Dinin isminin önemi nedir?

Tarih: 21.05.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Görünüşte aynı, fakat sadece adı değişik bir şekilde inanç olur mu?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Din: Allah'ın, insanlara peygamberleri aracılığı ile gönderdiği bir sistemdir.

Öncelikle belirtelim ki Hak din, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem (as) ile başlamıştır. Esas itibariyle hak dinin temel prensiplerinde değişiklik yoktur. Fakat kabiliyetlerin, zaman ve mekânın, sosyal şartların değişmesine ve gelişmesine bağlı olarak ibadet şekilleri ve bazı hükümlerde değişiklikler olmuştur. Peygamberlerin getirdiği esaslarla fikirler geliştikçe, medeniyet ilerledikçe Allâh (c.c) peygamberleriyle ortaya koyduğu dinlerini de tekamül ettirmiştir. Bu tekâmül, sahifeler halinde başlayan ilahi kitaplar, Tevrat ve İncil'den sonra, kıyamete kadar sürecek olan sonsuz mucize Kur'an-ı Kerim'le noktalanmıştır.

Hz. Âdem (a.s.) ile başlayan ve temel esaslarında aynı olan ilahi dinler, Hz. Muhammed (s.a.v.) ile son bulmuştur. Gönderilen peygamberlerin sayısı konusunda Kur'an-ı Kerim'de herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Kur'an-ı Kerim'de yalnız yirmi beş peygamberin adı zikredilir: Âdem, İdris, Nuh, Hud, Salih, İbrahim, Lût, İsmail, İshak, Yakub, Yusuf, Eyyub, Şuayb, Musa, Harun, Davud, Süleyman, İlyas, El-Yesa', Zül-Kifl, Yunus, Zekeriyya, Yahya, İsa ve Muhammed (hepsine selâm olsun).

Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulur:

"Daha önce bazılarını sana anlattığımız, bazılarını da anlatmadığımız peygamberler gönderdik. Allah Musa ile bizzat konuştu." (Nisâ, 4/164).

Peygamberlerden beş tanesi getirdikleri tevhîd dininin yerleşmesi için büyük sıkıntı ve cefalara katlanmaları, üstün irade ve fazîletleri sebebiyle Ulûl-azm peygamber sayılmışlardır. Bunlar; Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed'tir. (bk. Ahzâb, 33/7).

Kendilerine peygamber gelmemiş hiçbir topluluk ve ümmet bulunmadığı Kur'an-ı Kerim'de açıkça beyan edilmiştir. (Fâtır 35/24; Nahl 16/63; Yunus 10/47). Dolayısıyla İlk peygamber Hz. Âdem (a.s.)'den son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.)'e kadar yüz binlerce peygamber gelip geçmiştir. (Müsned 5/265-266; İbn Hibbân,Sahîh, 2/77)

Hz. Âdem (a.s.)'den Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'e kadar gelen bütün peygamberler insanlara Allah'ın birliği inancını tebliğ etmişler ve Allah'a nasıl ibadet edileceğini öğretmişlerdir. Hz Âdem'den Hz Muhammed (s.a.v.)’e kadar gelen dinlere "semavi dinler", "hak dinler” veya "İslam" denmiştir. Zira İslâm kelimesi ve türevleri genel olarak Hz. Muhammed (s.a.v.)'den önceki semâvî tevhid dinleri ve mensupları için de kullanılmıştır. Çünkü vahy'in kaynağı bir olup, O da yüce Allah'tır. O'na ve peygamberlerine "tabi ve teslim olma" niteliği önceki dinlerde de vardır. Kur'an-ı Kerîm'de bununla ilgili pek çok âyet- i kerîme vardır.

Cenâb-ı Hak (c.c.) Nûh (a.s)'a vahyettiği gibi Hz. Muhammed (s.a.v.)'e de vahyettiğini bildirmiş (en-Nisâ, 4/163), Hz İbrahim ve ondan sonra gelen bazı peygamberleri ve mensuplarını "Müslüman" olarak nitelemiştir.

"Bir zaman Rabbi ona: 'İslâm ol' dediğinde, İbrahim: 'Âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum.' demişti. İbrahim İslâm ümmetinden olmayı oğullarına da vasiyet etti. Ya'kub da onu tavsiye ederek: 'Oğullarım! Allah sizin için bu dini seçti. O halde sizler sadece Müslümanlar olarak can verin.' dedi. Yoksa siz Yakub'a ölüm geldiği sırada yanında mı bulunuyordunuz? O zaman o, oğullarına: 'Benden sonra neye tapacaksınız?' demiş, oğulları da: 'Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilâhı olan tek ilâha kulluk edeceğiz. Bizler ona teslim olduk.' demişlerdi." (Bakara, 2/131-133).

Şu ayet-i kerîmede peygamberlerin mesajının temelde bir ve aynı olduğu ve bunun da İslâm'dan ibaret bulunduğu şöyle ifade buyrulur:

"Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene, Musa'ya ve İsa'ya verilen ve diğer peygamberlere Rableri tarafından verilene iman ettik. Onlar arasında bir ayının yapmayız, biz de Allah'a teslim olanlarız, deyin" (Bakara, 2/136).

Ancak daha sonra Yahudi ve Hristiyanlık dininin bozulduğu ve mensuplarının şirke düştükleri bir önceki ayette şöyle anlatılır:

"Kitap ehli: ‘Yahudi ve Hristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız’ dediler. Ey Muhammed! De ki: ‘Hayır biz bâtılı bırakıp hakka yönelen İbrahim'in dinine uyarız O, Allah'a ortak koşanlardan değildi’." (Bakara, 2/135).

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in tebliğ ettiği İslâm dini, İslam dininin tekâmül etmiş en son halkasıdır. Allah tarafından getirdiği Kur'an-ı Kerim, bütün insanlığa seslenen Allah'ın son kitabıdır. Onun için mutlak olarak “İslam dini” denilince Peygamberimiz Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği din kast edilir.

Bütün insanlığa hitabeden İslam dini, mutlak irade sahibi Allahu Teâlâ tarafından en mükemmel düzeye ulaştırılmıştır:

"Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı seçtim." (Maide,5/3).

Kendi devirlerindeki toplum ihtiyaçlarını karşılayan önceki semâvî dinler ve İlahi vahye dayandığı halde insanların eliyle tahrif edilen ilahi kitaplar, Kur'an-ı Kerim'in gelişiyle yürürlükten kaldırılmış Kur’an-ı Kerim onların yerini almıştır.

Biz Müslümanlar, peygamberlere gönderilen kitapların hepsine inanıyoruz. Kur'an-ı Kerim son ilahî kitaptır. Ondan sonra başka kitap gelmeyecektir. Kur'an-ı Kerim'in hükümleri kıyamete kadar geçerli olacak, değişmeyecektir. Kur'an-ı Kerim, bütün insanlığa gönderilen bir kitaptır. Her asrın ihtiyaçlarını karşılayacak hakikat ve hikmetlerle doludur. Yine inanıyoruz ki Peygamberlerin en büyüğü ve sonuncusu, bizim peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'dir.

Peygamberlik müessesesini kökten kabul etmemek veya herhangi bir peygamberin nübüvvetini inkâr da küfürdür. Bu yüzden diğer peygamberleri kabul etmekle birlikte Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Muhammed (s.a.v.)'i Allah'ın (c.c.) elçisi olarak kabul etmeyen Yahudiler, yine Hz. Muhammed (s.a.v.)'in peygamberliğini tanımayan Hristiyanlar küfre düşmüşlerdir.

Ayrıca peygambere ilâhlık isnat etmek de küfürdür. Nitekim Hristiyanlar Hz. İsa (a.s.)'nın Allah olduğunu söyledikleri için kâfir sayılmışlardır (bk. Mâide 5/17, 72).

"Yahudiler; ‘Uzeyr Allah'ın oğludur’ dediler. Hristiyanlar da: ‘Mesih (İsa) Allah'ın oğludur’ dediler. Bu, onların ağızlarıyla geveledikleri sözler olup, güya bununla, daha önce yaşayan inkârcıların sözlerini taklit ediyorlar." (Tevbe, 9/ 30).

Hz. Meryem'in doğuşundan, İsa (a.s)'yı mucizevî bir şekilde dünyaya getirişine kadar ki olaylar, Kur'an-ı Kerim'de ayrıntılı olarak yer almaktadır. Bunun bu kadar geniş ele alınmasının sebebi, Yahudi ve Hristiyanların sapıttıkları temel meselenin, gerçek yüzüyle açıklığa kavuşturulmasıdır. Allahu Teâlâ, İsâ (a.s)'ın dünyaya gelişi ve kendini daha beşikte iken kavmine takdim edişini zikrettikten sonra; "İşte Meryem oğlu İsa budur. Hakkı söylemiştir. Ne var ki, Yahudi ve Hristiyanlar bunda ihtilaf etmişlerdir." (Meryem, 19/34) buyurmaktadır.

İsa (a.s)'ın durumunu Allahu Teâlâ, Âdem (a.s)'ın durumuna benzetmektedir: "Allah katında İsa'nın durumu da Âdem’in durumu gibidir. Allah Âdem’i topraktan yarattı. Sonra ona "ol" dedi ve o oluverdi."(Al -i İmran, 3/59). Âdem (a.s)'ın topraktan yaratılışına inanmak nasıl imanla alâkalı bir şey ise, Hz. Meryem'in, İsa (a.s)'yı babasız olarak dünyaya getirişi de imanla alâkalıdır. Kalbinde fitne bulunanlar Yahudi ve Hristiyanlar gibi onun durumu hakkında şüpheye düşerler, Allah'a teslim olan kalpler ise, olayı âyetlerin haber verdiği şekilde kabul edip, tasdik ederler. Allahu Teâlâ rasulüne hitap ederek, onun şahsında bütün mü'minleri uyarmaktadır: "Bu, Rabbin tarafından bir gerçektir. Sakın şüphe edenlerden olma." (Al-i İmran, 3/60).

Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizin peygamber olarak gönderilmesinden sonra bütün insanların ve bilhassa Yahudi ve Hristiyanların kendi dinî kitapları gereğince Hz. Muhammed (s.a.v.)'in peygamberliğini tasdik edip İslam'ı kabul etmeleri gerekir. Aksi takdirde kendi kitaplarını ve dinlerini inkâr etmiş olurlar.

Bu itibarla, Allah'a inanan diğer din mensupları, -eğer İslamiyet'ten haberleri varsa- Hz. Muhammed (s.a.v.)’in O'nun kulu ve elçisi olduğuna ve Kur'an-ı Kerim'deki bütün esaslara, olduğu gibi iman etmedikçe İslam inancına göre Müslüman değildirler ve cennete de giremezler.

İlave bilgi için tıklayınız:

Fetret ne demektir? İslam alimlerine göre, dinden haberi olmayanların durumu...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun