Epifiz bezi körelmiş bir organ mıdır?

Epifiz bezi körelmiş bir organ mıdır?
Tarih: 02.05.2019 - 20:06 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Epifiz bezi ve Ra'nın gözü arasında bir ilişki var mıdır?
- Epifiz bezi hakkında bilgi verebilir misiniz?
- Epifiz bezi ile ilgili ortada dolaşan söylentiler hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Epifiz bezi ve gece yatmak arasında ne tür bir ilişki olabilir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Darwinizmi savunan ateistlerin, insan da dâhil bütün varlıkların silsile halinde tesadüfen birbirinden meydana geldiği iddialarına delil olarak ileriye sürdükleri organlardan birisi de insandaki epifiz bezidir. Onlara göre bu yapı insanda işe yaramayan körelmiş bir organdır. Onun daha aşağı yapılı atalarından kaldığını ileri sürmektedirler.

Omurgalıların beyninde, beynin iki yarım küresinin birleştiği alt yüzde yerleşmiş mercimek büyüklüğünde bir bezdir. Boyutu ve pozisyonu türler içinde dahi farklılık gösterir.

Erişkin insanlarda ortalama ağırlığı 100-180 mg olup, 5-9 mm uzunluğunda, 3-6 mm genişliğinde, 3-5 mm derinliğindedir ve pia mater ile sarılmıştır. İçinde 5 çeşit hücre tipi vardır, fakat en önemli olanları pinealositlerdir. Pinealositlerin epifiz bez içerisindeki oranı %90'a ulaşır. İnsan epifizi 1-2 yaşına kadar büyür, ondan sonra sabit kalır.(1)

Epifiz melatonin adı verilen bir hormon salgılar. Triptofan adı verilen bir amino asitten önce serotonin ondan da melatonin yapılır.(2)

Diğer endokrin organlardan farklı olarak, epifiz melatonini sentezlendikten sonra depolamaz ve melatonin pineolositlerden hızlı bir şekilde bez içindeki kapiller damarlara ve üçüncü ventrikül aracılığıyla BOS’a geçer.

Lerner ve Case 1958 yılında çalışmalarında önemli bir adımı atmışlar ve epifiz bezin asal hormonu melatonini tanımlamışlardır. Bundan on yıl sonra da epifizin görevlerinde aydınlık ve karanlığın rolü bildirilmiştir.(3)

Normal insanlarda melatonin en çok gece salgılanır. Plazma melatonin konsantrasyonu gece saat 02:00 ile 04:00 arasında en yüksek değerlerine ulaşır. Erişkinde salgılanma genelde saat 21:00-22:00 arası başlar, saat 07:00-09:00 arası sona erer. Gündüz melatonin konsantrasyonu, gece ölçülen değerin yirmide biri civarındadır. Melatonin plazma konsantrasyonu gündüz 0-20 pg/ml iken, gece 50-200 pg/ml düzeyine yükselmektedir. Bir günde 30 mg melatonin üretilmektedir ve bunun % 80’i gece sentez edilmektedir.

Birçok türde melatonin sekresyonu gecenin uzunluğu ile ilişkilidir. Gece ne kadar uzarsa, melatonin salgılanması o kadar uzun sürer. Aydınlık-karanlık fazın başında ve/veya sonunda sekresyonu baskılar ve ritmi düzenler.

Melatoninin salgılanması mevsimlik farklılık da gösterir. Yazın daha geç salınırken, kışın salınım daha erken başlar. Uzun süreli melatonin salgılanması kısa günlerde, kısa süreli melatonin salgılanması uzun günlerde görülür. Gece salgılanan melatonin canlıların gece ve gündüz sürelerini, günlük çalışma ve üreme ritmini ve deri rengini kontrol eder. İnsanlarda çocukluğun ilk yıllarında çok salgılanan melatoni, ileriki yıllarda azalır.

Görme özürlülerde ve PMD denilen psikolojik bir rahatsızlıkta melatonin salgılanmasında bozukluk vardır.(4)

Melatoninin organizma üzerinde çeşitli etkileri vardır. Bu etkilerinin bir kısmını reseptör aracılığı ile yapar, diğerleri reseptörden bağımsızdır. Bu hormonun bir görevi de uykuyu düzenlemek, uyku ritmini yönetmektir. Bu sebeple ona kaliteli uyku antrenörü de deniyor. Karanlık, bu hormonun salgılanmasını artırdığından ona karanlıklar hormonu diyenler de var.(5)

Işık, özellikle ani ve parlak ışık ise, melatonin seviyesini azaltır. İnsanların biyolojik sisteminin doğru çalışması, kişilerin ardışık olarak uygun miktarda gündüz ve gece periyotlarına sürekli girmesine bağlıdır. İşte bu işlemi kontrol eden hormon melatonindir. Karanlıkta üretim artar, ışıkta ise düşer.

İnsanın biyolojik yapısı, gündüzleri uyanık kalması, geceleri ise uyuması için tasarlanmıştır. Geceleri melatonin, gündüzleri ise, serotonin ve kortizol hormonlarının etkileri daha baskındır. Sempatik ve parasempatik sinir sisteminden uyarılar alır. Bu yapı, kan–beyin bariyerinin dışında kalır. Burası beynin ışığa hassas bölgesidir. Bu sebeple kendisine “Üçüncü göz” de denir. Ama görme işlemiyle bir ilgisi yoktur. Gözün retina tabakasından gelen ışık uyaranları epifize ulaşır. Böbrekten sonra en çok kanlanan organdır.

Melatoninin sirkadyen ve mevsimsel ritimlerin, immün fonksiyonun, retinal fizyolojinin, tümör inhibisyonunun, uykunun düzenlenmesi gibi fonksiyonlarının yanı sıra yakın zamanlarda keşfedilen serbest radikal toplayıcı ve antioksidan etkileri olduğu bulunmuştur. Melotonin vücutta üretilen antioksidan maddelerin en önemlisidir. Biyolojinin biyokimyasal işleyişinde oksidasyon ara ürünleri ve oksidatif stres kaçınılmazdır. Vücut bu strese karşı epifiz bezinde üretilen melotoninle  antioksidan  koruma düzeneği  teşkil edilir  ve vücudun korunması onun aracılığıyla sağlanır. (6)

Melatoninin beyinde oksidatif hasara karşı oldukça koruyucu olduğu ispatlanmıştır. Organizmadaki oksidatif hasarın % 50’sinin hidroksil radikalinden kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Hidroksil radikali çok reaktif olup, üretildiği yerin çevresindeki molekülleri ayırt etmeden zarar verir. Melatoninin çeşitli teknikler kullanılarak in vivo ve in vitro oldukça toksik hidroksil radikalinin toplayıcısı olduğu gösterilmiştir. Bu sebeple melatoninin etkisi önemlidir. Diğer antioksidanların çoğundan daha büyük hızla toplayıcı etki gösterir.

İnsanın kafatası içinde 5-10 mm uzunlukta, 100-180 mg ağırlıkta yer kaplayan bu organa yüklenen görevlere bakınca, bunun "Tüm organın işleyişini tasarlayan kim ise, bunu da tasarlayan odur." demekten başka çare yoktur. Yani, insanı yaratan Allah (cc), epifiz bezine bu görevleri yükleyip gerekli yere yerleştirmiştir.

Bilimin epifiz bezi için şimdilik tespit edebildiği görevleri bunlar olmakla beraber, gelecekte belki daha başka vazifeleri de ortaya konacaktır. Böyle çok hayati görevleri bulunan organları vazifesiz ve körelmiş organ olarak takdim etmek ve bunu insanın aşağı yapılı varlıklardan geldiği iddiasına delil olarak ileriye sürmek ve bu tip görüşleri bilimsel bilgi şeklinde takdim etmek, pozitivist felsefî düşüncenin ve ateist ideolojinin bir ürünüdür.

Bilimsel çalışmaları ideolojisine alet eden ateizme dayalı pozitivist felsefeye göre; hayat bir mücadeleden ibarettir ve güçlü olan haklıdır. İnsan ise, hayvan neslinin evriminden tesadüfen ortaya çıkmıştır ve dolayısıyla hiçbir manevî sorumluluğu yoktur.

Böyle bir düşünce üzerine bina edilmiş insanlık âlemi, yaklaşık iki yüz yıldır huzur ve barış yüzü görmedi.

Bilimsel çalışmalar ideolojik platformdan uzaklaştığı ve kendi tabii mecrasına oturduğu oranda, insanlık önce kendisini, kendi yaratılışındaki ulvî duygu ve düşünceleri tanıyacaktır. Tesadüf ve gelişigüzelliğin değil, planlı iradeli ve kastî bir yaratılışın ürünü olduğunu anlayacak, sorumluluklarını idrak edecek ve kendisini dünyanın en şerefli mahlûku olarak gönderen Yaratıcısını bilecek, huzur ve saadeti, barış ve mutluluğu bulacak, tevazu ve hoşgörüyü elde edecektir.

İşte o zaman dünya insan için adeta cennete dönecektir.

Kaynaklar:

  1. Reiter RJ: The mammalian pineal gland: structure and function, Am J Anat, 1981; 162: 287-313.
  2. Palaoğlu, S. ve Beşkonaklı. E. http://geriatri.dergisi.org/pdf/pdf_TJG_102.pdf
  3. Lerner AB, Case JD. Takahashi Y: Isolation of melatonin, pineal factor that lightens melanocytes, J AmChem Soci, 1958; 80:2587
  4. Gümüşderelioğlu, M., Altındal, Ç., D. https://www.pdf-archive.com/2016/09/30/bilim-ve-teknik-eyl-l-2014/bilim-ve-teknik-eyl-l-2014.pdf
    Müftüöğlu, O.http://www.hurriyet.com.tr/uykunuzun-antrenoru-11450924.
  5. Reiter RJ: Functional diversty of the pineal hormone melatonin: its role as an antioxydant. Exp clin endocrinol, 1996; 104: 10-16.
  6. Reiter RJ, Poeggeler B, Tan D: Antioxidant capacity of melatonin: A novel action not requiring a receptor. Neuroendocrinol lett, 1993; 15: 103-116.

Opr. Dr. Selçuk Eskiçubuk
Genel Cerrahi Uzman

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun