

Yüce Allah, kâinatın kutsal zirvesi olan Sidre-i Münteha’da, peygamberlerin en kutsalı olan Hz. Muhammed (asm) vasıtasıyla -Kuddûs isminin kutsiyetini yansıtan bir ibadet olarak- namazı kullarına hediye etmiştir. Böyle kutsal bir münacatı / bir sohbeti ve -deyim yerindeyse- Allah'ın bu iş için kullarına ihsan ettiği kutsal randevuyu, elinin tersiyle geri çevirmek kadar bir nankörlük, bir su-i edep olabilir mi?..

Bütün kulluk görevlerinin özeti olan namaz ise, atomlardan galaksilere kadar her yerde yansımaları görünen Allah’ın celal ve cemal sıfatlarına karşı -bir şükran borcu olarak- “Sübhanellah, Elhamdülillah, Allahu ekber” diyerek,  hayret içinde ayakta el pençe divan durmak, iki büklüm olarak, rükuya varmak, yüzünü yerlere sürerek secdeye kapanmaktır.

- Namaz, bütün ibadetlerin fihristi durumunda olduğu için, kulluğun hem maddî, hem manevî yönünü temsil etmektedir. Bu açıdan bakıldığı zaman, namazda cesedin ruha, sözlerin fiillere eşlik etmesinin zorunlu olduğu görülecektir.

- Namaz Allah’ı zikretmektir.

“Muhakkak ki benim gerçek İlah. Benden başka yoktur ilah. O halde sen de yalnız bana ibadet et! Beni zikretmek / anmak için namazı eda et!” (Tâhâ, 20/14)

mealindeki ayette namazın bir zikir olduğu açıkça ifade edilmiştir.

Zikir ise, Allah’ı anmaktır, Onu hatırlamaktır, Onun mükemmel isim, sıfat ve fiillerinin celal ve cemallerini düşünüp yüceler yücesi Allah’a karşı hem sözlü, hem fiili olarak tekbir, tahmid ve tesbih ile saygı ve sevgisini seslendirmek, şükür ve minnettarlığını ilan etmektir.

Namazda yer alması zorunlu olan bütün  fiili hareketlerden meydana gelen şekiller, o pozisyonlar esnasında -okunan Kur’an ve tesbih gibi- zikirlerin manasına eşlik etmeye yöneliktir. Bunları şöyle açıklayabiliriz:

- İftitah tekbiri, yani namaza başlama / namaza ilk giriş yapma anında getirilmesi gereken tekbir “Allahu ekber”dir. Bu kelime, Allah’ın en büyük, en yüce varlık olduğunu ifade eder. Bu tekbir esnasında ellerin yukarıya kaldırılması ise, tekbirin “büyüklük” manasına fiilî bir refakattir bir şahadettir. Bütün kâinatın tazim ettiği, yücelttiği Allah’ın azametine karşı hem söz hem de hareket biçimiyle saygı sunmaktır. Keza, tekbirden sonra el pençe divan durup kulluğun bütün tevazuunu fiilen takdim etmektir.

- Kıyam (ayakta durmak), bütün kâinatı yaratan, terbiye eden, yöneten, ayakta durduran manasına gelip, Fatiha suresinde yer alan “Rabbülâlemîn olan Allah” ifadesine eşlik etmektedir.

Fatiha suresi, Kur’an’ın bir çeşit özeti, Allah’ın en büyük isimleri olan Allah, Rahman, Rahim, Mâliki yevmiddin gibi isimlerinin bir sırr-ı ehadiyeti, kulluk ve duanın yegâne mercii olan Allah’a yapılan ibadetlerin fihristi, dünya ve ahiret nimetlerinin özet bir listesi, dosdoğru yol olan İslam’ın çizdiği rotanın şaşmaz bir pusulası, kulun rabbine karşı kulluğunu simgeleyen bir münacatı, Ferşi Arş’a bağlayan manevi bir iletişim hattı olduğundan bütün namazların bütün rekatlarının bütün kıyamlarında zorunlu bir zikir olarak yer almıştır.

- Rükû, Allah’ın azameti karşısında iki büklüm olmak manasını ifade etmektedir. Bu duruş, o makamda okunan ve “azamet sahibi  büyük Rabbimi her türlü kusurdan tenzih ederim” manasına gelen “Sübhane rabbiye’l-âzîm” zikrine eşlik etmektedir.

- Secde, insanın yüce yaratıcısı olan Rabbinin yüceliği karşısında, organlarının en değerlisi, en yücesi olan yüzünü, alnını yere koyarak fiilen bir duruş sergilemekten ibarettir. İşte bir tevazu içerisinde sergilenen bu duruş bu makamda okunan ve “Yüceler yücesi olan Rabbimi her türlü noksanlıktan tenzih ederim.” manasına gelen “Sübhane rabbiye’l-âlâ” zikrine eşlik etmektedir.

Bunun gibi, namazın fiilî hareketleri ile sözlü kıraat ve zikirleri, büyük bir uyum içerisinde kulun Allah’a karşı gösterdiği saygı ve sevgiyi seslendirip ilan etmekte ve dil ile kalbin yanında organların da katıldığı bir kulluk armonisini icra etmektedir.  

- “Namaz müminin miracıdır.” şeklindeki bir söz İslam literatüründe yaygın bir şekilde yer almakla beraber, bunun hadis olduğunu gösteren bir senedine rastlayamadık. Bu sebeple, alimler genellikle “hadis“ kaydı koymaksızın bunu ifade etmişlerdir. (Örnek olarak bk. el-Munavî, Feyzu’l-Kadir, 1/497;  el-Kari, Şerhu’l-Mişkat, 2/523; el-Alusi, 6/361)

Bununla beraber, bazı kaynaklarda senetsiz de olsa bir hadis rivayeti olarak kaydedilmiştir. [bk. Razi, Mefatihu’l-ğayb, 1/226; Suyuti (ve ğayruhu), Şerhu süneni İbn Mace, Keratişi, ts, 1/313; Nizamuddin el-Hasen el-Kummi, en-Neysaburi, Ğaraibu’l-Kur’an ve Reğaibu’l-Furkan, Beyrut, 1416, 1/114].

Namazın mümin için bir miraç olduğu hususu, bir hadis olarak sabit olmasa bile, mana itibariyle İslam alimleri tarafından sahih / doğru kabul edilen bir hakikattir. Çünkü Namaz Miraçta farz kılınmıştır. Miraç Hz. Peygamber (asm)'in -velayet-i kübrası itibariyle- manen Allah’a en yakın olduğu bir makamdır.

Her mümin de -mertebesine göre- miraçta farz kılınan namazı kılarak o miracın yoluna girmiş olur. Nitekim Peygamberimiz (asm) şöyle buyurmuştur:

“Kulun Rabbine en yakın olduğu hâl secde halidir.” (Müslim, Ebu Davud, Nesai / Kenzu’l-Ummal, h. no: 3328)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun