Evrim teorisi adı altında ifade edilen bazı terimleri açıklar mısınız?

Tarih: 15.05.2020 - 15:04 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

 Tatavvur

Esasen evrim yeni bir mefhum olduğu için Arapça’da da tam oturmuş bir karşılığı mevcut değildir. Bu sahadaki bazı otoriteler, evrimin karşılığı olarak “tavırdan tavıra geçme” mânâsında “tatavvur” kelimesinin kullanılabileceğini ileri sürerler. Darwin maddesinde bu teori “Tatavvur Teorisi” olarak adlandırılmıştır. Fakat ne Kamus’un tercümesinde ne de Arapça lügat Lisan-ül Arap’da “tatavvur” kelimesine yer verilmemiştir.   

 Tebdil

Bir şeyin suretini şeklini değiştirme, yerine geçme / bedel olma. Tebdil-i kıyafet etme. Giyinişini değiştirme.

Tebeddül

Karşılıklı olarak yerine geçme, değişme. Bir şeyin yerine başkasının geçmesi. Sosyal alanda, bir âdetin yerine başka bir âdetin gelmesidir. Biyolojik alanda ise, “bir canlının yerini bir başka canlının alması” mânâsında kullanılır.

Tağyir

Olduğu hâlden bir başka hâle geçme. Başka hâle getirme. Süte su katarak değiştirmek. 

Tagayyür

Hâlini değiştirmek. Rengin değişmesi, karşılıklı başkalaşma.

Varlıkların yaratılış hikmeti ve gayesi ile ilgili bir yazısında Bediüzzaman tebeddül ve tegayyür terimlerini şöyle kullanır:

“Cenab-ı Hak, hususî eserlerine menşe ve kendisine lâyık kemâlâtına mehaz olmak üzere her ferde ve her nev'e has ve müstakil bir vücut vermiştir. Ezel cihetine sonsuz olarak uzanıp giden hiçbir nevi yoktur. Çünkü bütün envâ, imkândan vücut dairesine çıkmamışlardır. Ve teselsülün de bâtıl olduğu meydandadır. Ve âlemde görünen şu tagayyür ve tebeddül ile bir kısım eşyanın hudûsu, yani yeni vücuda geldiği de gözle görünüyor. Bir kısmının da hudûsu, zaruret-i akliye ile sabittir. Demek, hiçbir şeyin ezeliyeti cihetine gidilemez."

"Ve keza ilmü'l-hayvanat ve ilmü'n-nebatatta ispat edildiği gibi, envâın sayısı ikiyüzbine bâliğdir. Bu neviler için birer "âdem" ve birer evvel-baba lâzımdır. Bu evvel-babaların ve âdemlerin daire-i vücutta olmayıp ancak mümkinattan olduklarına nazaran, behemehal vasıtasız, kudret-i İlâhiyeden vücuda geldikleri zarurîdir. Çünkü bu nevilerin teselsülü, yani sonsuz uzanıp gitmeleri bâtıldır. Ve bazı nevilerin başka nevilerden husule gelmeleri tevehhümü de bâtıldır. Çünkü, iki neviden doğan nevi, alelekser ya akîmdir veya nesli inkıtaa uğrar, tenasül ile bir silsilenin başı olamaz."

"Hülâsa: Beşeriyet ve sair hayvanatın teşkil ettikleri silsilelerin mebdei, en başta bir babada kesildiği gibi, en nihayeti de son bir oğulda kesilip bitecektir."

"Evet, şuursuz, ihtiyarsız, camid, basit olan esbab-ı tabiiyenin bütün akılları hayrette bırakan o envâ silsilelerinin icadına kabiliyeti olduğu, daire-i imkândan hâriçtir."

"Ve keza, kudret mu’cizelerinden birer nakş-ı garip ve birer san'at-ı acip taşıyan o envâın ihtiva ettikleri efradın da, ihtirâ ve yaratılışlarını o esbaba isnad etmek, yalnız bir muhâlin değil, muhalâtın en hurafesidir. Binaenaleyh, o silsileleri teşkil eden envâ ile efrad, hudûs (sonradan yaratılma) ve imkân (Yaratılması Allah’ın takdirinde bulunan bütün varlıklar) lisanıyla, Hâlıklarının vücub-u vücuduna kat'î bir şehadetle şehadet ediyorlar.''

Terakki

Yükselme, yukarı kalkma, merhale, aşama. Maddî ya da manevî alanda basamak basamak yukarı çıkma, atlaya atlaya ilerleme, atılım.

Sudur

Ortaya çıkma, zahir olma, yaratılma. “Tecelli” kelimesiyle de ifade edilmiş olan bu tabir, “yokluktan varlık âlemine çıkarılma, yoktan yaratma” yerine kullanılmıştır.

Zuhur

Kelime olarak “ortaya çıkmak, belirtmek, görünmek, meydana gelmek” anlamındadır. Canlı ana türlerin kozmolojik evrimini ifade eder. 

Tecdit

Yenilenme, yenilik kazanma. Nazzam tarafından, “bir türün bir hâlden başka bir hâle geçmesi” manasında kullanılmıştır.

Ontojeni

Bir canlının embriyodan itibaren olgun hâle gelinceye kadar geçirdiği safhaların tamamıdır. Bir bitki, zigottan itibaren geliştirilerek çok hücreli yapı ve dokular hasıl edilir. Bitkide gözlenen bu safhalar “filiz, fidan, ağaç ve meyveli ağaç” şeklinde, hayvanlarda “çok hücreli embriyodan yavru ve yetişkin bir hayvan,” insanda ise “bebek, çocuk, genç, olgun ve yaşlı” olarak şekillenir. Bitkiler, hayvanlar ve insanlar âleminde görülen bu gelişim bir kanun şeklinde kendini gösterir. Bu cihetiyle ontojeni, bir bakıma tekâmülün bir manasıyla terminoloji bakımından büyük oranda örtüşmektedir.

 Filojeni

Bir canlının ilk yaratılışından itibaren günümüze kadar geçirdiği farz edilen ve ilmî tetkikle açıklanmaya çalışılan saf­halardır. Evrim düşüncesine göre, yeryüzünde ilk önce tek hücreli bir varlık teşekkül etmiş, bunun zaman içerisinde değişim ve başkalaşım geçirmesiyle silsile hâlinde ve tamamen tesadüflere bağlı olarak yüksek yapılı diğer canlılar ortaya çıkmıştır. İlk canlılar soy ağacının kökünü, daha sonrakiler gövdesini teşkil etmiş, bunlar da giderek ağacın dalları gibi ikiye ayrılmış, bir dalı bitkiler âlemini, diğer dalı da hayvanlar âlemini vermiştir. Bu soy ağacı Filogenetik Soy Ağacı ola­rak adlandırılır.

Sonuç

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi “evrim” kelimesi, değişme, başkalaşma, farklılaşma ve ilerleme gibi aralarında ince ayırımlar bulunan pek çok kelime, tâbir ve de­yim yerine kullanılmaktadır.

Ayrıca, bir türden bir başka türün ve dolayısıyla bu yolla bütün canlıların tesadüfen ortaya çıktığını da içine alan “evolüsyon” görüşü de bu manada ele alınmaktadır.

Bütün bu mânâlar “Evrim Teorisi” adı altında ifade edil­me­ye çalışılır. Hâlbuki “tekâmül” mânâsında “evrim” kullanılıyorsa, yani siz “evrim” terimiyle “tekâmül” mânâsını ifade etmek istiyorsanız, bu mânâdaki evrim, teori değil, bir kanundur.

Ay­nı şekilde, “evrim” terimiyle, tahavvülat-ı zerrat, yani atom­ların hâl değiştirmesi kastediliyorsa, o da teori değil, bü­­tün kâinatta cereyan eden umumi bir kanundur.

Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, yaratılış, evrimin karşıtı olarak kullanılmamalıdır. Çünkü, Allah istediğini istediği tarzda yaratabilir. Yani, varlıkları ani ve defi olarak yarattığı gibi, tedrici ve zaman içerisinde değiştirerek, farklılaştırarak, halden hale getirerek, basitten mükemmele doğru da yaratabilir. Demek ki, tekâmül, tahavvül, tebeddül gibi tâbirlerin yerine kullanılan evrim, aslında "sünnetullah" tâbir edilen Allah’ın kâinatta koyduğu kanunlardır. Elementlerin canlı bünyesine getirilmesi, orada bir takım kimyevî reaksiyonlara sokulması, canlıların alınan besinlerle tedrici olarak büyüyüp gelişmeleri hep bu sünnetullah çerçevesinde cereyan etmektedir.

İşte burada esas tartışmaya sebep olan ise, bütün canlıların tek kaynaktan silsile halinde birbirinden tesadüfen meydana geldiği görüşüdür. Evolüsyon olarak ifade edilen bu evrim düşüncesinin hiçbir ilmî delili yoktur. Zira, canlıların genetik yapısı böyle silsile halinde bir yaratılış düşüncesine kesinlikle imkan vermemektedir. Çünkü her canlının genetik potansiyeli, kendi türüne ait gen havuzu ile sınırlıdır. Her hangi bir canlı grubuna ait bir gen havuzunun değişerek bir başka canlı grubunun gen havuzunu hâsıl ettiği düşüncesinin hiçbir ilmi delili yoktur.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun