Allah rızasından gayri olmamak, kul hakkına girmemek, karşısındakini rencide etmemek ve abartmamak kaydıyla, insanların aralarında ufak tefek şakalaşmaları dinimizce hoş karşılanmıştır.
Peygamber Efendimizin (asm) de bu tarz şakalaşmaları olmuştur. Örneğin;
Enes b. Mâlik'ten rivayet edilir ki:
Bir adam, Resulullah aleyhissalatü vesselamın yanına geldi ve onu devesine bindirmek istedi.
Resulullah (asm) da: "Biz de seni dişi devenin yavrusuna bindirelim." dedi.
Adam: "Ya Resulullah! Devenin yavrusuna nasıl bineyim?" diye sorunca, Resulullah (asm):
"Bütün develeri dişi develer doğurmaz mı?" buyurdu. (Ebû Dâvud, Edeb 84, 92)
Burada görüldüğü gibi hem hoş bir şaka yapılmış, hem de şakaya maruz kalan kişi ve buna şahit olanları şöyle bir tefekküre sevk etmiştir:
“Her yavrunun bir annesi var, dolayısıyla hepimizi de bir anne doğurdu. Henüz anne olmayan her dişi de anne olmaya namzettir, onları el üstünde tutunuz!”
İşte bu ve benzeri şakalar caizdir, hoştur.
Ancak karşısındakini aşağılayan, rencide eden şakalar hoş olmadığı gibi, Peygamber Efendimiz (asm) tarafından da yasaklanmıştır.
Bu tarz istenmeyen ve dinimizin yasakladığı şakalarda bahsettiğiniz manaya gelen: “İnsanın fikri neyse, zikri de odur!” darb-ı meseli akla gelmekte ve bunlar “Her şakanın altında bir hakikat payı vardır.” söylemini çağrıştırmaktadır.
Ancak böyle kesin ve kati bir genelleme yaparak yüzde yüz doğrudur da diyemeyiz.
Bize düşen, malayaniyattan uzak durmak, her işte olduğu gibi şakalaşmada da sırat-ı müstakim üzere olmak ve Peygamber Efendimizi (asm) örnek almaktır.