Evlatlığın eşi ile evlenilebileceğini göstermek için ayetle ifade edilmesi yeterli olmaz mıydı?

Tarih: 24.12.2015 - 09:01 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Neden Peygamber evlenerek bunu göstermek zorunda kaldığı söyleniyor?
- Ateistlerin iddiası: İslama göre Ahzab 37. ayeti müminlerin kendi evlatlıklarının boşadıkları eşleri ile evlenmelerine izin veriliyor o zamanın Arap geleneğinde bu tür evlilikler yasakmış bu ayetle ayrıca Muhammed gelini Zeynep'le evleniyor. Ahzab 37. ayetinde Kuran’daki en büyük sahtekarlığa şahit oluyorsunuz. Bunu tam olarak görmek için birkaç soru sormak lazım:
1. Muhammed’in, Zeynep'le evlenmesine ne gerek var, ayet sadece bu evlilikler bundan sonra dinen yapılabilir diyemez miydi?
2. Evlatlıklarınızın boşadıkları eşleri ile evlenebilirsiniz diye bir ayete ne gerek var? O zamanın toplumcunun daha büyük sorunları vardı. Kuran'da köleliği kaldıran tek bir ayet yok mesela.
3. Son 1400 yıldır Muhammed dışında kaç kişi bu ayet sayesinde evlatlığının eşiyle evlenmiş?
4. Ahzab 38. ayetinde Muhammed'in Zeynep'le olan evliliği yüzünden çevresinden tepki topladığı anlaşılıyor madem bir önceki ayet Arap topluluğundaki bir geleneğinde kaldırmak için o halde neden ahzab 38 ayeti sadece Muhammed'i aklamak üzere?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Soruda yer alan “Ahzab suresi 37. ayetinde Kur'an’daki en büyük sahtekarlığa şahit oluyorsunuz” ifadesinden, itirazcının dinsizlikten aldığı bir cüretle “sınır tanımaz zırvalara” imza atmaktan çekinmediği anlaşılıyor. Bir söz var: “Zırva tevil kaldırmaz.” diye..  

Bu soru da böyle sorunlu bir dinsizlik densizliğini yansıtmaktadır. Aslında ahmakların cevabı sükuttur. Fakat bazı yarım akıllılar da bu ahmakların etkisinde kalabilirler. Bu ihtimalden dolayı surulara sırayla cevap veriyoruz:

1 ve 2. Hz. Zeynep, Hz. Muhammed (asm)’in halasının kızıdır. Eğer onunla evlenmek isteyseydi, elbette bu işi çoktan olmuş olacaktı. Halbuki, Hz. Peygamber (asm) Zeyneb’in kölesi ve evlatlığı olan Zeyd ile evlenmesini teklif etmişti. Hz. Zeyneb ise, soylu bir Kureyş kadını olarak bir köleyle evlenmeyi reddetmişti.

Bunun üzerine,

 “Allah ve Resulü herhangi bir meselede hüküm bildirdikten sonra, hiçbir erkek veya kadın müminin, o konuda başka bir tercihte bulunma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne isyan ederse besbelli bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzab, 33/36)

mealindeki ayet indirilmiş ve Zeyneb bu evliliğe razı olmak zorunda kalmıştı. (Taberi, Razi, Kurtubi, ilgili ayetin tefsiri)

Demek ki, Hz. Zeyneb’in Zeyd ile evlenmesi, boşanması ve Hz. Peygamber (asm) ile evlenmesi hususu, baştan sona Allah’ın bir planı dahilinde cereyan etmiştir. Hz. Muhammed (asm)’in bunda hiçbir dahli olmamıştır.

Bu ilahi senaryoyu düşünen her aklıselim sahibi, bu konunun normal bir evlilik meselesi olmadığını, içinde en az üç kişinin imtihandan geçirildiğini, sonuçta olayın kahramanlarının Allah’ın emrine boyun eğdiklerini anlamakta güçlük çekmez.

Bu müteselsil olaylarda rol alan hiçbiri istek ve arzusuna uygun bir iş yapmamıştır. Örneğin: Hz. Zeyneb, Hz. Zeyd ile asla evlenmek istememiştir, fakat evlenmek zorunda kalmıştır. Kuvvetli ihtimalle Hz. Zeyd de baştan beri bu evliliğin yürümeyeceğini düşünmüş ve içinden isteyerek taraftar olmamıştır. Ancak o da evlenmek zorunda kalmıştır. Hz. Muhammed (asm) ise, en çok bu evliliğe isteksiz davranmıştır. Çünkü bir yandan kölesi ve evlatlığının hanımı ile evlenmesinin büyük dedikoduya sebep olacağını düşünüyor ve boşanması durumunda Allah’ın onu kendisiyle evlendireceğini -nebevi ilhamla- kesin biliyordu. Ne var ki o da isteğinin dışında bu olayın tahakkuk etmesi için rol almak zorunda kalmıştır. 

Mealini vereceğimiz ayeti insafla düşünen kimse bu söylenenlerin doğru olduğunu anlar:

“Hani hem Allah’ın nimet ve ihsanına, hem de senin iyiliğine nail olmuş olup da hanımını boşamaya karar vermiş olarak sana danışmaya gelmiş olan kişiye sen: 'Eşini yanında tut, Allah’tan kork!' demiştin. Allah’ın açığa çıkaracağı bir durumu içinde saklamıştın, çünkü insanlardan çekinmiştin. Halbuki asıl Allah’tan çekinmen gerekirdi. Neticede, Zeyd eşini boşayıp onunla ilişkisini kestikten sonra, biz onu sana nikâhladık ki, bundan böyle evlatlıkları, eşleriyle ilişkilerini kestikleri, onları boşadıkları zaman, o kadınlarla evlenmek hususunda müminlere bir güçlük olmasın. Allah’ın emri her zaman gerçekleşir.” (Ahzab, 33/37)

Bu ayette yer alan  ve Hz.Peygamberin, karısını boşamak isteyen Zeyd’e hitaben söylediği "Eşini yanında tut, Allah’tan kork!" şeklindeki sözlerinden onun bu işi engellemek için ne kadar içtenlikle uğraştığını anlayabiliriz.

Ayetin, “Allah’ın açığa çıkaracağı bir durumu içinde saklamıştın, çünkü insanlardan çekinmiştin.” mealindeki ifadesi bu konuda çok açıktır; bu evlilik Hz. Peygamber (asm) için de büyük bir imtihandır. Nitekim, Hz. Aişe: “Eğer Hz. Peygamber, kendisine vahyedilen  bir ayeti gizleyecek olsaydı, bu ayeti gizlerdi.” (İbn Kesir, ilgili yer) demiştir. Hz. Peygamber (asm)'in içinde sakladığı şey Allah tarafından kendisine bildirilen “Zeyd’in boşaması durumunda Zeyneple evlendirilecek olması”dır. (bk. İbn Kesir, a.g.y)

Bu olaylar zinciri, kökleşmiş bir cahliye âdetini -herkesin kabul edeceği bir uygulama ile- ortadan kaldırmaya yönelik olduğu gibi, aynı zamanda samimi müminlerle münafıkları birbirinden ayırmayı da hedeflemiştir. Allah’a, peygambere ve Kur’an’a iman edenler bu olayın perde arkasında da Allah’ın ilmi, hikmeti ve iradesinin yattığını anladılar. İkiyüzlü münafıklar ve dinsizler ise, bunu bahane ederek küfürlerinde ısrar etmeye devam ettiler ve bu imtihan hala devam etmekte ve kıyamete kadar da devam edecektir.

3. "Son 1400 yıldır Muhammed dışında kaç kişi bu ayet sayesinde evlatlığının eşiyle evlenmiş?” sorusu abesle iştigaldir. Çünkü, İslam tarihinde böyle bir araştırma yapılmadığı gibi, böyle bir istatistiki bilgiye de yer verilmemiştir. Böyle bir şeyin olmadığını iddia eden varsa, onu ispat etmekle yükümlüdür. Yoksa, 14 asır boyunca milyarlarca Müslümanlar arasında tahakkuk eden bu gibi olayların sayısı yüzlerce olabilir. Küçük bir araştırma ile bu konuda vuku bulan bir kaç olayı tespit etmek her zaman mümkündür.

Fakat, bunun olmadığını ispat etmek için 14 asır boyunca bütün zaman dilimlerini ve o zamanlarda yaşayan tüm insanların hayat hikayelerini araştırmak gerekir ki, bu imkânsızdır. Dolayısıyla böyle bir iddia da havada kalmaya mahkumdur.

4. Soruda “Neden 38. ayette yalnız Hz. Peygamberden sözedilmiş” diye itiraz edilmiştir. Bu itiraz, itirazı yapan kişinin ciddi bir kafa karışıklığına maruz kaldığının göstergesidir. Çünkü, olayın bu sürecinde başka insanlar değil, yalnız Hz. Peygamber (asm) vardır. Bu olaylar zincirinin, diğer insanların bu konuda önlerini açmaya yönelik olduğu 37. ayette zaten bildirilmiştir. Burada onu lüzumsuz yere tekrar etmek Kur’an’ın belagatine aykırıdır. 

İlgili ayetin meali şöyledir:

“Allah’ın, kendisine takdir edip helâl kıldığı bir hususu yerine getirmekte Peygambere herhangi bir güçlük yoktur. Sizden önce gelip geçen peygamberler hakkında da Allah’ın kanunu böyle cari olmuştur. Allah’ın emri, mutlaka yerini bulan bir kaderdir.” (Ahzab, 33/38)

Burada görüldüğü gibi, bir örnek olmakla beraber, fiilen tahakkuk eden bir olaydan sözedilmiş ve âdeta -özetle- şunlara dikkat çekilmiştir:

“Hz. Peygamber (asm)'in evlatlığı olan Zeyd’in boşadığı eski karısıyla evlenmesi, Allah tarafından helal kılınmış ve cahliye âdeti ortadan kaldırılmıştır. Bu konuda Hz. Peygamber (asm)'in ne bir dahli ne de bir sorumluluğu yoktur. Hatta bu nikahı bizzat Allah kıymıştır. Bu evlilik, Hz. Peygamber (asm)'in arzusu değildir. Bilakis, hikmet dolu Allah’ın kaderiyle takdir edilmiştir. O da bu kadere boyun eğmiştir.”

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun