Yüce Allah evli eşlerin karı koca hayatını meşru kılmıştır. İslamî edep sınırları içinde kalan eşlerin, kendi arasındaki cinsel hayatının ayıplanma ve kınanma yönünün bulunmadığı da belirtilmiştir. (bk. Mü'minûn, 23/6)
Ancak özellikle kadını fizik ve ruh sağlığı bakımından korumak gayesiyle, evli eşlerin cinsel hayatına da bazı sınırlamalar getirilmiştir. Kadının aybaşı ve lohusalık günlerinde, hacda ihramlı olduğu sürece, dolaylı boşama yöntemleri olan zıhar veya îla durumunda bunlara ait keffaret cezası yerine getirilinceye kadar, kocası ile cinsel ilişkide bulunması caiz değildir. Böyle durumlarda kadın eşini reddetmelidir.
Ayrıca hastalık, zayıflık ve güçsüzlük gibi bir sebeple cinsel ilişkiye dayanamayan ve bu yüzden istemeyen kadın da cinsel ilişkiden sakınabilir. Hatta böyle bir durumda kadınla cinsel ilişkiye girmek ona zarar vereceğinden erkek sorumlu olur. (Ibn Âbidîn, el-Ukûdü'd-Dürriyye I/26.)
Kadının sağlık, biyoloyik, psikolojik gibi nedenlerden dolayı eşiyle cinsel ilişkiden sakınma hakkı vardır. Bu konularda eşler arasında anlaşmazlık çıkarsa, dindar ve uzaman bir doktorun vereceği karara göre haraket etmeleri gerekir.
Erkeğin eli vb. şeylerle kendini tatmin etmesi caiz olmadığı gibi, kadının da bu yolla tatmin araması câiz değildir. Ancak koca, karısının eli ile ya da vücudunun diğer yerleri ile tatmin olabileceği gibi, karısını da bu yolla tatmin edebilir. (Serahsî, Mebsût X/159.) Bu açıdan herhangi bir nedenle eşiyle ilişkiye girmeyen erkek, eşinin yardımıyla cinsel ilişkiye girmeden tatmin olabilir.
Kadın sebepsiz olarak kocasının isteğini reddetmesi ise caiz değildir. Peygamber (asm) de bu konuda şöyle buyurmaktadır:
"Erkek karısını yatağa çağırır, kadında gelmeye yanaşmaz, erkek öfkelenmiş olarak sabahlarsa, melekler sabaha kadar o kadına lanet ederler."(bk. Buharî, Nikâh 85; Müslim, Nikâh 120-122)