Eşine ihanet edene dünyada ve ahirette neler olur?
- Bir erkek evlense ama eşine ihanet etse, dünyada ve ahirette neler olur o kişiye?
- O kişiye bu ihaneti yapmaması için ne gibi tavsiyeler verilmelidir?
Değerli kardeşimiz,
Öğüt ve tavsiyeler genellikle muhatabın durumuna göre değişir. Çünkü ihanet edenin veya başka yanlış yapanın psikolojik durumu, sosyal konumu, ailevi sorunu vs. bilmekle, söylenen sözün etkisi olabilir. İlaçların bazı şahıslara faydalı bazısına zararlı olduğu gibi, tavsiyelerin de yerine göre yarar ve zararı olabilir. Zaten belagat “mukteza-yı hâle mutabakat” olduğuna göre, beliğ bir söz söylemek için muhatabın halini iyi bilmek gerekir.
“Allah, onların kalplerindeki gerçek niyet ve maksadı çok iyi bilir. Öyleyse, onlara itibar etme ama yine de onlara öğüt ver ve onlara vicdanlarını sızlatacak beliğ (açık ve etkileyici) söz söyle.” (Nisa, 4/63)
mealindeki ayette, etkili sözün muhatabın durumunu nazara alan belagatli söz olduğuna dikkat çekilmiştir.
Bununla beraber genel manada herkesin bir derece etkileneceği bazı hususları nazara vermekte fayda vardır:
a) “Şayet biriniz hoşunuza giden bir kadın gördüğü zaman, (peşine takılıp gitmesin. Bilâkis) evinde kendi arzusunu yerine getiren hanımının yanına gitsin.” (Müslim, Nikah, 9) manasındaki hadis-i şerifte çok önemli bir tedbir yolunu gösterilmiştir.
Madem ki, önemli olan kişinin şehevi duygularını tatmin etmektir, o halde “haramı bırakıp helal yola tevessül etmek” aklı başında bir müminin kaçırmayacağı bir tavsiyedir.
b) “Kadınlar yanınızda Allah’ın emanetidir.” (Tirmizi, Rada, 11)
Evlenme / nikâh akdiyle birer emanet olarak aldığı hanımını aldatan kimse -zina suçunun yanı sıra Allah’ın emanetine hıyanet etmiş olur. Bunun dünyadaki cezası recm yani ölümdür, ahiretteki cezası ise çok daha ağırdır. Allah’a ve ahiret hesabına inanan kimsenin aldatma ve hıyanet suçu işlemesi çok koyu bir uykuyu, pek kalın bir gafleti gösterir.
c) Bediüzzaman Hazretlerinin şu veciz tavsiyesini de hatırlayalım:
“Hem (ey insan! Allah) senin mahiyetine öyle manevî cihazat ve latifeler vermiş ki; bazıları dünyayı yutsa tok olmaz. Bazıları bir zerreyi kendinde yerleştiremiyor. Baş, bir batman taşı kaldırdığı halde; göz, bir saçı kaldıramadığı gibi; o latife (örneğin Allah korkusu ve utanma duygusu), bir saç kadar bir sıklete, yani gaflet ve dalaletten gelen küçük bir halete dayanamıyor. Hattâ bazen söner ve ölür. Madem öyledir; hazer et (sakın ve uzak dur), dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem'a, bir işarette, bir öpmekte batma! Dünyayı yutan bütün letaiflerini onda batırma. Çünkü çok küçük şeyler var, çok büyükleri bir cihette yutar. Nasıl küçük bir cam parçasında; gök, yıldızlarıyla beraber içine girip garkoluyor (içine girip kayıp oluyor). Hardal gibi küçük kuvve-i hâfızanda, senin sahife-i amalinin ekseri ve sahaif-i ömrünün ağlebi içine girdiği gibi; çok cüz'î küçük şeyler var, öyle büyük eşyayı bir cihette yutar, istiab eder.” (B. Said Nursi, Mesnevi-i Nuriye, s. 177)
Bir dakikalık gayrimeşru bir zevk ile kişinin insanlık hüviyeti, insanî erdemleri yok olup gider. Hayvandan aşağı düşer.
d) “Meselâ: Göz bir hassedir ki, ruh bu alemi o pencere ile seyreder. Eğer Cenab-ı Hakk'a satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan; geçici, devamsız bazı güzellikleri, manzaraları seyr ile şehvet ve heves-i nefsaniyeye bir kavvad derekesinde bir hizmetkâr olur. Eğer gözü, gözün Sâni'-i Basîr'ine satsan ve onun hesabına ve izni dairesinde çalıştırsan; o zaman şu göz, şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir mütalaacısı ve şu âlemdeki mucizat-ı san'at-ı Rabbaniyenin bir seyircisi ve şu Küre-i Arz bahçesindeki rahmet çiçeklerinin mübarek bir arısı derecesine çıkar…” (Nursi, Sözler, 27)
Yani gözü Allah’ın emir ve yasaklarına riayet ederek çalıştırsan, bu takdirde göz çok şerefli bir müfettiş, çok onurlu bir okuyucu, pek haysiyetli bir bal arısı hükmünde olur. Bütün evreni mütalaa eder, Allah’ın harika sanat tablolarını tefekkür telefonuyla insanın akıl ve gönlüne gösterir. Allah’ın sonsuz rahmetinin himayesine girer ve hakiki bir insan olur.
Aksine hareket ettiği zaman insanlık gömleğini değiştirmiş, maymun kılığına girmiş, yolunu şaşırmış, hayvan derekesine düşmüş garip bir mahluk olup çıkar.
e) “Sakın zinaya yaklaşmayın! Çünkü o, çirkinliği meydanda olan bir hayasızlıktır, çok kötü bir yoldur.” (İsra, 17/32) mealindeki ayette zinanın kıyısından köşesinden bile geçmenin çok tehlikeli olduğuna dikkat çekilmiştir.
Âdeta, “Sakın bu tarlaya yaklaşmayın çünkü burası mayın tarlasıdır...” veya “Sakın buradan geçmeyin, çünkü elektrik yüklü yüksek gerilim hattı vardır.” ifadelerinde olduğu gibi, yabancı bir erkek ve bir kadının nikâhsız olarak birbirine yaklaşmalarını, her an patlamaya hazır bir mayın tarlası şeklinde tasvir edilmesi, gerçekten Allah katında bu suçun ne kadar büyük ve ağır olduğunun göstergesidir. Bu iman şuuru ile bağdaşmaz.
Şeytana uyan kimsenin derhal tövbe etmesi ve bu mayın tarlasının yanından bile geçmemeye ahd-u peyman etmesi, kuvvetle ve yemin ederek samimi ve içten söz vermesi gerekir.
Rabbimiz cümlemizi bu gibi kötülüklerden korusun muhafaza etsin, âmin!
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Allah'ı menfaatsiz sevmeyen Müslüman, münafık mı olur?
- Harama bakmanın şeytanın zehirli bir oku olmasına dair bir hadis var, onun (Arapça) metnini, kaynağını ve mealini verebilir misiniz?
- Kadına, çocuklara, hayvanlara tecavüzün bir önemi yok mu ki, bununla ilgili ayetler yok?
- Allah neden "zina yapmayın" değil de "zinaya yaklaşmayın" diyor?
- Tarikat ve cemaat önderlerini taklit etmede bakış açımız nasıl olmalıdır?
- Kur'an'da, yeryüzünde gezmek övülüyor mu yeriliyor mu?
- Kim Allah’ın velisine ihanet ederse Allah’a ihanet eder, şeklinde bir hadis var mıdır?
- Yedi kat göklerden, Arş ve Kürsi’den bahseden hadisi nasıl anlamalıyız?
- SÜNNETLE YAŞAMAK 4
- Hiçbir hayrı küçümsemeyin, sözü hadis mi?