Çocuğunu öldürürüm tehdidinde, Allah’ı inkar etmek caiz mi?

Tarih: 06.11.2017 - 02:49 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Akrabalar üzere ikrah olur mu?
- ​Aileye ikrah açımız naildir, Hanefi fukarası ikraha 3. şartı bağlayıp akrabalar ve diğer yakınlar üzerine ikrahı da saymıştır diye okudum.
- Ya Allah’ı inkar edersin ya da çocuğunu veyahut eşini öldürürüm, gibi durumda, bir koca bunu İkrah sayıp Allah’ı inkar edebilir mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İkrah, "cebir ve tehdit kullanarak kişiyi rıza göstermeyeceği bir söz veya davranışa zorlamak" anlamında fıkıh terimidir.

Fıkıhta ikrah, serbest kaldığında razı olmayacağı ve istemeyeceği bir işi yapmaya zorlamanın dinî ve hukukî sonuçları tartışılırken sıkça kullanılan bir terim olmuştur. Zorlayana mükrih, zorlanan kimseye de mükreh denilir.

İslâm hukukçuları, özellikle de Hanefîler ikrahı kuvvetine ve tasarruflara etki derecesine göre ikiye ayırırlar:

a) Tam ikrah (ikrâh-ı mülcî, ikrâh-ı kâmil).

Öldürme, sakat bırakma gibi ağır bir zararı içeren cebir ve tehdit olup bu tür ikrah rızayı yok eder, ihtiyarı bozar. Böyle bir ikrah aynı zamanda zaruret halinin de sebeplerinden biridir. Nitekim mükrehin satımı zaruret halinde yapılan satımın en çok vurgulanan örneklerinden birini oluşturur. Fıkhî tartışmalarda ikrah terimi yalın olarak kullanıldığında kural olarak tam ikrah kastedilir.

b) Eksik ikrah (ikrâh-ı gayr-i mülcî, ikrâh-ı nâkıs).

Kısa süreli hapis, dayak, malı itlâf gibi ikinci derece ağırlıkta zararları içeren cebir ve tehdittir. Bu çeşit ikrah rızayı ortadan kaldırır, fakat ihtiyarı bozmaz.

Bu ayırım ve adlandırma diğer mezheplerce de genelde benimsenir.

Hanefî usulcülerinden Pezdevî, mezhebin ikili ayırımını üçe çıkarıp rızayı yok etmeyen, ihtiyarı da bozmayan üçüncü bir ikrah türünden söz eder ve kişinin yakınlarına karşı yöneltilmiş ikrahı buna örnek olarak verir. (Kenzü’l-vüśûl, IV, 1502)

Kişi üzerinde manevî tehdit oluşturan bu tür ikrahın genel kurala (kıyas) göre ikrah sayılmaması gerektiği, Pezdevî, Zeylaî gibi bazı Hanefî fakihlerinin de bu görüşe meylettiği söylenebilirse de (Tebyînü’l-hakaiķ, V, 182) Serahsî dahil Hanefîler’in çoğunluğu, kişinin yakınlarına yöneltilen ikrahın istihsanen kişinin şahsına yöneltilmiş ikrah sayılması gerektiği görüşündedir. (el-Mebsûŧ, XXIV, 142-144; İbn Âbidîn, VI, 130)

Diğer mezhepler de dahil fıkıhta ağırlıklı görüş bu yönde olup hangi derecelerdeki yakınların bu kapsama girdiği ise tartışmalıdır.

Çoğunluk bunu eşle ve mahremiyet derecesiyle sınırlandırmak isterken İmam Buhârî, İbn Hazm, İbn Ferhûn dahil bazı fakihler, bir başka Müslümana yöneltilmiş ciddi tehdidin de ikrah sayılacağı görüşündedir. (Buhârî, İkrâh, 7; İbn Hazm, IX, 259)

Böyle olunca kişinin yakınlarına yöneltilen cebir ve tehdidin de ikrah sayılıp ağırlık derecesine göre yukarıdaki ikili ayırım içinde mütalaa edilmesi gerekir.

Fıkıhta zaruretlerin haramı mubah kılması genel bir kaide olarak benimsendiği gibi usulde de ikrah altında küfrü mucip sözlerin söylenmesi, açlıktan ölmek üzere olan kimsenin domuz eti yemesi, susuz kalan kimsenin şarap içmesi gibi durumlar, haramın işlenmesini mubah kılan ruhsat türünün örnekleri olarak ifade edilir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Nahl Suresi 106. Ayette geçen "Kalbi imanla dolu olarak mutmain ...
MÜKREH.
Yasir ailesi ve Ammar'ın müşrikler tarafından maruz kaldığı işkenceler...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun