Ekonomik krizden, yoksulluk ve işsizlikten kurtulmanın bir yolu var mı?

Tarih: 21.11.2021 - 13:13 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Yoksulluk derdi, neredeyse insanlıkla yaşıttır; dinler ve beşeri sistemler teorik ve amelî olarak bu derde çare bulmaya çalışmış, birçok farklı formüllerden söz etmişlerdir.

İslam’ın bu derde çare olarak ileri sürdüğü ve belli zamanlarda uygulayarak müspet sonuçlar alınmış olan çözümü özetlemeye çalışacağız. Bu çözüm önerileri bugün de yarın da her yerde her durumda uygulamak mümkündür ve uygulanmalıdır.

Yoksulluk Nedir?

Zekat mükellefiyetini göz önüne alırsak Hanefî mezhebine göre temel ihtiyaçları (havâic-i asliyyesi) dışında Müslümanı zekat yükümlüsü kılacak kadar zekatlık serveti olan (Mesela 85 gram altını olan) kimse zengin, buna malik olmayan kimse yoksul sayılır ve bu kişiye zekât verilebilir.

Hedef, her bir ferdin temel ihtiyaçlarını (sağlıklı ve yeterli beslenme, barınma, yaz ve kışa göre giyilecek iç ve dış giysiler, elbiseler, zamanın ve şartların değişmesiyle temel ihtiyaçlar arasına giren araçlar, gereçler ve ihtiyaçlarını) sağlamış olarak yaşamasıdır; İslam toplumu bunu sağlamakla yükümlüdür.

Geniş Aile, Sivil Toplum ve Devlet

Genel kural şudur: Fazlası olan, ihtiyacı olana verecek; herkes eşit derecede yoksul veya zengin olmayacak, ama zenginlerin yanında temel ihtiyaçlarını karşılayamamış bir yoksul kalmayacak.

Bu amacı gerçekleştirmek için öngörülmüş kaynaklar geniş aile, sivil toplum ve devlettir.

- Geniş aile içinde sıra kendine geldiğinde zengin (fazlası) olan, olmayana verecek (mecburi nafaka).

- Farz ve nafile ibadet olan ve/veya ceza olan kaynaklar: Zekat, fitre, kurban, kefaret, fidye, sadaka, hayır, karz-ı hasen (faizsiz ve menfaatsiz ödünç vermek)

- Bunlar maksadı hasıl etmeyince devlet devreye girecek ve bütçesi yettiği kadar yoksulluk problemini çözecektir (mecburi).

Çözümden maksadımız, temel ihtiyaçların sağlanmasıdır.

Sıra devlete gelmiş de devlet bunu ihmal etmiş ise onu tenkit etmek, uyarmak, istenmeyen sonuçlarından haberdar etmek aklı, dili, kalemi eren her Müslümanın vazifesidir. Lakin devlete sıra gelmeden vazifelerini ihmal eden diğer kaynakları da aynı şekilde eleştirmek ve uyarmak vazifedir.

Yalnız devleti ve iktidarı suçlayanların bir kısmının maksadı üzüm yemek yerine bağcıyı dövmek olmamalı.

İşsizlik

Temel ihtiyaçlarını kendi imkânlarıyla sağlamış olup maddi üretime katkı yapmasına da toplumun muhtaç olmadığı bir kimse, maddi üretim veya zengin olmak için çalışmaya mecbur değildir.

Çalışma imkânı bulunduğu halde devlete ve topluma yük olan kimse, en azından geçimini sağlayacak kadar çalışmaya mecburdur.

İş Yoksa Ne Yapacak?

Devlet ve sivil toplum, devamlı istihdam alanı açmak için çalışacaklar. Buna rağmen, çalışmak isteyen kimseye çalışacak yer gösterilemiyorsa, gerçek olarak işsizlik varsa işsiz ve ihtiyaç içinde olan şahısların temel ihtiyaçlarını temin, toplumun ve devletin ödevidir.

Başta açıkladığımız İslâmî, ahlakî, vicdanî kaynakların bir kısmı laik devlette işlemeyebilir ve devlet sivil toplumu farz olana bile icbar edemeyebilir ve zorlama imkanı bulamayabilir. Bu takdirde devletin işsizlik maaşı vermesi zorunlu hale gelir.

Aç Bırakmanın Maliyeti

Bir yandan yoksullara, bir yandan işsizlere devlet yardımı bütçeyi zorlar, geliri arttırmak için vergi kaynağına müracaat ekonomiyi bozar, aşırı ve dengesiz verginin herkese ve kesime zararı olur. Bir şekilde karşılığı bulunmayan para basmanın zararı ise herkese malumdur.

Çare; devletin, sivil toplumun ve imkânı olan herkesin her şeye rağmen ülkede aç ve açık bir kimse kalmayıncaya kadar, neye mal olursa olsun vazifelerini yapmalarıdır; çünkü bunu ihmal etmenin maliyetine denk bir maliyet yoktur.

Özetle ekonomik krizden, yoksulluk ve işsizlikten kurtulmanın bir değil birçok yolu vardır. Önemli olan herkesin bulunduğu konuma, duruma ve şartlara göre görevini yapması ve kendine düşen maddi ve manevi görevleri yapmadan suçu başkasına atmamasıdır.

İslam’ın gerçek anlamda uygulandığı ülkelerde ve Müslümanların İslamiyet’i gerçek anlamda yaşadığı yerlerde; devletin, sivil toplumların ve zenginlerin imkânı nisbetinde, aç ve açıkta kimse kalmaz.

Örneğin, alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber (asm) Efendimizin, konuyla ilgili sözlerinden ikisi şöyledir:

“Yanı başındaki komşusu aç iken tok olarak geceleyen kişi (olgun) mümin değildir.” (Heysemî, Mecme`u’z-zevâid, 8/167)

"Komşusu açken tok olarak yatan kimse bizden değildir." (Hakim, Müstedrek, 4/183, no: 7307)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 500+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun